Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Deprem... Kar... Poyraz... Ahhh Başımmm... Ve... Ak Balıkçıl

Deprem... Kar... Poyraz... Ahhh  Başımmm... Ve... Ak Balıkçıl
 

Ak balıkçıl


Deprem... Kar... Poyraz... Ahhh  Başımmm... Ve... Ak Balıkçıl Deniz /gülümsüyor uzaktan./Dişleri köpükten,/dudakları gök. (Fecerico Garcia Lorca) ..............................................Günlerdir poyrazın öfkesi dinmedi. Deniz önümde. Uzun bir kıyı oku tarafından korunmasına ve sığ olmasına  karşın poyrazı atlatıp şöyle derin, dingin  bir uykuya dalamıyor, debelenenip duruyor.  Ben de öyle... Sabah erkenden, elli altmış metre ötemde, bacakları suyun içinde, yerinden kıpırdamaya zahmet etmeyen, uzun sarı gagasını daldırmak için balıkların ayağının dibine yaklaşmasını bekleyen kibirli ak balıkçılın ne poyraz umurunda, ne ben, ne de debelenen deniz... Ahhh... Neden ak balıkçıl değilim?... Sonra terkedilmiş kedicikler... Ve şuradaki flamingo kolonisi... Onların aşkları...  Aşkların çeşitleri... Çokluklar içinde yalnızlaşmış, yoklaşmış, varmış gibi aşklar... Yalnızlıklarda çoğalmış aşklar... Hemen şurada, bir dişinin peşinde koşturan, birbiriyle dalaşan, didişen  üç erkek köpeğin aşkı... Bilirsiniz aşklar işte... Yazıla yazıla usanılmayan konu. Milyonlarca yazı, milyonlarca şiirin konusu... “Benim neyim eksik, bir de ben yazayım bakalım” (!) diyordum. İşte sevgili okur, günlerdir  sizlere bunları anlatmak istiyordum.  Ama olmuyor... Klavyeye elim gitmiyor. Kalem de tutmuyor. Uzun uzun yürüyorum. Derin derin  nefesler alıyorum. Evde, ancak zorunlu işleri yapıyorum, gerisini boş veriyorum. Elimdeki kitabın sayfaları çevrilmek bilmiyor.  Her sigara yakışımda, zamlar ve  başbakanımın “Kardeşim, içmezsin olur biter” sözleri aklıma geliyor, erteliyorum, bir bakmışım sigara tütüp duruyor yine. Her gün,  TV açmayacağım, diyorum, açıyorum. Her gün,  gazetelere bakmayacağım, diyorum, bakıyorum. Ahhh ak balıkçıl, birgünlüğüne,   bedenlerimizi değişelim seninle... Tek ayak üstünde durmaya razıyım şu suyun içinde... Bir gün, tek bir gün dinlensin şu kafam!... ............................... Amiral gemisinde bir haber: “Van havaalanı depreme dayandı”.Haberi veren Uğur Cebeci. 5.6’lık depremde, iki arkadaşı, denetimi yapılmayan otelin  enkazı altında kalınca koşup Van’a giden, onların şefi olan gazeteci yani. Şimdilik 700’e  yakın inanın can verdiği, sayısız binanın yıkıldığı  Van’dan gelen bir haber bu... ???... Ekranda  başbakan... Ziyaret ettiği deprem çadırındaki çocuğa  100 lira veriyor, kamera gösteriyor, görüyoruz... ???... -Allah başımızdan eksik etmesin, Allah devlete, millete zeval vermesin- Bütün  başvurularına karşın, baba Enver Olgun çadır alamadığını söylüyor. Muhtarlık, kaymakamlık, kriz masası , her yere başvurmuş. 11 kişi, naylonlarla çevirerek yaptıkları çadırımsıda yaşıyorlar. 7 yaşındaki çocuğu  Deniz Ongun hastalanıp ölüyor. Başbakan “Sabredin” diyor.“Şu kış günlerinde biraz darda kalacağız, zorda kalacağız. Ama çadırda ama konteynırda, tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz.Eksiklerimiz var, doğrudur. Kolay değil, büyük bir felaket yaşadık. Bir anda değil ama süratle inşaatlara başlayıp, bitireceğiz.  Hedefimiz Ağustos sonuna kadar kalıcı konutları bitirmek.” diyor.

Sonra, tarihi İstanbul depremlerine kadar geri gitmesine ramak kalıyor. Galiba 1939 Erzincan depreminden başlıyor, sıralıyor, ders alınmadığından, önlem alınmadığından yakınıyor. Kafamı sallıyorum, onaylıyorum.

Birden, 1999’da  büyük Marmara depreminden bu yana toplanan deprem vergilerinin, duble yollara harcandığının  maliye bakanınca bizlere açıklandığı geliyor aklıma...???...

Offf  başımmm!...

Van’da lapa lapa kar yağıyor. Ayakta durmakta zorlanan binaların saçaklarından kılıçlar sarkıyor...

Hâlâ açıkta insanlar var. Mevlana evleri ısınmıyor.

Eski yeni müteahhitler kolları sıvıyor. Kentsel dönüşüm proleri devreye sokuluyor. Peki  Ağustosa kadar ne yapacak bu insanlar?...

Ya yeni depremler olursa?...

Ya bu koşullarda salgın hastalıklar, kitle halinde ölümler olursa?... Yangınlar çıkarsa...

Deprem ülkesi Türkiye’de, 5.6’lık depremi yaratan fay önceden bilinmiyor, güneye doğru inen başka fayın/fayların olabileceği öngörülüyor şimdi.

Aklıma, Gölcük depremi sonrasında duyduğumuz, şimdi Van  depremi nedeniyle tekrar gündeme gelen HAARP  geliveriyor. Hani deprem bombası denilen... Şeytan işte...

........................

Suriye’de işler iyice karışıyor. İran... Haarp... Sınır ötesi...

Suriye’nin Arap Birliği’nden çıkartılması...

Kocaeli’nden  kalkan  feribot... Orada burada bombalar...

Suriye muhalefeti ile kaçıncı kez yapılan görüşmeler...

Suriye’deki diplomatların yurda dönen aileleri... Türkiye’nin nota vermesi...

“İran nükleer silah üretiyor” yaygaraları...

Konuşlandırılması İncirlik’te, kumandası ABD’de, güzelgâh tesbiti bizde  olan insansız Predatorlar...

Akdeniz’deki kıyılarımızda bulunan  Heron uçaklarının cesetleri...

Kocaeli’nden  kalkan  feribot... Orada burada bombalar...

Canına  tak demiş Vanlıların “ Vali istifa” haykırışları... Provakatörlükle suçlanmaları...

Japonya’dan, yardım için koşup gelen, enkaz altında can veren insan gibi insan, hayır insanüstü insan doktor  Miyazaki... Gazeteciler... Yaralılar... Cenazeler, cenazeler...

................

Offf   başımmm!...

Gel ak balıkçıl... Gel... N’olur gel... Değişelim bedenlerimizi.

.................

Esenboğa Havaalanı arazisi içerisinde yapımı süren yeni “Devlet Hava Araçları Hangarı” devletin makam uçaklarına evsahipliği yapacakmış. Önümüzdeki yıl tamamlanması beklenen hangarda, yüksek makam uçakları; yani ATA, ANA, GAP ve DAP uçakları, buraya parkedilecek, bakım ve onarımları burada yapılacakmış.

Zaten, VIP donanımlar hariç, 200 milyon dolara mal olacak olan yeni  A330 AİRBUS’un sığacağı hangar da yokmuş. Dış gezilerde diğer uçaklar küçük geldiği için bu uçak alınıyormuş. Bu uçak, sudan ucuzmuş. Çünkü, iki yıl önce yapılan düzenlemeyle genel ve özel bütçeli bütün idarelere yapılan motorlu taşıt teslimi ve kiralanması, her türlü vergiden istisna tutulmuş. THY tarafından alınacak uçağın bakım ve işletmesi THY tarafından, giderleri ise Başbakanlık tarafından karşılanacakmış.

Eh, iğneden ipliğe, her şeye yüklenen dolaylı vergileri biz emeğiyle geçinenler ödüyoruz  nasılsa... Yeter ki büyüklerimiz rahat etsin.

-Yeni uçak da hayırlara vesile olur inşallah!... Ne diyelim, helal-i hoş olsun!...-

.....................

Sabah yaklaşmakta. Poyraz, Sibirya’nın soğunu katmış önüne esip gürlüyor. Açıktaki gemiler, kıpırdayamıyorlar, poyrazın öfkesinin dinmesini bekliyorlar.

Bir kaç saat sonra, benim ak balıkçıl gelecek yine.

Ne poyraz umurunda, ne Van, A330 AİRBUS... Ne de dünya... Belki Mısır’dan, belki Hindistan’dan geldi buralara... Ocak sonu, Şubat başında eşini ve yumurtadan sağ çıkabilen yavrularını da getirecek, biliyorum. Yavruların avlanma eğitimini seyredeceğim.

Bir gün, bir güncük değişsek bedenlerimizi razıyım ak balıkçıl, bir gün...

Sabah yalvarıp  yakarıp şansımı bir kez daha deneyeceğim. Sabah ola, hayrola...

Ama önce, biraz uyumayı denemeliyim sevgili okur, biraz uyumalıyım.

03:40

14.11.2011

Vildan Sevil

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 102
: 882
Kayıt tarihi
: 07.06.11
 
 

1949 İstanbul doğumluyum. Emekli edebiyat öğretmeniyim. Çeşitli edebiyat sitelerinde, çeşitli kon..