Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Deniz ve hava şartlarından korkmayan ve tedbirini almayan, ne kaptan ne de pilot olabilir

Dünya’daki en feci cehalet diplomalı cehalettir. Dünya’daki en büyük felâket de bu diplomalı cahilleri iş başına getirmektir. Keza daha acı olan da, ehliyet sahibi olanların sözlerinin dinlenmemesi, hatta bu kişileri tahkir etmek ya da Onlarla alay etmektir.

Ben sıcak bir odada bu yazıyı, kaçıncı kez içim kan ağlayarak yazarken; her zaman milletinin menfaatlerini kendi menfaatleri önünde ve üzerine tutmuş olduğuna inandığım, adam gibi bir adam ve insanca siyaset yapmaktan yana olan bir er kişi, BBP Sayın Gen. Başkanı, Anadolu’nun bir dağında, kurda kuşa ve çok zor tabiat şartlarına rağmen, mucizevî bir şekilde yaşıyor. Ya da kaza esnasında veya sonra donarak hayatını kayıp etmiş bir şekilde, diğer kader arkadaşları ile birlikte kendilerine ulaşacak kurtarma ekiplerini bekliyor. Ve Türkiye’nin bütün devlet ve sivil imkânları seferber olmasına rağmen, kadere bakın ki; çetin kış şartları, her imkânı tersine zorluyor. İnşâallah bir mucize olur da; her biri sağ salim aramıza döner. Allah’tan milletçe niyazımız mutlak ki, budur.

Ancaaaaak Allah akıl dışı işleri hiç affetmez. Yani atı sağlam kazığa bağladıktan sonra, işin üst tarafını Allah’a havale etmek gerekir!!! Bu kazada da rivayetler muhtelif olmasına rağmen, yine hakîkat maalesef tektir... Pilot askerî pilottur. Yani o askerî pilot, muhakkak surette o dağı aşacağına dair inancı olan kahraman biridir. Dağın sağından solundan ya da “trafik uçuşu” denilen, yani standart nirengileri ve dağ yollarını takiben, salimen uçuşu zül kabul eden bir yiğittir. Daha geçenlerde yaklaşık aynı sebepten, Bolu’da da bir helikopter düşmemiş gibi, bu askerî pilot da, balta sapı gibi düşmek olasılığına rağmen, şansını denemezse, kendince yanlış yapmış olacağına inanmıştır. Medya haberlerine göre: Pilot bu uçuş esnasında, hiçbir kule ile irtibata da geçmemiştir. Yani bu helikopter, havadaki bir serseri mayın gibi, başkalarına da zarar verebilecek nitelikte bir uçuş yolculuğu yapmaktadır. Daha da elimi, bu kiralık helikopterde, kaza anında uzaya haber verip, yerini belli edecek bir sinyâl cihaz da yoktur. Varsa da çalışmamıştır. Bu pilot bütün bunları bildiği ve önündeki üstesinden gelinemez hava şartlarını gördüğü halde, yoluna devam etmiştir. Kendisi tabii ki; diplomalı bir Binbaşı öğretmen pilottur. Ama sivil havacılık için ehliyetli değildir. Zira sivil bir pilot pervanesinin donacağını da bilerek, kısa yoldan geri döner ya da dediğim “trafik uçuşu” ile menziline giderdi. Şayet böyle yapmış olsa, bir kaza ya da arıza halinde yol civarına düşeceği için bulunması da, çok daha kolay olurdu. Kaldı ki, Anadolu’daki bu neviden yolları, eşekler yaptığından, yolun takibi esnasında çok süratle irtifa kazanç ya da kaybı olmaz, bu şekilde de ıklim şartlarını rahat bir kontrolle, pilotaj daha da emin sürdürülebilirdi. Ezcümle bazen, Sen her kim olursan ol; ama bir eşek gibi mühendis akıllı olmakta da büyük yarar gör. İrfan ve ehliyet buna denir. Tabii bu yazıyı yazarken aklıma şu sual de takılıyor. Bu pilotun vardığı miting alanı her neredeyse ve sonraki varacağı miting alanı da her nerede olacaksa, havacık otoritesine bu varışını bildirip, sonraki varacağı yer ve takip edeceği ”yol” hasebi ile hava durumu ve uçuş için “temizdir/tamamdır” izini alması gerekiyordu. Havacılık otoritesi ile pilot arasında böyle bir bilgi iletişimi şayet olduysa; pilot o yolu, bu hava şartlarına rağmen, nasıl olup da takip ediyordu?

Bu arada Bolu’da düşen helikopterin Türk pilotu da zannımca askerdi. Belki ecnebî pilot da askerdi. Onlar da ana nirengi ve trafik yolunu takiben uçabilirlerdi. Kaza anında daha da çabuk bulunabilirlerdi. Keza bu bir sene içinde düşen askeri helikopterler ve uçakların da tabii pilotları askerdi. 2007 yılı Aralık ayında güzergâhı dışında alana kestirmeden giderken, dağa çarparak düşen uçağın pilotları da askerdi. Bu ay Hollanda’da düşen uçak sebebi ile, bu olayın başından sonuna kadar “Hollanda kulenin, önceki büyük uçağa rağmen, bizim uçağımıza erken iniş vermesinden dolayı” THY uçağının hava cereyanları sebebi ile düşmüş olması olasılığı için, çok dua ettim. Ancak, el altından ortalarda dolaşan rapor, yine bana acı bir gerçeği anlattı. Sivil havacılıkta asker pilot olmaz. Ne hazindir ki; O uçak da pilotaj hatası neticesinde düşmüş bir uçaktır. Daha özlü bir değişle: Bugüne değin, Türk bayrağı taşıyan tek Bir uçak haricindeki tüm uçaklar, askerî akılların ve tavırların pilotaj hataları yüzünden düşmüştür.

Türkiye’de Aralık 2007 yılında olan uçak kazası sebebi ile bendeniz de (Kendisi hayatta olmadığı için) NASA’dan eğitimli çok ciddi ve askerî bir merciin önceki referanslarına istinaden, bir yayın organında, bir makale yazmıştım. Aşağıda isimleri bulunan İki kişi, yaptıkları yorumlarda, bendenize demediklerini bırakmadılar. Kendi kısa behrelerine göre, o yayın organına da hakaret etmişlerdi. Çünkü Onlar, halâ çok önemli bir mevhumu anlayamamış, askeriyede uçma izinleri kaldırılmış olduğu için de, muhtemelen sivil hava yollarına geçmiş kişilerdi. Oysa, askerî havacılık ile sivil havacılık çok farklı ve taban tabana zıt iki meseledir. Pek sanmam ama, bu ve benzeri kişiler teşbihten anlarlar ise; bir kez daha, çok basit olarak, bu zevata bu meseleyi anlatalım ki; sivil havacılık: Bir otobüs ve içindeki yolcuları ile birlikte hosteslerini ve şoförünü temsil eder. Bu ekip ile şoför, taşıdıkları yolculara karşı, aklınıza gelebilecek her şeyden mesuldürler. Askerî havacılık ise; Formula1 ve onun müstakil müstakar şoförü demektir. Yani o şoför kazanmak ya da parçalanmak, ya da herhangi bir akla gelmez netice elde etmekten mesuldür ya da değildir.. Çünkü spor adına yapılan bu iş, boks gibi akıl dışıdır. Bana hiçbir fert bu salaklıktaki bir formüla1 şoförünün, otobüs şoförlüğü yapabileceğini iddia etmesin. En sonunda ve mutlaka, o Formula 1 şoförleri, çok ağır ve hiçbir şekilde beklenmedik bir kaza yaparlar. Ve tabii çok ciddi ölümlere de sebep teşkil ederler.

Keza not olarak, Aralık 2007 tarihli yazım sebebi ile bendenize ve ilgili yayın grubuna kendi efkârlarınca hakaret eden ismini lütfetmemiş ama nam-ı müstearı transporter olan zat ile Temel Gürsu Beyefendiler şunu iyi bilmelidirler ki; hem kapalı pistte (maalesef) yarışmışlığım, hem de epey bir saat pilotajım vardır. Dreksionda İkiMilyon saat üzerinde oturmuş bir insan olmama rağmen, ben halâ otomobilden bile çok korkarım. Çünkü ben adamım. Ve sivil bir akıl taşımaktayım. Bu sebeple de, yani tüm bu cenderelerden geçmiş olduğum için kendimi, koca bir “hiç” olarak kabul edebilen bir kişiyim. Herhangi Bir büyük tehlike var ise; o büyük tehlike en başta ben ve benim ehliyetsizliğimdir. Beni tenkit edenler ve tabii THY Gen.Müdürü de “hiç” olmayı dener ve sivil havacılığa, sivil akla dönebilirse, muhtemeldir ki; sorun kalmaz. Beni tenkit edenlerin ve tüm milletin ıttılalarına arz ederim ki; Tabii sorun dediğimiz bu mesele, alenen hatta taammüden kırım ve kıyımdır!!! Hele bir bakın bakalım. Bunca kazada kaç kişiyi hiç sebepsiz yere katletmişiz. Tekrar edeyim ki; bagaj kapağı yüzünden Fransa’da düşen Biri dışında, Türk bayrağı taşıyan tüm uçaklarımız, askeri pilotların kullanımında ve askerî aklın pilotaj hatalarından dolayı düşmüştür. Ne yazıktır ki; bu savıma itiraz etmek de mümkün değildir. Zira, Ben çağ dışı bir misyonu değil; Dünya’yı temsil eden bir akılla bu yazımı yazmaktayım. Türk devleti çok büyük bir süratle, sivil havacılığı gerektiği noktaya getirmeli ve filosunu sivil pilotlara teslim etmelidir...

Diğer bir tarafta: Esasen ayrı tellerden çalan gsm operatörleri arasında, gerektiğinde akort hale gelebilir bir çalışma olmaması da, ciddi ve üzücü şekilde, tek telefon sinyaline koordinat sağlanmasını imkânsız kılmıştır. Oysa, mevcut Üç operatörden istifade edilebilse, kaza yeri hemen tespit edilebilirdi. Keza kazazede ile 112 de konuşan operatrist bu konuşmayı uzatmasa ve kısa emirler ile kazazedeye paniği atlattırıp, muhatabın şarjını bitirtmese, belki halâ bu sinyâli takip ile kaza mahalline ulaşmak da mümkün olabilecekti. Bu sebeple bu ve benzeri, hallerde görev alanlardan ve akıl kişilerden bir heyet kurulmalı ve mutlaka herkesin aklına gelen çözümler dikkate alınarak, yeni kurtarma sistemlerine doğru yelken açılmalıdır. İnşâallah bir mucize olur da; o helikopter içinde bulunanlara, henüz Onlar hayattayken ulaşmak mümkün olabilir.

Haydar Volkan

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..