Önceleri birey olarak tek başlarına yaşayan insanlar, sonralarında akraba olarak bir araya gelmişler ve aile denilen ilk toplum temsilciliğini oluşturmuşlardır.

Aile boyutundan da genişleyerek boyları, kavimleri meydana getirmişler aralarında da dil, din, kültür, sosyal yaşam birliği oluşturarak milletleri, milletler de devletleri meydana getirmişlerdir.

Tarih boyunca ele geçirilen ülke topraklarına ve o topraklar üzerindeki kavimlerine hükmetmek,  onların üzerlerinde hâkimiyet kurmak ve o insanları yönetmek oldukça zor bir iş olmuştur.

Devletler oluşunca da, oluşan bu devletleri ve içinde yaşayan insanlarını yönetmek için Kaanlar, Hakanlar, Prensler, Krallar ve İmparatorlar ortaya çıkmıştır.

Böylece aileden kavimle şen ve devletleşen insan, kendisinin yönetilmesini isteyerek,  kendinden üstte ve kendisine hükmedecek bir yönetici sınıfın oluşmasını sağlamıştır.

Bir devleti yöneten kişide, bir devlet adamında bulunması gereken nitelikler nelerdir?

Yanıtından önce; devlet nedir ve devleti yönetecek devlet adamı kimdir(?) sorusuna yanıt vermek gereklidir.

Siyaset Bilimi tanımlamalarında devlet tanımlamaları oldukça farklı görüşlerle izah edilir.

Tanımlamaların farklı görüşlerle açıklanmaya çalışılmasının nedeni ise, ekonomik ve sosyal sistem ile bu sistemlere etki edecek siyasal güçlerdir.

Devlet nedir sorusuna siyaset biliminin duayeni olan, Münci Kapani hocamız şöyle yanıt vermektedir.

“Devlet, belli bir ülke üzerinde yerleşmiş, zorlayıcı yetkiye sahip  üstün iktidar tarafından yönetilen bir insan topluluğunun meydana getirdiği siyasal kuruluştur”.

Çok doğru ve yerinde bir tanımlamadır. Bize göre Devlet; kurumsallaşmış bir siyasal iktidardır, bu iktidarı kendine bağlı insanların güvenliğini sağlamak üzere tam yetkiyle kullanabilendir, toplumunun üzerinde yaşadığı topraklarını etkin bir sosyal örgütlenme biçimiyle yönetendir!..  (Siyasi Yapılanmanın Aktörü Devlet-Öner Samanlı-1982 M.Ü.Y.)

Ansiklopedik olarak Devlet; “kültürel birliği olan insanların kurumsallaşmış bir iktidar tarafından yönetildiği siyasal toplumdur”  (Meydan Larousse)

Görüldüğü üzere, devlet ortaya çıktığı ilk çağlardan beri, yurttaşlarına karşı bazı sorumluluklara sahiptir.

Devlet sorumluluğu ise temel olarak, 4 ana başlıkta toparlanabilir.

Bunlar;

1. Üzerinde yaşayan insanların güvenliğinin sağlanması,

2. Üzerinde yaşayan insanlar arasında kültürel birlik oluşturulması,

3.  İnsanlar arasında sosyal örgütlenmenin sağlanması,

4. Toplum üzerinde egemenlik bilincinin oluşturulması.

Çağdaş siyaset bilimcileri, devletin savunma, adalet, sağlık, eğitim ve sosyal çevre gibi benzer konularda görevleri olduğunu belirtmektedirler

Cumhuriyetimizin kurucusu, devletimizin ilkelerinin belirleyicisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise “Medeni Bilgiler” isimli kitabında devletin görevlerini şöyle sıralamaktadır;

“Milletin kurduğu devletin ve hükümet teşkilatının, vatandaşlara karşı mükellef olduğu vazifeleri ve salahiyetleri ile ilgili olarak şöyle bir sıralama yapılabilir:

1. Memleket içinde asayişi ve adaleti tesis ve idame ederek, vatandaşların her nevi hürriyetlerini korumuş bulunmak,

2. Dış siyaset ve diğer milletlerle ilişkileri iyi idare ederek ve dâhilde her nevi savunma kuvvetlerini, daima hazır bulundurarak milletin istiklâlini emin ve muhafazayla bulundurmak,

3. Yollar, demiryolları, köprüler, limanlar gibi, bayındırlık işlerini gerçekleştirmek,

4. Milli Eğitime ait işleri yürütmek,

5. Sağlık hizmetlerini sağlamak,

6. Sosyal güvenlik hizmetlerini yürütmek,

7. Ziraat, ticaret, imalat vb. ekonomik işlere rehberlik etmek….

Şimdiki zamanda böyle bir yöneticiye şiddetle ihtiyacımız var!

Öyle değil mi?

Ha birde o yönetici; çalmayacak, çırpmayacak, ailesini kayırmayacak, konu komşusu devletlerle iyi geçinecek, ülkesini bölmeye çalışmayacak, Ali kıran baş kesen olmayacak, hele hele “Beraber yürüdük biz bu yollar da” şarkısının da makam ve ahengini taciz etmeyecek…

Sağlıcakla kalınız.

Saygılarımla.

İstanbul - 29.07.2015

Okur-Yazar iletişim hattı: siyasetgundemi@hotmail.com