- Kategori
- Deniz Mahsulleri
Deniz suyuna ekmek bandım

Tatilde boş mide olmaz mutlaka doldurulması gerekir. Doldurulan midenin göbeksi oluşumu ile bol bol yayılmak gerekir. Biz de aynen öyle yaptık.
Ailece deniz ürünleri düşkünüyüz. Denizden babam çıksa yemeyiz Allah esirgesin de, lezzet içeren her canlıyı yeriz. Balık, yeşil salata keyfini tattık elbet ama en keyifli tatil mönümüz "ağzı açık nar midye" oldu. Bir adada tek başınıza kalsanız ne yersiniz sorusuna benim için en basit cevap "midye varsa teneke üstünde pişirir afiyetle yeriz" mönüsü bu.
Koca kazık kardeşine kıyamayan süper dalgıç bir ablam var. Sabahın körü takım taklavat dalmaya gider, kocamanlarından iki torba midye toplar gelir sağ olsun. Bir çeşit tatil kıyağı bana. Yanında bir de yamağı var ( oğlu ), onun vazifesi torba tutmak. İşini son derece ciddi yapıyor, öğlen mönüsüne kendince katkıda bulunuyor.
Dönüşte üşenmiyor ablam -benim için terapi gibi, başka bir şey düşünmüyorum diyor-midyelerin üstünü başını çitilercesine temizliyor. Sakallarını söküyor, üstlerini pırıldatıyor ve pişirmeye hazır hale getiriyor.
Çocukken denize gittiğimizde büyüklerin en üretken yemek çözümüydü benim için. Doğadan sofranıza şeklinde. Çatala bıçağa bile gerek yok. Minik bir ateş, bir teneke mutfak çalışmaları için yeterli oluyor. Teneke üzerinde sıcağa dayanamayıp ağzını fırt diye açıveriyor midye. İki kabuğu birbirinden ayırıyorsun ellerin yanarak, öteki kabuk zaten kaşık görevinde hop kızarmış midye mideye. Yanında öyle salata, içki, meze falan da istemiyor bu usul. Son derece hesaplı.
Modern çağın getirisi teneke üzerinden, fırına transfer oldu bizim pırıldak, özenle temizlenmiş midyeler. Fırın sıcağına dayanamayıp hemen gösteriyorlar aralanan kabuklardan kendilerini, bir de nar gibi kızarıyorlar utanmadan. Nazik efendi olmadan ekmekler, bölünerek havada uçuşuyor tepsi masaya geldiğinde. Kokusuna dayanılmıyor. İki torbadan, iki tepsiye dönüşen midye tıkır tıkır anında kabuk kulesi haline geliyor. Bitince herkes birbirine bakakalıyor.
Ben tadına doyamamış halde buluyorum kendimi. Tepsiye suyunu bıraktı diye ekmek bandırıyorum. “Deniz suyuna ekmek bandıranı da ilk kez gördüm” diyor ablam, gülüyor.
Dayılardan biri ablama söyleniyor, bir yandan da dayanamıyor yiyor. “Ah be kızım şunları toplayıp ekolojik dengeyi bozuyorsun” diyor. “Boş versene be dayım ekolojinin dibine vurmuş herkes, bilinçten öldüler hani bildiğin gibi değil. Ablacığımın benim için topladığı midye ile mi bozuldu bu denge zort diye? Ağzımızın tadı bozulmasın Allah aşkına, bak sen şuradan bandıra bandıra, çevrecilere çaktırmadan ye” diyorum içimden. Dışımdan hali saygısızlık olmasın diye çıkmıyor. Ablam zaten cevaben gülüyor.