- Kategori
- Anılar
Devamı olan öyküler.. İnşallah kötü bir şey değildir diye evrene yolladı duygularını Raif.

Sabah her güne benzeyen bir şekilde inmişti Nişantaşı’na. Bu şehirde güneş nereden görünürse görünsün muhteşemdir. İlham ve haz verir. Bir yerinden baktığınızda orasının o şehrin en güzel yeri olduğunu söyleyebileceğiniz yüzlerce yer bulunan kaç tane şehir vardır ki dünyada? İstanbul işte bu sebepten ve başka binlerce sebepten kutsanmış öel şehirlerin başında gelir. Ona olan hiçbir aşk boşuna değildir.
Onun 1453 te durgun ve geleceği belirlenmiş bir kaderden heyecanlı ve çarpıcı bir kadere geçmesinde yani Türklerin eline geçmesinde böyle bir kader kabulü olduğuna inananlar vardır. Şehirler kadınlar gibi o istemeden ve teslim olmadan ona sahip olamazsınız. İstanbul tekdüze bir hayat yerine kendisine zarar verse de bugünkü karmaşıklığı ve kaosa kendini vererek evrenin en önemli deneyim merkezlerinden biri olmuştur.Raif çok sevdiği bu sokaklardan her gün Nişantaşı'nın Teşvikiye yönüne yürüyerek Teşvikiye Camiyi geçip, dışarıdan bakıldığında küçük bir mekan olduğu hissi verebilen, aslına uygun yapılan dekorasyonu ile bölgenin vazgeçilmez popüler mekanı olan Teşvikiye Cafe’nin önünden geçer. Burasının özelliği Raif’in sevdiği mekanlardan biri olmasıdır. Bu nedenle her gün geçişini o cadde ve sokak üzerinden yapar sonra, hemen sola dönerek aşağı doğru cami duvarı boyunca ilerleyerek soldaki ilk sokak olan Ahmet Fetgari sokağa ulaşır.
Sokağın hemen girişinde sağa baktığınızda dışarıdan çok özellikli görünmese de Ziyade bu konularla ilgili olanların hemen dikkatini çekecektir. Ziyade, dekorasyonu Yüksek Mimar Nivart tarafından gerçekleştirilmiş, üç katlı bir mekandır. Yalın çizgilerin ve net renklerin hakim olduğu mekanda fonksiyonellik ve minimalizm hakimdir. Hemen girişte bir ışıklı panoda menüyü ve fiyatları ayrıntısı ile bulabilirsiniz. Bu Raif’in özellikle istediği bir şeydir. Onu yüksek değer haline getiren bir çok özekliğinden sadece biridir bu, oraya gelen insanlara verdiği sürprize yer olamayan güven. Bu şehirde yaşıyor ve biraz dışarı çıkıp bu alanlara takılıyorsanız başka bir çok mekanın doldur boşalt işletmecilikleri yanında bu özelliği hiç te küçümsememek gerektiğini bilirsiniz.
Ziyade’nin iç mekan detayları ünlü tasarımcıların oturma grupları ve aksesuvarlarından parçalar ile renklendirilmiş sade ve rahat bir ortamdır. Günün her saatinde, yemek dışı atıştırmalar için de uğrayabiliyorsiniz. Öğleden sonraları çay refakatinde Sumra’nın pasta çeşitleri, iş çıkışlarında aperatifler, sinema çıkışında da kahve ve tatlılar için… iyi havalarda bahçe hizmete giriyor.
O gün, Suzan’ın geleceği gün olmasa diğer günlerden biri olarak adlandırabilirdi. Raif, hayatını ince bir sanat gibi yaşayan Suzan’ı hep takdirlerinin içinde görmüştü. Arama şekli ve görüşme isteği onu biraz endişelendirmişti. Suzan o ana kadar görmediği şekilde güvensiz ve telaşlıydı telefonda. Raif bütün ilerleme ve güzellikleri inceleyerek bir metot haline getirmekle oluşturduğu kişisel bir felsefeye dayandırdığına inanırdı yaşamını. Bu özelliği nedeniyle bir girişimciydi. Yeni insanlar tanıması bu nedenle daha kolaydı. Entelektüel birikimi bu safhaya gelmeden önce bu özelliğini kullanan insanlardan çok zararlar görmüştü.
Geçen yıllar boyunca başarılı gördüğü insanların mesleklerini ve sanatlarını, nasıl bir düzene bağlı olduklarını sezgilerini de kullanarak incelemiş ve bu incelemelerden sonuçlar ve metotlar çıkarmıştı. Onun entelektüelliği bu nedenlerle semt ile özdeşleştirilenden çok farklıydı. Onu siyasi olaylarda, sanat olaylarında, bazen minik antika dükkanlarında gördüğünüzde orada bulunmak gerekliğini düşünmesinden çok o an orada bulunmasının felsefesini geliştireceğine olan inancındandı.
Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile Nişantaşı’nın özgür efendilerinden hem de en önemlilerinden biriydi. Bu metotlar, görünümünün kibirden uzaklaştırmasına yardımcı olmuştu. Aklı başka önerileri izlemeden ve duymadan önce ona hemen kendi çözümlerini sunmakta usta hale gelmişti. Akıl oyunlarını çok seven usta bir felsefeciydi aynı zamanda. Bu ve birçok nedenle aranılan bir dost ve sevgili bir insan olmasının yanında bu birikimini ucuz hedeflerde ve yükselmekte kullanmaması onu dar ama etkili bir çevrede tanınır hale getirmişti. Son yıllarda içinde yanmaya başlayan bir ateş bu birikimini bazı disiplinleri kullanarak dışarıyla paylaşmak gerektiğine yönlendiriyordu onu. Parça parça yazdığı yazıları daha düzenli bir hale getirip bir roman yazma isteği ona şimdi çok canlı geliyordu.
Girişte çevreye şöyle bir göz attıktan sonra merdivenlere yönelir ve çatı katında çalışma odası olarak kullandığı odaya kadar günün keyfine bağlı olmayan düzenli bir ritim ve hareketle çıkardı. Alışkanlıkları olmayan bir insan olduğunu düşünür ama bunların nasıl temel bir alışkanlık olduğuna parmak basmazdı. O , her şeyi gereklilikler içinde görürdü. Metota dahil olan her şey normal bir akıştı onun için.
Odası her sabah toplanmış ve temizlenmiş olarak onun karşısına çıkardı. Geliş saati tam belli olmadığı için Neslihan onun geliş saatlerinde kulak kesilir, kahvesini hazır etmeden de ona görünmezdi. Yine öyle oldu. Neslihan kahve makinesinde o sabahın türk kahvesini hazırlamaya başladı. Patronu gelmişti. Neslihan Raif’e sadece patronu olarak değil bir insan olarak ta saygı duymayı öğrenmişti zamanla. Ondaki farklı dünyayı algılamak ve basit ilkelerini kavramak herkesten çok Neslihan için kolay olmuştu. Sezgi ile görme ve çözümleme yetisi yüksek bir kızdı Neslihan ondaki bu sezgi güçlüğü Raif’in de dikkatini çekerdi. Bu özelliği nedeniyle fal bakmaya zorlansa da o bundan sıyrılmanın bir yolunu bulurdu. Bunda Raif’in bu tür şeylerden hoşlanmamasının etkisini inkar etmemek gerekirdi.
Neslihan Raif’e aykırı gelen bir şey yapmama konusunda kendisini otomatiğe bağlamıştı. Raifin doldurduğu bir atmosfere kendi enerjisini koymayarak Neslihan o alanda vazgeçilmez olmayı öğrenmişti. Bunun ona olan faydasının diğer yönünü o henüz göremeyecekti. Çatışma yerine, gözleme ve izlemeyi sabırla bir araya getirirseniz yükselmeniz hızlı ve kaçınılmaz olur. Neslihan bu basit ve etkili formulü daha bu genç yaşında sezgileri ile öğrenmişti.
Oraya gelen insanların neredeyse tamamı enerjisi ve gerektiğinde çatışma potansiyeli yüksek insanlardı ve orada bulunma sebepleri bu enerjiyi açığa çıkarmak değil dinlendirmekti. Bu nedenle karşılarında geçirgen ve görünmez birilerinin olması o mekanda kendilerini güvende hissetmelerine yol açıyordu. Ziyade’nin tasarımcı, sanatçıları ve sıra dışı insanlara mekan olmasının sırrı belki de burada gizliydi.
Kapıda Türk kahvesiyle göründüğünde Neslihan’ın gözlerindeki parlaklık görünmeye değerdi. Raif her zamanki gibi, günaydın komutan, nasıl bu sabah her şey? dediğinde o derin bir gülüşle tebessüm eder ve bu gün her günden daha güzel derdi. Aralarında gizli bir anlaşma var gibi bu ikili birbirlerinin duyguları üzerinde bir görme ve duyma hissine sahipti. Bilgelik okulunun gözde iki öğrencisi gibiydiler. Bazen hangisinin öğretmen veya öğrenci olduğunu karıştırabilirdiniz. Neslihan’ın duyguları, görenler için uyarı aleti gibiydi. Onun sezgilerinde doğan çok şey gerçekleşme ihtimalleri en yüksek olan şeylerdi. Raif bunun hissiyatını taşır ama adını koymazdı. Neslihan onun için vazgeçilmez bir yardımcı, koruyucu ve her şeydi.
- Birazdan Suzan hanım gelecek, dün söylemiş miydim?
- Evet dedi Neslihan. Özel bir hazırlık ister misiniz?
- Sen biliyorsun nasılsa diye gülümsedi Raif.
- Evet Suzan hanımın çok sevdiği cevizli, elmalı krepi karamel sosla servis ederiz yanına da filtre kahve.
- Suzan’ı kıskanacağım ama benim sevdiklerimi de böyle hatırlıyor musun?
- Sizin sevdiklerinizi mi? Pek değil diyerek hınzırca gülümsedi Neslihan ve içeri yöneldi.
Sabahları Raif için çok önemliydi, güne başlangıç ve yenilenme. Bu nedenle Neslihan her zamankinden daha fazla görünmez olurdu sabahları. Espri, onların yaşamlarında en önemli iletişim araçlarından biriydi. Her ikisi de girişken, konuşkan ve dost canlısıydılar. İlginç olan bu özellikleri olsa bile günlerce gerekli şeyler dışında konuşmadan da geçebilirdi. Neslihan titiz, ajandasına bağlı güçlü bir yardımcıydı. Oraya geldiğinde henüz üniversiteyi yeni bitirmiş genç bir kızdı. Neslihan sevgililerini bile oraya getirmez, yaşadıklarını doğrudan ortama taşımazdı. Her ikisi de o ortamın en basit şekilde tutulmasından yanaydı. Neslihan yaşamının tümünü oraya aktarmaktansa orada yaşadıklarını yaşamına aktarıyordu. Son birkaç yılda Neslihan başkalarınca da dillendirildiği gibi çok değişmiş farklı bir insan olmuştu.
Raif kurallar zincirinin kimse tarafından gözden kaçırılmaması için o işletmede her şeyi basit önermelere, aşamalara ve sorunlara bölmüştü. Bu nedenle oluşma ihtimali olan her şey bu konularda iyi bir öğrenci olan Neslihan tarafından anında çözülür ve Raif’e gelmezdi. Bu işletmenin atmosferi herkes tarafından kıskanılır ama taklit edilemezdi. Dekorasyonu her şeyi taklit edebilirsiniz. Ya ruhu? O ruhu çizmek ve bu çizimden yaşam uygun renklerle bir tablo yapmak ancak “Yaşam Mimarlarının” yapabileceği bir şeydi.
Raif açık olan laptopundan maillerine bir göz attı. Çok önemli ve acil bir şey yok ise onları sonra incelerdi. Her zamanki yerinde duran gazeteye uzandı. Çocukluğundan bu yana sadece Hürriyet okurdu. Bu gazetede onu çeken şey iletişim derslerine bile konu olabilecek bir bağlılıktı. Spor haberlerine göz attıktan sonra devam bölümünde ki haberleri ve günün başyazısını okur sonra ekonomiye göz atarak gerekli birkaç şey varsa not alırdı.
Saat bu arada on buçuğa gelmişti. Suzan bu saatte gelmiş olmalıydı. Raif’in yaşama bakışını oluşturan en temel şey incelediği bir konuyu her türlü gereksiz ayrıntıdan soyutlayarak basitleştirir ve en yalın olduğu duruma getirirdi. Bu ona grafik tasarımcılığını verdiği bir alışkanlıktı. Grafik, en basit ve etkili biçime, forma ulaşma çabası değil miydi? Sorunu veya kavramı çok küçük parçalara bölmeyi o eklemişti. Böylece zaten bütününü gördüğü bir şeyin etkin parçalarını da görme şansı elde ediyordu. Belki küçük parçaların birindeki problemi çözmek bütündeki sorunu çözülmüş hale getirebiliyordu.
Böylece o, bütünün kavranmasına ve kafasında büyük bir dünya oluşturmaya enerjisini harcamak yerine parçalardan oluşan ve bir araya getirilmeleri konusunda metotlar geliştirdiği yeni ve başka bir bütüne ulaşabildiği bir sistematik yaratmıştı. Suzan, bütün olarak ta parçalara böldüğünde de düzenli çalışan bir saat gibiydi. Onunla dostluklarında Hamit’in onlara duyduğu güvenin büyük önemi vardı. Ölene kadar Hamit, Raif’i ailenin neredeyse bir parçası olarak görmüştü. Raif ‘te ona güvenirdi. Birbirlerinden beklentisi olmayan dostlukların en iyi örnekleri gibiydi onlar.
Neslihan kafasını uzatıp Suzan hanım geldi içeri alıyorum dediğinde içine girdiği dünyanın ayrıntılarından bu yana geçmekte bir an zorlandı. Tabi, tabi dedi aceleyle. Suzan kapıda belirdi. Raif masanın arkasından çıkıp kapıya ona yöneldi. Suzan elindeki çantayı koltuğa bıraktı. Anlar içinde olan bu şeyler yüzyıllarca sürmüş gibiydi. Bu gün onun gelişindeki ağırlığı hissetmişti Raif. Başka gelişlerinden farklı bir gelişti bugün, inşallah hayırlı bir şeydir diye geçirdi içinden içtenlikle ona sarıldığında.
İnşallah kötü bir şey değildir diye evrene yolladı duygularını Raif.
Ekrem Pehlivan
www.kamca.org
http://www.kamca.net/