Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Demokrasi mi? Demagoji mi?

Demokrasi mi? Demagoji mi?
 

Yeni alışkanlıklarımızdan bir tanesi de kavramlarla oynamak. Belki de farkında olmayarak birazda beklentilerimizle hepimiz aşağı yukarı aynı yaklaşımdayız.

Fakat bir yaklaşım daha var ki; o da kavramların içini boşaltarak yeni tanımlar yapıp onu sahiplenmek. Ve kendine göre yeniden tanımlanmış kavramlarla, o kavramlara – kavramların ruhunu, özünü, gerçek anlamını koruyarak- değer verenlerin karşıt gösterilerek yıpratılmak istenmesidir. Böylece -eğer istedikleri tanım kabul görmezse- hem kavramlar, hem de bu kavramları rehber edinenler gözden düşürülerek birden çok hedef gerçekleştirilmek istemektedir.

Bunlardan bir tanesi de demokrasidir.

- Biri diğerini yok edecek ya da feda edilecek şekilde yorumlanmadan ayrılmaz bir bütün olan nitelikleriyle - yönetim biçimi olarak devletin temelini oluşturan Cumhuriyet’in rejimi demokrasi, son günlerin en tartışmalı kavramı haline gelmiştir. Herkes birbirini ya da kurumları demokrasi karşıtı ilan etmekte, egemenliği millet adına anayasadan aldığı güçle kullanan organlardan biri diğerine karşı taraf gösterilmektedir. Oysa ki bu organlar birbirinin tamamlayıcısı, denetleyicisi ve yol göstericisidir.

Unutulmamalıdır ki; Anayasa , "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" derken, aynı zamanda "egemenliğin Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanılacağını" bildirir. Bu organlar ise yasama, yürütme ve yargıdır.

Dolayısıyla yürütmenin yasamayı kontrolü altına alıp, muhalefeti dışlaması parlamenter demokrasilerde kabul edilemez. O zaman bunun adı parlamenter sistem değil, yasama ve yürütmenin iç içe olduğu sistem olan meclis hükümeti olur ve parlamenter sistem olduğunu sandığımız şu anda ki fiili karma(!) sistemde muhalefet, karar yeter sayısı için değil, sadece toplantı yeter sayısı tamamlatılmaya çalışılan gerçekte etkisiz, şeklen mecliste bulunan, iktidarın koltuk değneği olmaktan öteye geçemez.

367’nin gereksiz olduğu iddia edilip parmak demokrasisi ile çoğunluğa! güvenerek nafile turlardan sonra 276 ile cumhurbaşkanı seçmek ne kadar demokrasinin özü ile bağdaşır?

367 gerektiği şartından sonra ise "bundan sonra hiçbir meclis kolay kolay cumhurbaşkanı seçilemez" demek ne kadar inandırıcıdır?

Gerçek demokrasilerde; seçmeni sandığa çekebilecek adayların özgür iradesinin olduğu yerde lider sultası ortadan kalkar, sandıkta uzlaşmada sağlanır.

Bir varsayımdan yola çıkarak; 275 milletvekili ile meclisin en büyük patisi olacak şekilde çok partili bir tabloda nasıl cumhurbaşkanı seçim yapılması düşünülmüşse; bundan sonrada aynı şekilde toplantı yeter sayısının karar yeter sayısından az olmaması sağlanarak her türlü toplantı ve seçim yapılır.

Meclis bir daha cumhurbaşkanı seçemez diyenler; hazır anayasa değişikliğini girişmişken, "mecliste en çok oya sahip olan parti genel başkanı, öncelikle kendisi ya da kendisi olmak istemiyorsa işaret edeceği birisi cumhurbaşkanı olarak atanır" şeklinde bir madde eklentisi yaparak sıkıntıya düşülmeden kesin çözüm üretmiş olurlar.

Farklı sesleri, felaket tellallığı ile suçlayıp, "aman konuşmayın ekonomik göstergeleri bozacaksınız" diyerek baskılayıp sindirmek isteyenler, kendileri yeni korkular yaratarak çoğulcu katılımcı demokrasiyi engellemeye çalışmamalıdır.

Ve anayasanın 96. maddesinde yapılmaya çalışılan "bütün toplantı ve seçimler için 184 yeterlidir" (Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararını beklemeden ve hala tekliflerinde ısrar ediyorlarsa) değişikliği ile bazı durumlarda karar yeter sayısından daha az sayıyla toplanmanın önünü açacak olan öneriden vazgeçilmelidir.

Şu an yapılmaya çalışılan 5+5 değişikliğinde bile seçimin, halkın %60 katılımı ile yapılması önerisi (sonra değişti mi bilmiyorum) vardı. Bu yaklaşımda gösteriyor ki katılım oranını göz ardı ederek çoğunluğa ulaşmak her zaman iradeyi yansıtmayabilir.

Bir apartmanda bile azınlıkta kalan diğer maliklerin haklarını korumak için hassasiyet gösterilmiş ve aşağıda ki madde, apartman yönetim planında kendisine yer bulmuştur.

"Her bağımsız bölüm malikinin bir oy hakkı vardır. Bir kişi, birden çok bağımsız bölümün maliki ise; sahip olacağı oy sayısı, tüm oyların üçte birinden fazla olamaz."

Bu hassasiyet apartman yönetiminde bile gösteriliyorsa, demokratik cumhuriyet anayasasında bu hassasiyetin olmayacağını düşünmek, olmasa bile demokrasinin özünden uzaklaşarak uygulamaya çalışmak topluma yapılan haksızlıktır.

Aristo’nun tespit ettiği gibi demokrasi demagojiye mi dönüşüyor!?

 
Toplam blog
: 22
: 550
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

1968 doğumluyum. Elektrik mühendisiyim. İnsanın kendisini anlatmasının zor olduğu, bununla beraber y..