- Kategori
- Gündelik Yaşam
Deprem ve yaşadıklarım -4 (Depremden korunma yolları)

Deprem değil, çürük bina öldürür
Son birkaç günden beridir yeniden deprem konuşulur oldu. Nedeni ise bir iki uyarı niteliğinde sarsıntının yaşanması ve bizim yıllara rağmen halen hazırlıksız oluşumuzdur.
İşte bu durum içimizdeki korku ateşini iyice körüklüyor. Bugün deprem oldu olacak manşetlerinin yerini, bir zaman sonra facia manşetleri alacak! Hiç şüphesiz on binlerce insan hayatını kaybedecek. Bir o kadar insanın da yüreğinde kapanmaz yaralar açılacak. Hem de pek yakında. O kadar yakın ki “belki yarın, belki yarından da yakın!”
Gölcük depremini yaşamış olmama rağmen 12 Kasım 1999 da Düzce depremini yaşarken de yüreğim durdu. İçinde bulunduğum bina yıkılmamıştı ama belliydi ki bir yerlerde yıkılan binalar, betonlar altında kalan insanlar vardı. Bunu derin bir şekilde hissetmek de insana, üstüne beton çökmüşçesine acı veriyordu.
İlk aklıma eşim gelmişti. Çünkü ben işteydim ama o mazisi çokta güven vermeyen evimizdeydi. Yüreğimin çaresiz çırpınışları arasında hemen telefona sarıldım. Titreyen parmaklarımla tuşlara dokunmaya çalıştım. Tek düşünebildiğim eşimin ne halde olduğu ile ilgili felaket senaryolarıydı. Depremin hemen ardından ne yazık ki daha öncekilerde olduğu gibi, telefon bağlantısı kurmak mümkün olmamıştı. Her geçen dakika gerginliğim ve çaresizliğim artıyor ve bekleyişim sabırsız dakikalarla savaşa dönüyordu. Uzun uğraşlar sonunda eşimden alabildiğim “efendim” kelimesi, bir zamanlar duyduğum “evet” kelimesinden bile kıymetliydi.
Bu depremin ardından artık yeni bir depreme daha dayanamayacağımızı anladık. Gebze’den İstanbul’a, Çengelköy’ün hemen yukarısındaki zeminin kayalık diye bilinen Güzeltepe’ye taşındık. Ardından da yine zemini kayalık diye bilinen Kavacık - Kanlıca - Paşabahçe üçgenindeki Çubuklu’ya! Artık daha rahat ve daha huzurluyum.
Lütfen sizlerde bugünden itibaren hemen önlemlerinizi alın! 1999 yılında yaşadıklarımızın çok daha beterini yaşamak üzereyiz. Psikolojik açıdan hazır olmamız gerektiği gibi, acil eylem planlarımızı da gözden geçirmeliyiz. Medya, hükümet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve biz bireyler, sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Hem de işimizi yarına bırakmadan.
Çünkü “yarın çok geç olabilir!”
Deprem ve sonrasında yaşadıklarım:
Deprem ve yaşadıklarım-1 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=5362
Deprem ve yaşadıklarım-2 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=5671
Deprem ve yaşadıklarım-3 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10801
Deprem ve yaşadıklarım-4 : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=11299