- Kategori
- Güncel
Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık belgesi Lozan Antlaşması'nın 92. Yıldönümü kutlu olsun!..

LOZAN ANTLAŞMASININ 92. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!..
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük atalarım en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, özel ve resmi hayatımın her safhasını tanıyanlarca bu aşkım bilinmektedir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın var olması ve devam etmesi, mutlak o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla mümkündür. Ben şahsen bu saydığım niteliklere çok önem veririm ve bu niteliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için, milletimin de aynı nitelikler ile donanmış olmasını şart ve esas bilirim… ”( 22.04.1921,Hakimiyet-i Milliye Gazetesi.)
Değerli okurlar;
Dünya üzerinde böyle anlamlı sözlerin benzerlerini söyleyen devler adamları belki vardır belki de yoktur.
Ancak varsa da, yoksa da bunlardan birisi kesinlikle Mustafa Kemal’dir.
Mustafa Kemal demek; Türk milletinin babası TC’nin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür!...
Tarihi bilgilere göre; Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni, büyük Avrupa projesinin doğudan batıya doğru silahla ve sonrasındaki hâkimiyetlerin kazanımları gereği sömürgecilikle çözülmesidir.
Emperyalistlerin dillerinden düşürmedikleri “Doğu Sorunu” Osmanlı mirasının paylaşımının bir anlamda diplomatik tanımlamasır.
1914 – 1918 yılları arası süren kanlı savaşın yenik tarafında bulunan Türklere dayatılan Sevr metni ise bir intihar belgesidir.
Sevr, vesayet altına aldığı başkent İstanbul’la birlikte Anadolu’nun birkaç vilayeti hariç Türkler için hiçbir yaşam alanı bırakmamaktaydı.
Bence bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın var olması ve devam etmesi, mutlak o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla mümkündür. (1921, Ankara) (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III, s. 31)
Korku üzerine egemenlik kurulamaz. Toplara dayanan egemenlik sürekli olmaz. Böyle bir egemenlik ve hatta diktatörlük, ancak ihtilal ortamında geçici bir zaman için gerekir. (30. 11. 1929, Vossische Zeitung Muhabirine Demeç)
Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. (1923, İzmit) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 62)
Egemenlik verilmez, alınır.
Egemenlik hiçbir sebep ve şekilde terk ve iade edilemez, emanet edilemez! (Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, Birinci Kitap, s.5)
Kesinlikle tekrar ederim ki ulusun egemenliği sonsuzdur. ( 19.01.1923, Anadolu Ajansı. )
Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir. ( 7.02.1923, İkdam. )
Sevr’in galibi olan ülkeler zafer sarhoşluğu içerisinde iken onların tüm planlarını alt edecek bir büyük Türk'ün olduğunu kavrayamamış olmaları ise kayıtlı en büyük yanılgı olarak tarihe geçmiştir.
Onlar: Milletini seven, tarihe bir daha eşi benzeri gelmeyecek bir devlet adamı, önder, muzaffer ve yurtsever, insan ırkının arasında sayı ile gösterilebilecek kadar üstün meziyetlere sahip bir askerin, başkomutanın Türkiye’nin kurtuluş savaşında yer alacağını hayal bile edememişlerdir.
Bilmekteydiler ki; çok değerli bir ülkenin topraklarının üzerindeydiler. Yılların dünya üzerindeki büyük hâkimiyet kurmuş Osmanlı Devletinin küçülerek kalmış olan en kıymetli son toprak parçası masadadır ve onlar iştahla yemek üzere paylaşacaklardır.
İşgal ettikleri Türkiye lojistik ve politik anlamda, Asya ile Avrupa’nın geçiş köprüsüdür.
Onlarsa o köprünün her iki taraftarındaki geçiş kapılarında tam yetki ile hazır ve nazır bulunmaktadırlar..
Onların karşısında, Türk halkı ise esarete karşı direnmeyi seçmiştir.
Bu nedenledir ki: Milli Mücadele, 19 Mayıs 1919’ da Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan meşru bir isyanın adıdır.
Anlam olarak ise; 19 Mayıs 1919 – 9 Eylül 1922 tarihleri arasında emperyalizmin donatıp Anadolu’ya çıkardığı, Mustafa Kemal’in katiller sürüsü olarak nitelediği Yunan Ordusu’nun ve destekçilerinin ise, 15 Mayıs 1919 da İzmir’de başlayan macerasının, yine aynı yerde 9 Eylül 1922 de felaketiyle sonlanacağı (sonlanmış) olmasıdır.
Savaşla geçen zamanın sonrasında; 11 Ekim 1922’de Ankara’nın temsilcileri ile işgalciler arasında imzalanan Mudanya Mütarekesi ile taraflar arasında barış konferansının düzenlenmesi kararlaştırılır.
20 Kasım 1922 – 24 Temmuz 1923 tarihlerinde gerçekleşen Lozan Barış Konferansı ile Türkiye ile 1. Dünya Savaşı’nın galipleri arasındaki asırlık hesaplar görülür. Oysa, Batı Osmanlı’yı çöküşe götüren ekonomik, adli, siyasi imtiyazlardan vazgeçmek istememektedir.
İşgalcileri ülkesinden kovan, siyasi tutsaklığı reddeden Türkiye ise ekonomik tutsaklığının devamından yana değildir.
İşte bu nedenle konferans çok uzun sürer ve ciddi tartışmalar yaşanır.
Askeri işgale direnen Türkiye, ekonomik, siyasi ayrıcalık taleplerini de şiddetle reddeder. Sonuçta ulus devlet yapı temelinde her türlü vesayetten bağımsız bir Türkiye’nin siyasi zaferinin belgesi 24 Temmuz 1923’te Lozan’da imzalanır.
Atatürk Lozan’la ilgili olarak; “ Bu antlaşma Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın ortadan kalkmasını ifade eder bir belgedir.” demektedir.
Türkiye’nin siyasi coğrafyasını küçültmeye, etnik ve mezhepsel ayrışmalarla ulus bütünlüğünü sarsmaya yönelik kışkırtmaların artışı post modern Sevr hazırlığı olarak değerlendirilmelidir.
Lozan’da kazanılan diplomatik zaferin şekillendirdiği Türkiye, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet rejimine geçerek, yeni devletin kuruluş felsefesini, kurucu değerlerini ülkenin geleceğine yönelik değişmez yol haritasını ise emperyalist devletlerin önüne koymuştur.
www.atayol.net, www.atatürkçüyüz.com, www.cumhuriyetçiyiz.com ve www.siyasetgundemi.com sitelerinin kurucusu ve yazarı bir siyasi analizler uzmanı olarak ülkemizi 2023’lerdeki “Yeni Türkiye” macerasına sürükleyenleri ve onlara destek verenleri, TC. Kavramını Türkiye haline getirerek etnik ayrışma ve etnik kalkışma provaları yapanları, dış dinamiklerin cesaretlendirdiği kişi ve kurumları kesinlikle uyarıyoruz.
Saygılarımla.