- Kategori
- Güncel
Demokratik açılımın açılımı

msn den
Zihinler açılmadan, yasalar ne kadar demokratik olursa olsun, uygulamalar adil ve özgürlükçü olamaz.
Tv de koskoca siyaset bilimci “henüz demokratik açılımın adı konmadı”, “demokratik açılımdan ne anlaşılacak” diye soruyor.
Herkes alışılagelmiş düzeni kendi zaviyesinden anlayacağına yorumlayacağına göre, ve kimsede halinden memnun olmadığına göre bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç var.
Yeniden yapılanma; toplumsal hafızaya altyapı oluşturan, kültürel birikim ve ortak düşünce zemini anlamında baskın değerler belirleyici olur.
Bu açıdan bakıldığında; demokratik açılımın açılımı yapılırken, altına madde madde yapılacakları sıralayamazsınız. Bu bir algı ve duruş meselesi ve bakış açısı meselesidir. Devletin geleneksel zihin yapısı insanların gelişmiş zihin yapısının gerisinde kalıp, insani taleplerine karşılık üretemez duruma gelmişse, kamu vicdanı rahatsız olur. Ve giderek bireyler kendi devletine sırtını dönmeye başlar, çünkü devlet halkına yabancılaşmış ve merhametsidir.
Bu anlamıyla; kendi ailesine sırtını dönmüş yabancılaşmış baba, kendi evlatlarını anlayamaz onlara istikbal güveni veremez.
Bu noktadan bakıldığında, kamuoyu önünde söz söyleme noktasında olanların hemen hemen hepsinin anayasadan şikayet edip devletin duruşunun ve geleneksel anlayışının değişerek insani değerlere ve insan haklarına daha yakın durması talebi yükselmektedir.
Bu nedenle; halkın ortak aklının genelleşerek yükselen taleplerinin tüm yasal düzenlemelerde karşılık bulması hali açılımın genel hedefi olabilir. Bu bakımdan demokratik açılımdan anlaşılacak olan durumu maddeler halinde yazmak olanaksız ve sınırlarının belirlenmesi olmaz.
O ancak süreç içinde kamu vicdanının ortaya koyacağı eğilimlerin birleşerek ortak bir çizgide buluşması hedefi şeklinde belirlenebilir.
Dikkat edilirse, demokratik açılımdan söz edildiği ilk günlerden bu güne işleyen sürecin kendi dinamiği içinde sürekli kendini üreten geliştiren bir toplumsal mekanizma ortaya çıktı. Yeni anayasa talebi muhalefet partilerini bile önüne katarak, devletin ve sistemin yeniden üretilmesi, bunun için baskın bir toplumsal talep noktasında uzlaşılması doğrusu milletimizin önünde duruyor.
İşte altı boş gibi gözüken demokratik açılımın; kendi dinamiğinin, toplumsal unsurları işin içine çekmesidir bu.
Pek tabidir ki; 12 Eylül referandumu, demokratik açılım parantezinin bir sonucu ve direnci aralaması olayıdır.
Daha da genel bir çerçeveden bakarsak; hiç kimse demokratik açılım ve yeniden yapılanma sürecini hükümetin ihsanı olarak algılamasın.
Olay; toplumsal taleplerin toplumsal bilince yükselerek ortak beklentiye dönüşme dinamiğidir.