Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '12

 
Kategori
Öykü
 

Derin anlamlı öykü: Doğan

Derin anlamlı öykü: Doğan
 

 

Aşk nasip işidir, hesap işi değil! Aşk adayıştır, arayış değil!
Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda, aşk seni bulmaya gelir!

Hz. Mevlana.

Kimi yazılar adeta çarpar! Günlerce, hatta yıllarca unutamazsınız. Birkaç kez okursunuz, okudukça beğenirsiniz! Oldukça da empatik gelir belki de… Kimi yapıtlar okuru etkiler. Balzac’ın Vadideki Zambak'ı  bu türe girer. Böylesi yapıtların sayısı da çoğaltılabilir.

Eğitim enstitülerinde ‘Batı Edebiyatı’ adlı bir ders okuduk. Orada tanıdığım  Giovanni Boccacio; 1313–1375 yıllarında yaşayan Paris doğumlu, İtalyan edebiyatı ve rönesanssının en büyük şair ve yazarı... Dünya edebiyatının ilk öykücüsü olarak tanınmaktadır. Koşuklu, düzyazı türünde ve kendine özgü biçemde kimi yapıtları varsa da dünya yazınındaki ününü Decameron ile kazandı. Decameron, ‘z öykü kitabı’ anlamına gelir.

Decameron; on gün boyunca anlatılan yüz öyküden oluşuyor. Veba salgınından kaçmak için bir araya gelen yedi genç kadınla üç genç erkek, gönüllerince yaşayarak gülüp eğlenmek aklın sınırları dışına taşmayan zevkler tadabilmek amacıyla önce bir evde, sonra da bir şatoda konaklarlar. Her gün, her biri bir öykü anlatır. Öykülerde rahibelerle yatan bahçıvanlar da vardır, bekâretten tecavüze pek çok başka erotik konu da...

                           Çarpıcı bulduğum DOĞAN adlı öyküyü okurlarımla paylaşmak istedim.

***

Giovanni Boccacio’ nunDecameron’undan bir öykü:

DOĞAN

Bir zamanlar Fransa’da Federigo adında, kibarlığı ve kahramanlığı benzerlerinden üstün olan bir genç vardı. Kentin ünlü güzellerinden Giovanna’ya gönlünü kaptırıncaya değin çok akıllıca ve ciddi yaşayan delikanlı, bu sevdaya tutulur tutulmaz adeta deliye döndü.

Artık geceleri sevdiği kadının evi önünde yanık aşk serenatları okumakla geçiriyor, sevgilisini görebilmek için pahalı toplantılar düzenleyip değerli armağanlar yollayarak babadan kalma servetini su gibi harcıyordu.

Ne çare ki Giovanna, güzel olduğu kadar da namusluydu. Bütün yalvarmalar ve özveriler yarar sağlamadı. Genç kadın, mutsuz sevgilisini mutlu etmeye yanaşmadı.

Federigo, dostlarının verdikleri öğütlerden hiçbirine kulak asmaksızın servetini harcamaya devam ettiği için sonunda Floransa’da barınamaz duruma geldi.

Aradan yıllar geçti. Bir gün Giovanna’nın kocası hastalanıp öldü. Vasiyetnamesini açtılar. Adam, bütün servetini biricik oğluna bırakmıştı. Eğer oğlu kalıtçı bırakmadan ölürse o zaman kalıt annesine kalacaktı.

Giovanna, devrin geleneklerine uyaraköteki dul kalan kadınlar gibi kenti terk etti. Köylerden birindeki köşküne çekilerek yas tutmaya başladı. Bu köşk, kendisini çılgınca sevenFederigo’nun küçük arazisine yakındı. On dört, on beş yaşındaki oğlu yakın çevrede gezip dolaşırkenFederigo’yla tanıştı. Birbirlerini çok sevdiler! Birlikte avlanmaya başladılar. Çocuk, yeni dostunun doğanını av sırasında seyre doyamıyor; kuşun oyunlarına, atılganlığına ve çevikliğine hayran kalıyordu! Bir aralık bu yoksul Soylu’ya para teklif ederek Doğan’ı satın almayı düşündüyse de adamcağızın kuşu ne denli sevdiğini bildiği için bunu göze alamadı.

Günlerden bir gün çocuk hastalandı! Doktorlar ümitlerini kestiler. Mutsuz anneye:

—Hekimlikçe yapılacak bir iş kalmadı, dediler. Eğer bu dünyada çok arzuladığı bir nesne varsa, bunu sağlayabilirseniz belki tinsel bir yaşama çabasıyla hastalığı yener.

Giovanna, biricik oğlunu kurtarabilmek için canını vermeye hazırdı. Çocuğa yalvarmaya başladı. Çok arzuladığı bir şeyin olup olmadığını hiç durmadan sordu. Sonunda çocuk dayanamadı:

—Anneciğim, dedi. Komşularımızdan yoksul bir bey var. Adı Federigo… Yarı aç, yarı tok yaşıyor. Doğan’ının yakaladığı avlarla geçiniyor. Ben işte bu Doğan’ı şiddetle arzulamıştım.

Giovanna, eski sevgilisinin adını duyunca, bu rastlantıya şaşmaktan kendisini alamadı!Federigo’nun kendisi yüzünden tüm varlığını yitirdiğini, sonunda bir ıssız yere çekilerek sevgili Doğan’ının getirdiği avlarla kıt kanat yaşadığını önceleri duymuştu. Bu durum karşısında kendisi için perişan olmuş bir adımın son ümidini, son geçim aracını istemeye nasıl cesaret edeceğini düşündü! Bunun olanaksız bir düşünce olduğu açıktı. Sorun yalnız bir geçim aracı sorunu da değildi.  Federigo Doğan’ını çok seviyordu. Bunu bilmeyen yoktu.

İşte bu yüzden, annelik yüreği ile insanlık utancı genç kadının ruhunda boğuşmaya başladı! Sonunda annelik yüreği üstün geldi. Ne pahasına olunsa olsun Doğan’ı elde edip oğlunu kurtarmaya çalışacaktı. Ne denli hayâsızca, ne denli acımasızca bir istek sayılırsa sayılsın, ne olursa olsun bunu deneyebilmeliydi! Hakaret görmeyi bile göze alarak oğluna:

—Hiç kaygılanma yavrum, dedi. Sana istediğin Doğan’ı birazdan herhalde getireceğim!

Bir arkadaşınıyanına alarakFederigo’nun kulübesine gitti. İki kadın kapıla geldiklerinde mutsuz âşık, bahçede sebzeleri çapalamakla uğraşıyordu. Hâlâ sevdiği kadını karşısında görünce sevinden deliye döndü! Hemen koşturup karşıladı. Derin bir saygıyla selamlayarak buyruklarına hazır olduğunu söyledi.

Genç kadın, görüşme nedenini birden bire açmayı göze alamadığından üzüntüsünü ve duygularını saklamaya uğraşarak gülümsemeye çalıştı:

—Şöyle bir uğradık, dedi. Kendimizi sana yemeğe davet ettik. Benim için geçmişte yaptığınız sınırsız özverilerin hep aklımda… Kendini benim aşkım uğruna yok ettiğini biliyorum.

Federigo, büyük yürek soyluluğuyla:

—Bana hiçbir zaman zarar vermediniz efendim, dedi. Siz ve anılarınız, beni her zaman mutlu etti! Lütfen içeri buyurunuz. Bugün, yaşamımın en mutlu günlerinden birisidir!

Kadınlar eve girdiler. İçeride tam bir düşkünlük ve yoksulluk kendini gösteriyordu.Federigo, kendilerini yalnız bırakacağı için konuklardan özür dileyerek dışarı çıktı. Ağırlayacak bir şeyi bulunmadığı gibi harcayacak parası, borç alacak dostu da yoktu. Evecenlikle ne yapacağını düşünürken gözüne tünekteki sevgili Doğan’ı ilişti. Zerrece duraksamadan genç hayvanı yakaladı, boğazını kopardı, tüylerini yolduktan sonra tencereyi ateşe koyup konuklarının yanına döndü.

Yemekten sonra Giovanna, ne olursa olsun diyerek gelişinin asıl nedenini açtı:

—Beni kalpsizlikle de suçlasanız, diye sözüne başladı. İçinde bulunduğum koşulları öğrenince belki bana hak verirsiniz. Buraya gelmemin asıl nedeni… Bilmem ki nasıl anlatayım… Ben buraya sizden sevgili Doğan’ınızı istemeye geldim. Sizin de tanıdığınız oğlum, ölüm döşeğinde yatıyor.

Genç kadın, gözyaşlarını dökerek doktorların söylediklerini tümüyle anlattı.

—Oğlumun yaşamı belki de bu gönül yüceliğinize bağlı, dedi. Sizden bu büyük iyiliği esirgememenizi diz çökerek rica ediyorum.

Federigo, büyük bir acıya kapılarak:

—Ben, yazgının yeni bir oyununa daha uğradım! Diye yanıtladı. Size her zaman hayatımı vermeye hazır olduğum halde bu buyruğunuzu -ne yazık ki- yerine getiremeyeceğim. Çünkü Doğan’ı armağan etmeme artık olanak yok. Yemeğe geldiğinizi söylemiştiniz. Size yedirecek hiçbir şeyim yoktu. Doğan’ı kesmek zorunda kaldım. Yediğiniz et, onun etiydi! Doğan’ı size yedirmek için keserken gerçekten onu en değerli bir yerde kullandığıma inanmıştım! Yaşamımın sonuna dek bunu düşünmenin zevki bana yetecekti! Oysa şimdi yanıldığımı anlıyorum. Alın yazım yine bana yâr olmadı! Artık yaşamımın sonuna dek biricik isteğinizi yerine getiremediğim için acı çekeceğim!

Giovanna, oğlunu düşünerek çok üzüldü! Ne ki kendisine yapılan bu paha biçilmez özveriyi içten alkışlamaktan da kendini alamadı!

Hasta çocuk, birkaç gün sonra öldü! Genç kadın, büyük acısıyla aylarca baş başa kaldı. Sonunda kardeşleri, böyle yapayalnız yaşamanın olanaksızlığını anlatarak birisiyle evlenmesini söylediler.

İşte o zaman Giovanna, kendisi için hiçbir özveriden çekinmeyen eski sevgilisi Federigo’yu düşündü:

—Bu dünyada yalnız bir kişi ile evlenebilirim, dedi. O da Federigo’dur.

—Ne diyorsun? Sen şaşırdın mı? O adam meteliksizin biri…

—Biliyorum. Fakat kalpsiz bir zenginle evlenmektense, inceliğini ve özveri duygularını yitirmemiş bir yoksulla yaşamımı birleştirmeyi uygun bulurum.

Sonunda Giovanna, hiçbir karşılık beklemeden kendisini seven erkeği mutlu ederek kendi mutluluğunu da kazanmış oldu!

                                       (Çeviren: Batı Edebiyatı, A. Karaman S. 90–94)

                                                                                   * 

                                                         muhsindurucan@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..