Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adem ve Havva, Şeytan, Tavus ve Nuh'un hikayesinden özet

Adem ve Havva, Şeytan, Tavus ve Nuh'un hikayesinden özet
 

Şeytan Tavusa bakıyor, hem ağlıyor, hem söylüyordu:

—Ah, acıyorum sana! Baktıkça yüreğim parça parça oluyor… Bu güzel tüylerin çok geçmeden dökülecek. Rengin solacak… Gözlerin kapanacak! Adın, sanın kalmayacak!

Tavusun korkudan açılan gözleri yaşarmıştı:

—Peki, ne yapmalı? Yok olmamak için ne yapmalı?

Şeytan sevincini belli etmeyerek:

—Ne mi yapmalı? dedi. Ebedi hayata kavuşmak için buğday ağacının tanelerinden yemeli…

Tavus duraladı:

—Tanrı bize, o ağaca yaklaşmayın!.. demişti.

Şeytan kolaylık gösterdi:

—Sen evvela bana yardım et, Cennete girebileyim. Ondan sonrasına karışma…dedi.

Tavus önce ne yapacağını şaşırdı. Sonra aklına yılanın yardım edebileceği geldi. Koşarak yılanı buldu.

Yılan tıpkı deve gibi dört ayaklı uzun boyunlu, iriyarı bir hayvandı. Tavus şeytanın söylediklerini bir bir anlattıktan sonra:

—-Sen ağzını aç…Ben kapıyı aralık ederim, Şeytanı içeriye alıveririz. Bakalım ne yapacak? dedi.

Yılan buna derhal razı oldu:

—Mademki ölmemek için başka çare yokmuş, bırakalım girsin!

Şeytan biraz sonra yılanın önce açık ağzından süzülerek yılanın içine, sonra yılanın içinde Cennete girdi.

Şeytan, biraz ilerde Adem ile Havva’yı görünce hemen yerlere kadar eğildi:

?Ey cennet kumruları…Böyle ne dolaşıyorsunuz?...

Âdem, Şeytanı daha önce hiç bu kıyafette görmediği için tanıyamadı:

—Sen kim oluyorsun? dedi.

Şeytan, şeytanlığı ele alarak, Âdem’le Havva’ya sokuldu:

—Ben de bu Cennetin mahlûklarındanım! dedi

—Ne vakit geldin? Seni hiç görmedik…

Şeytan, konuyu değiştirdi. Birden gözlerinde sıra sıra yaşlar toplandı:

—Sizi gördükçe yüreğim kan ağlıyor. Düşünüyorum ki, bir gün ihtiyarlayacaksınız, eliniz ayağınız tutmaz olacak. Sonra sizi öldü diye toprağa gömecekler… Ah, yazık olacak size!

?Ne yapmalı öyleyse?...

Şeytan eliyle karşıdaki buğday ağacını gösterdi:

—Eğer şu ağacın meyvelerinden yerseniz, ebedi ömre kavuşursunuz.

Âdem,  telaş içinde haykırdı:

—Olmaz! Tanrının emrine karşı gelemeyiz!.

Havva, eşini yeşil kubbeli bahçenin içerisine sürükledi:

—Korkma, işte ağacın yanına geldik… İstersen ilkin ben yiyeyim.

Hemen bir buğday tanesini ağzına attı.

—Al, sen de ye… Görüyorsun ya, bir şey olmadım, ne korkuyorsun? dedi.

Âdem buğday tanesini aldı,  çekinerek çiğnemeye başladı.

İşte tam bu sırada ikisinin de hayretten ağızları açık kaldı.

Kendilerini ilk defa çırılçıplak görüyorlardı. Bütün insanlık ayıpları ortaya çıkmıştı. Havva derin bir utanca düşerek ağaçların arkasına saklandı.

Âdem de bir duvarı siper alarak yüzünü öte tarafa döndü.

Şeytan uzaktan gülüyordu.

Gök kubbesini deler gibi, gaipten bir ses Âdem’in kulaklarına erişti:

—Ey, Âdem buyruğumdan dışarı çıktığın için, Cennetimden seni kovdum.

Yasak ettiğim buğday ağacının mahsulünü sana dünyada, ter döktürerek yedireceğim.

Âdem başını topraklara sürerek ağlıyordu:

—Tanrım, beni aldatan Havva’dır… Onun sözüne uymasaydım, bu haller başıma gelmezdi…

Tanrı, Havva’ya hitap etti:

—Ey Havva, menettiğim ağacın meyvesinden Âdeme yedirdiğin için, seni erkek elinde kıyamete kadar zebun ettim! Zahmetle doğuracaksın! Ekmeğini erinden bekleyeceksin! Senin soyunla erkek soyu arasında, kıskançlık ve fesat olacak…

Havva, elleriyle yüzünü saklayarak ağlıyordu:

—Allah’ım… Beni Şeytan aldattı. Ona ceza yok mu?

Rab, Şeytana seslendi:

—Ey Şeytan, seni de fenalığa alet ettim. Adın, dünya durdukça, lanetle anılacak.

Şeytan ağlayarak, Tavusu şikâyet etti:

—Suçumu inkâr etmiyorum. Fakat Tavusa ceza yok mu? Beni Cennete sokan o oldu.

Tanrı, Tavusa nida etti:

—Boşu boşuna övünmek de senin kısmetine düştü! Eşlerini bet çehreli mahlûklardan seçtim! Çirkin sesli, çirkin ayaklı ol!

Tavus çırpınarak yılanı gösterdi:

—Yarabbi, yılana ceza yok mu?

Hitap bu defa yılana çevrildi:

—Senin de ey  yılan,  ayaklarını kestim. Sen ve senden doğacaklar ömrünüzce yerlerde sürüneceksiniz.! Dünya durdukça Ademoğulları ile kanınız kaynaşmayacak. Onlar senin başını ezecek, sen onların topuklarını ısıracaksın. Haydi, burada durmayın!

Nuh Peygamber

Âdemin ölümünden sonra, oğlu Şeyt onun yerine geçti. Şeyt’ten sonra, İdris onun yerine geçti. İdris kavmine elbise dikmeyi, taşların üzerine yazı yazmayı öğretti.

İdris’ten sonra Nuh onun yerine geçmişti.

Nuh doğru sözlü, iyiliksever bir adamdı. Ama halkı öyle değildi.

Onlar birbirinin malını yağma etmeyi seviyordu. Hırsızlıktan hoşlanıyorlardı. Aile sevgisi, aile muhabbeti kalmamıştı.

Bunları gördükçe Nuh çok üzülür, bıkmadan halka nasihat ederdi:

Ey insanlar, ey insanlar,

Ey birbirini asanlar,

Kitaba ayak basanlar,

Nuh ne söyler işittiniz!

Tanrıya inanmak gerek,

Nuh sözüne kanmak gerek,

İnanmayan yanmak gerek,

Nuh ne söyler işittiniz!

Nuh nasihat ettikçe halk  daha da azar, hep bir ağızdan Nuh’la alay etmeye koyulurdu. Öyle olmaktan memnundular. Peygamber istemiyor, Nuh’un peygamber olduğuna da zaten inanmıyorlardı:

Öğüdünden bıktık senin,

Buyruğundan çıktık senin,

Tacın, tahtın yıktık senin,

Peygamber bize gerekmez!

Nuh der, Peygamber demeyiz,

Ye, dediğini yemeyiz,

Sev, dediğini sevmeyiz,

Bize peygamber gerekmez!

Nasihat kar etmeyen bu insanları ancak Tanrı yola getirebilirdi. Nuh, ellerini açarak:

—Allah’ım, şu zalimleri kahret! Beni ellerinden kurtar! Diye dua etti.

Tanrı, Nuh’un duasını kabul etmişti. Kulağına şöyle bir ses erişti:

—Ey, Nuh, Kalk ve sudan uzak bir yere git. Orada bir gemi yapmaya başla!

Nuh başını göğe kaldırarak sordu:

—Ey, Tanrım! Ben gemi nasıl bir şeydir, bilmem. Tarif et ki, yapayım…

O zaman kulağına şu ses geldi:

—Bir tavuk kes! Etini ye, ortasındaki kemiği sakla…Yapacağın gemi, işte bu kemiğe benzesin!…

* Nuh tufanının benzerini ve ölümsüzlük peşindeki Gılgamış’ın hikâyesini çivi yazılı tabletlerde de buluruz.

Esas olarak Sümerce, Akadca ve Hititçe çivi yazılı tabletlerde bulunan Gılgamış Destanının kahramanı Gılgamış ve hikâyesi bir sonraki yazıda…

 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..