- Kategori
- Siyaset
Derin din

Diyanet İşleri Başkanımız, Ali Bardakoğlu: “İslam da, Başörtüsü şartı yoktur, ”dedi. Demez olaydı. Bardağı taşırdı. Görev süresinin bitmesine iki ay kala, görevden alındı. Yani, bu kadar din uleması bulunan iktidarın, türbanına ne karışırsın. Türban, İslam da şart değil, ama, AKP de şart. Devletimiz den içeri, nasıl ki, bir derin devlet var, dinimizden içeri de, demek ki, derin bir din daha var. Bu derin din, ne kitap tanır, ne peygamber. Türbana da, bu derin din karar verir. Diyanet İşleri Başkanımız, bu derinliği, bir bardak suya çevirmek isteyince, görevini bırakmak zorunda bırakıldı.
Türkiye Cumhuriyeti, Laik, Demokratik, Bir Sosyal Hukuk Devletidir. Anayasamız, böyle buyuruyor. Bu maddeye sığınmış olan, LAİKLİK, devlet sistemimizde, bir, çıban başı, durumuna gelmiştir. İktidardaki parti, bu laiklik ilkesine şiddetle karşıdır. Değiştirecek, değiştiremiyor. Kamufle ediyor. Abluka altına alıyor. Laikliği, türbana sarıp, kitaba uydurmaya çabalıyor. Türbanlı laiklik olur mu? AKP yapınca olur. Türbanlı demokrasi, Türbanlı Laiklik, Türbanlı, sosyal, hukuk. AKP, anayasamızın değiştirilemez maddesini, değiştiremedi ama, türbana sardı. Türban, aldı başını gidiyor. YÖK’ ün, yükü olan Başkanı, türbanı üniversite ye soktu. Türban, üniversitelerin ön kapısından girdi, arka kapısından çıkıp, ilk öğretim okullarına dayandı. Gördünüz mü başımıza geleni? Çocuğunun başını sarıp, sarmalayan, sistem muhalifleri, okulların kapısına dayandılar. Bir zamanlar, türbandan dolayı, cumhuriyetimizi, Avrupa Mahkemelerine şikayet etmiş olan, Cumhurbaşkanımız ve eşleri, bu durumdan tırstılar ve türbanı çocukların başından çıkarmak gerektiğini buyurdular. Bu, buyruk, Başbakanımızın pek hoşuna gitmedi. Başbakanımız, yeni evlilere, en az üç çocuk yapın, telkininde bulunuyor ya, yakında buna bi şart daha ekleyecek gibi. Üç çocuk yapın, ama türbanlı olsun.
AB nin, ilerleme komisyonunun hazırladığı, Türkiye Raporu, hiç de iyi değil. Komisyon, Türkiye de, özgürlüklerin kısıldığı ve baskı uygulandığı görüşünde. Özellikle, Basına yapılan baskı ve tutuklanan, yargılanan, gazetecilerin çokluğu üzerinde duruluyor. AB, nin ve ABD, nin, diğer kuşkusu ise, giderek İran a doğru gidişimiz. Ülkemiz, bu türbanlı manzarası ile, basın özgürlüğünün, bu kısıtlı hali ile, hani, olur ya, AB ye girerse, bizden sonra, İran da, AB ye girmek için, başvuruda buluna bilir. Yakışır da. Yunanistan, Kıbrıslı Rumlar, Bulgarlar, yakıştı da, İran, neden yakışmasın ki? Biz elli küsur yıldır, AB kapısı önünde bekletiliyoruz. Daha, kimsenin adını bilmediği ülkeler, bekletilmeden içeri alınıyor. İran da, bizden önce, AB ye girerse şaşmayalım. Ardından, Irak da girebilir. Petrolleri var. Bizim neyimiz var ki, 73 milyon çıplaktan gayrı.