- Kategori
- Eğitim
Devlet babanın kaç çocuğu olur?

Çocuklar sümüklüyken bile güzel. Çocuk dışında sümük hiçbir şeye yakışmaz. Bir de salyongozlara yakışır. Çocuklar hep sıra sıra, yan yana resimlerde. Sokakta oynarken zengini, fakiri karışır birbirine ayırt edemezsin. Eskiden böyle siteler yoktu. Villakentler, residenceler falan. Ülke sınırları gibi site sınırları yoktu. Biz lojmanlardan diğer çocuklar mahallelerden taşardı, bir kaynaşırdık akşam olurdu. Çocuklar; Allah'ın verdiği insan meyvesi ekmeğin üstüne margarin sürüp yemek kime bu kadar yakışır?
Çoğumuzun çocuğu var. Batıda olanların daha az, ortada olanların biraz daha çok, doğuda olanların Allah ne verdiyse. Peki Devlet babanın kaç çocuğu olur? Şimdi bu soruyu benim kediye sorsam. Şöyle gözlerini iki kaşımın arasına odaklar, sonra da ''hadi be salak'' deyip çevirir kafasını. Valla öyle hem de kaç kere oldu.
Doğan her çocuk devlet babanın çocuğu. Kundakta bez, geceleri mama, sırtına mintan. Yere düşse ayakları çizilse, damdan düşse kafası yarılsa; acır mı devlet babanın yüreği? Top ister oynamak için, pota ister basket için, çelik ister çomak için yetişebilir mi devlet baba?
Dünyanın düzeni bozuk vallahi. Parayı da, petrolü de, ağacı da zapteden zapdetmiş. Elmas, altın, mücevher Afrika'nın altından çıkıyor ya! Hani elinle deşsen toprağı geliverecek eline. O altın, mücevher binip gemiye gidince. Eli böğründe, kemikleri birbirine yapışmış, yüzü çökmüş çocuklar kalıyor geriye. Ve hangi ünlünün yolu düşse bu sokaklara depresyona girip diyorlar ki ''unutamıyorum o yüzleri''
Eğitim şart. Ne güzel söylemiş söyleyen. ''Bir yıl sonrası için patates, yüzyıl sonrası için insan yetiştir'' Ahh! Nasıl da ıskaladık bu işi. On bin kişilik yatılı bölge okulları olsaydı. Ev ev gezen Sosyal Hizmetler yetkilileri olsaydı. "Töre" diye evlenmeseydi akrabalar. Özürlü, sakat bebeler bile bile doğmasaydı. Üç kuruşluk aşı olsaydı her yerde de ölmeseydi kundakta bebeler. Temel eğitim 11 yıl olsaydı. Ve biraz da anlayabilseydik hiç konuşmadan önüne bir şeyler çizen o çocuğun aslında yazar olacağını.
Kader Allah'ın kaderi. Ben acizim eyvallah. Ama yolları bozuk yapıp, kuralları yarım koyup, parayı vereni salıp; trafik terörü diye kaç çocuğu öldürdü bizi yönetenler zamanında? Kaşık tutmayı bilmeyen adamlara hem de ruhsatıyla silah verenler, o tutma özürlüler düğünlerde, maç sonlarında balkonda, sandalyede kızları vurup öldürünce suçlu değil miydi?
Bugün kızım az daha ölüyormuş. Boğazına giden kereviz takılmış tam iki dakika. Karşı komşu Doktor. Onun yardımcısı olmasa. Düşünmek bile istemiyor insan. Doktorun birisi "kereviz şart" diyor. "Diğeri deli misiniz?" diyor. Aynı yerden çıkmıyor mu Doktor dediğin?
İçimde açan ağaçlar. Büyüttüğüm kediler, yediğim elma. Sevdiğim şarkı, tuttuğum takım. Aşk bellediğim kadın. Kavga ettiğim kadın. Barıştığım kadın. Baharı aşk bellemem, "yaz" deyince masmavi denizler. Hep insanın sevdikleriyle beraber anlamlı. Yoksa kırınca ağacın dalını, niye sürgün vermez? Siz verir misiniz? Ben vermem, veremem çünkü.