Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Yok kelime var seçim

Cemiyetleri mesuliyetlerine müdrik insanlar yüceltir.

Ehliyet, kabiliyet ve salâhiyet ölçülerini çok iyi bilen, bu imkân ve hasletlerini makul seviye limitlerini aşmadan, insanlık adına kullanan, inisiyatif sahibi her fert, mutlak olarak aziz insanlar zümresindendir. Geri kalmışlığın en elim göstergesi, herkesin her şeyden anlıyor ve her işi yapıyor olmasıdır. Bilgisi olmadığı halde, her konuda fikri olanların cenneti, esasen çok büyük bir cehennemî felâkete işaret eder ki; böyle bir halin neredeyse tüm cemiyete sirayet etmiş olması, o cemiyet için alarm zillerinin, kampanalarının hatta çanlarının çalıyor olması manasına gelir. Bu hâle duçar olan her cemiyet, süratle bu elim durumundan arınmak, acilen bu müflislikten kurtulmak mecburiyetindedir. Bu halin içinde, ama bu halden bihaber olarak, mutlu ve mesut yaşamak ise; bizatihî iflâsın kendisidir. İnsan neslinin bu hale düşmesinin ilk ve mutlak sebebi: Düşünce kabiliyet ve melekesini kayıp etmiş olmasıdır. Düşünce sisteminin en önemli, en temel öğesi, kelimelerdir. İnsan bildiği kelime adedince, o kelimelerin kendisine ifade ettiği mana ve mevhumlara göre düşünebilir, ancak. Ne acı bir gerçektir ki; bugün Türk’lerin ortalama günlük ayrı-kelime kullanım kapasiteleri kişi/150 adet ayrı-kelimeyi bile geçmemektedir. Ve işte bu lisan fukaralığı, müthiş düşünce boşlukları yarattığı için, bizlere akıl almaz hatalar yaptırtmaktadır. Bu sebeplerle de teşhislerimiz, tespitlerimiz ve tedavi çarelerimiz, çoğu zaman çok hatalı olmaktadır. Bu tür bir zümrenin önünde ve herhangi bir konuda zanlı olmaksa; bir faciadır. Zira, belge delail, şahit şuhut, kayıt kuyut, araştırma soruşturma, kavuşturma kovuşturma olmadan/başlamadan ve hatta yargılanmadan, ferdin suçlanacağı kesindir. Hele bu zanlının isminin, “çağın muhteşem rezilliği” internete düşmüş olması hali ise; sünme haşâ bu şahıs peygamber bile olsa, ipinin çoktan çekilmiş olduğu/olacağı kesindir. Zira Dünya’daki tüm çaresizler için, çarelilere karşı kullanılabilir, hayra da şerre de yarayan en kirli araç internettir...

Bu seçim konuşmalarında millete hitaben konuşan parti liderlerinin, tümünün toplanabilir ayrı-kelimeleri, acaba 750 ayrı-kelimeyi geçmiş midir?!. Bunu hiç sanmıyorum. Oysa, bundan önceki iki Fransız reis-i cumhur adayından biri 10.100 diğeri ise, 10.176 ayrı-kelime ile seçim kampanyalarındaki söylevlerini tamamlamıştı. Ve tabii bu durum dahî, Fransız’lar nezdinde bu fertlerin ret ya da kabulleri babında, çok önemli bir eksi ya da artı teşkil etmişti. İşin aslı tabii şudur ki; yönetenler de seçmenlerinin mesabesindedir.

Bu seçimler esnasında, birbirlerine akla gelmedik, insan aklını, insan vicdanını, insan izanını ve yetişmekte olan gençliğin manevîyatını zedeler mahiyette, hitap ve muamelede bulunan, bu parti liderlerinin, kelime züğürdü olmalarının dışında, bazılarının yaptıkları ifade, ibare, telâffuz ve mantık hataları da, bu kişilerin, ayrıca kendi lisan dirayetleri konusunda, çok ciddi bir şekilde bilgisiz ve özürlü olduklarının dahî delilidir.. Bu liderlerin sergiledikleri bu fazla abes manzaralar muvacehesinde, acaba yaptıkları veya talip oldukları işler konusunda, gerçek düşünce yetileri ile gerçek yetkileri ve tabiatı ile de inisiyatif kullanma konusundaki ehliyetleri, acaba ne mertebedir?.. Acaba lisanını dahî bilmeyen bu zevata, oy vermek doğru mudur? İlk önce bu seçmen, bu ciddi suali, ciddi şekilde tartışmalıdır. Ve çok ciddi bir şekilde de cevaplamalıdır. Sonra reyini kullanmalı ya da muhatap olarak karşısında bir liyâkat ehli bulamıyorsa; reyini boş atmalıdır. Bugün intişar eden bu müessif manzara, lisan mantığı gelişmiş ülkelerde, reylerin boş çıkmasını, hatta sandığa gidilmemesini dahî makul kabul eder durumdadır. Ve keza münevver ülkelerde ilk ilân olunan: Sandığa gitmeyenlerin adedidir. Ki biz bu seçim için halâ bu adedi duyamamışızdır!..

Şükür Allah’a ki; incir çekirdeği ile uzaktan yakından bir ilgisi dahî bulunmayan, seçim söylevleri artık bitmiştir. Dolayısı ile her yeni gün, hep eski değişlerden ve bayat tavırlardan oluşan, espri yoksunu, güler yüz öksüzü seçim nutuklarının yayınları da, ekranlardan çekilmiştir. Ancak dolaylı sıkıntı halâ bitmemiştir. Seçim öncesinden başlayıp, her gün ve her gece devam eden, seçim değerlendirme programları, maalesef halâ ama başka başka boyutlarda devam etmektedir. Bu programlarda izlediğim birkaç aklı başında insan haricinde, konuşan her fert, adeta konuştuğu her konuda, ne denli behresiz olduğunu ispata uğraşır şekilde, bir çok akıl mantık dışı beyanlarda bulunmaktadır. Hele bazı uç konuşmalar ve yorumlar, bir seviye bir zaviyeye değil; sadece bir çukura tekabül etmektedir. Keza bazı spikerlerin bazı kişilere sordukları sualler de var ki; o suallere, o an cevap vermekle mükellef olan her akıl ferdi, o sualin saçmalığı çıldırtmak için yeterlidir. Allah’tan suali alan da, pek fazla bir behre taşımadığından; ayrıca ve hassaten, bilmediği her konuda fikir serd etmeyi makul de kabul ettiğinden; körlerin sağırları ağırlamaları ve konuşulanların bir incir çekirdeğini bile doldurmaması şeklinde, bu konuşma ve tartışmaları yapanları, hiç de rahatsız etmeden, bu fuzulî ile iştigâl temadî etmektedir. Böylesine muhtelif ve muhtelit tevatürlerden, bu ülkede kimin ne şekilde ve ne kadar zarar görebileceği gerçeği de, kimsenin umurunda değildir?! Oysa bu medyatik zevatın alınmış, çalınmış ya da alınamamış oyları boy boy incelemeden çok daha önce, yukarıda izah ettiğim, derin ve içtimaî meseleyi irdelemesi gerekir. Gerekmesine gerekir de; kendilerinde olan hangi kültür ve bilgi hamulesi ile bu işi yapmayı akıl edebilecekleri de, çok ciddi başka Bir mesele olarak karşımızda durmaktadır.

Onun adam şahsiyetine, esasen hiç yakışmayan bu bulanık alemden kurtulduğu için, ben bir tek ferde gıpta ediyorum. O da Allah’ın mübarek kulu, merhum Muhsin Yazıcıoğlu. O şimdi huzur dolu bir alemde, bu şuunun filmini seyrederek eğleniyor. Biz ise, gördüklerimiz duyduklarımız karşısında, acı ve ar çekmeye devam ediyoruz. Ben bu dönemde bir parti lideri olsaydım, tüm seçmenlere “- Muhsin Beyin anısına, lütfen bize vereceğiniz oylarınızı da Sivas bölgesinde BBP adayına kullanınız. O bunun olmasını mutlaka çok isterdi. Onun bu hayâlini şimdi gerçekleştirelim.” derdim. Kimse böyle demese de Allah’tan ki, olması gerektiği gibi bu belediye BBP’nin oldu. Yani seçmen seçilenden daha akıl. Şimdiki iktidarın yerinde olmuş olsaydım. “- En büyük önceliğimiz Muhsin kardeşimizin bize emaneti olan Sivas Belediyesi için olacaktır. Gözü ardında kalmasın. Ruhu da şâd olsun. “ derdim. Bence doğru düşünmek bu tür hâl ve harekâtı gerektirir. Taktir ettiğim tek husus, elim bir kaza sonucu, seçim gezilerinin durdurulmuş olması ve Sayın Başbakanın bizzat kaza mahalline giderek, duruma vaziyet etmiş bulunmasıdır.

“- Doğru düşünene bak. Ölene seviniyor. Bu ne menem doğru düşünce?” diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Ben Muhsin gibi düşünenlerdenim. Pilot gibi düşünenlerden değilim. Ehliyet, kabiliyet ve salâhiyet ölçülerimi çok iyi bilen, şayet varsa, tüm imkân ve hasletlerimi makul seviye limitlerini aşmadan, insanlık adına kullanarak, inisiyatif sahibi biri olmaya çalışan Bir akla sahibim, hep. Aşamayacağım karlı dağları aşmaya kalkmayan, kimseyi riske atmayan, ardımda kendim dahil ölüler bırakmayan ve bu ölüleri bulmak için binlerce kişi ve yüzlerce aracı seferber ve devleti bloke etmeyi göze alamayan biriyim. Rahmetli Muhsin, ben ve benzerlerimiz, aslında ya müzelik ya da mezarlık fertleriz artık. Bir yola çıkmadan, bir davaya baş koymadan, hatta ağzımızı bile açmadan, “ Ne? Nerede? Neden? Nasıl? Neye göre? Ne sürede? Ne ölçüde? Ne için? Kim? Kime? Kimlerle? Hangi netice için? Değer mi?“ diye, kendi kendimize bir çok sual sorup, ona göre tavır alanlardanız, biz. Yani çok fazla azınlık olanlardanız. Bir gün İnşâallah bu milletin tüm fertleri bizlerle aynı aklı taşır da biz diğer dünyadan seyir eder seviniriz. Ezcümle Sen, Seni saran Hakk’ın aguşunda elbet ısındın ama ben, Senin ve bu milletin tüm evlâtları için, umutsuz ve ebedî “üşüyorum” Muhsin!..

Haydar Volkan

Çiftehavızlar: 01.05.2009
 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..