- Kategori
- Siyaset
Demokrasi kültürü
“Düşüncelerine katılmıyorum ama, düşüncelerini özgürce ifade etmen için canımı bile veririm” Voltaire
Demokrasi; halkın kendi kendini yönetimi, halk idaresi demek olup, Yunanca halk ve idare anlamlarına gelen “ demos” ve “kratos” sözcüklerinden oluşan bir terimdir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilir. Ancak üniversiteler, aileler, işçi, işveren vb. organizasyonlar, bazı sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler.
Günümüz Türkiye’sinde “Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum bir mi?”, “ Okuma yazma bilmeyen, demokrasinin ne demek olduğunu bilmeyen, birkaç torba kömürle, makarna, bulgur, pirinçle kandırılabilen, niçin oy kullandığını bile bilemeyen insanlar ülkemizin ve hatta üniversite öğrencilerinin geleceğinin belirlenmesinde söz ve karar sahibi oluyorlar; bu doğru mu?” biçimindeki eleştiriler gibi demokrasinin ana yurdu olan Eski Yunan’daki filozoflar Aristo ve Eflatun da demokrasiyi eleştirmiş “ ayak takımının yönetimi” gibi aşağılayıcı kavramlar kullanmışlardır.
Demokrasi her türlü eksiklik ve zaaflarına karşın en yaygın olarak kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir.
Demokrasiye; çoğunluğun yönetimi, azınlık haklarını güvenceye alan yönetim, fakirin yönetimi, sosyal eşitsizliği yok etmeye çalışan yönetim, fırsat eşitliğini sağlamaya çalışan yönetim, kamu hizmetlerinin görülmesi için halkın desteğine dayanan yönetim vb. farklı atıflarda bulunulmuştur.
Demokrasi, feodaliteyi aşmış ve sanayileşmiş bir toplumda ulusal gelirin hakça paylaşılmasını sağlayan bir rejimin adıdır. Ülkemizde özellikle Doğu ve Güney-doğu Anadolu bölgelerimizde ne köylülük ( feodalite) aşılabilmiş ne de sanayileşme sağlanabilmiştir. Ulusal gelirin hakça paylaşılması konusunda nal topladığımız ayan beyan fark edilmektedir. Olaylara etnik ve dinsel bakış açısı hakim olup sınıfsal açıdan bakma yetisi yok olmuştur. 1980’li yıllarda iki milyona yakın sendikalı işçi sayımız nüfus artışımıza rağmen beş yüz binleri bulmamaktadır.
Bugün bir yasal ve demokratik gösteriyi, bir siyasi oluşumu, öğretmenleri, subayları, yazarları, çizerleri, Balbay gibi hem milletvekili hem gazetecileri, Haberal gibi hem milletvekili hem profesörleri, kimi politikacıları, muhalif olanları, beğenilmeyen herkesi; salt düşünceleri nedeniyle suçlayan, yargılayan ve mahkûm edenlerin, “ politikada rakibin anan bile olsa yok edeceksin” diye iğrenç bir anlayışta olanların bulunduğu bir rejimin adı demokrasi, bir devletin adı hukuk devleti olamaz olmamalı!