Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '13

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet ciddiyeti, hukuk ve etnik terör

Başbakan “Zaten eyleme karışmamış olanlar için yurt dışında da, içeride de olsalar, sadece dağa çıkmış olmaları suç teşkil etmiyor. Herhangi bir kapıdan girebilirler. Yurt içinde savcıya çıkabilirler.” *demiş…

Bu cümleleri okuyunca ciddi bir endişe duydum. “Eyleme karışmamak..” ne demek? O insanlar dağlara kamp yapmaya mı gidiyordu? Hepsi, sırası geldiğinde Mehmetçik’i şehit etmek için adam öldürmeyi öğrenmek üzere oraya gitmiyor muydu? Suç içinde kasıt unsuru var ise o insanların kasıtlarının Türkiye Cumhuriyeti’nin  bütününün veya bir kısmının silâh zoruyla bölünmesi  olduğu, zaten artık alenen ve utanmazca açıklanmıyor mu? Geçmişte bebek katili, basına yansıyan  örgüt içi toplantılarındaki video kayıtlarında, Türk Ordusunu küçümseyerek Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlığını açıklamıyor muydu?

Yani “dağa çıkmanın” suç olmamasına yürütmenin karar verebilmesi mümkün müdür? O zaman “Terör örgütüne üye olmak” nedir? Böyle bir suç yok mudur?

“Eyleme karışmamak” gibi bir hukuki ölçü olabilir mi?

Etnik ırkçı bebek katilleri, Mehmetçik karşısında “hukukî bir ordu” gibi davranarak “Dur!” mu diyordu?  Yol kenarına döşedikleri kalleş mayınlar için uyarı tabelaları mı dikiyordu?

Veya Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal bütünlüğünü etnik ırkçı bir federasyon haline getirmeye çalışmak düşünülmesi dahi gayri meşru  olan bir eylem değil miydi?

Öyle bir hava yaratıldı ki sanki” PKKlılar masum kanarya severlerdi de Türk Ordusu, onları gördüğü yerde, sorgusuz sualsiz vuruyordu” intibaı kamuoyunun zihnine adeta “kazındı”. Nitekim “Geçmişte PKK çekilirken malum infazlar yapıldı. Şimdi biz hükümet olarak bu yönde düşünmüyoruz. İnfazlar derken faili meçhulleri ve JİTEM kılıfında yapılanları kastediyorum. Daha önce çekilme döneminde yaşanan bazı tatsız olaylar... Bu tür infazların teşvikçisi olmayacağız.” Cümleleri, Türk Ordusu’nu yargısız infaz yapan bir katil örgüt olarak tanıtmak değil midir?

Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti’ne silâhla kafa tutan, onun güvenlik güçleriyle çatışmaya giren kişi zımnen  “Ben senin yargını da infazını da kabul etmiyorum!” dediği için onun öldürülmesine “infaz” değil ancak “itlaf” denebilir.

Ben sıradan bir Türk vatandaşı olarak sınırı, pasaportsuz geçmeye kalktığımda, durduruluyor ve soruşturuluyorsam, eli kanlı örgüt üyelerine veya sempatizanlarına, sınırı serbestçe geçmek hakkını kim, hangi hakla nasıl verebilir? Bu durumda elimize bir silâh alarak sınırdaki polisleri tehdit etsek ama öldürmesek “ dağa çıktığımız ve adam öldürmeden” bu eylemi yaptığımız için sınırdan pasaportsuz geçmek hakkımız olacak mıdır? Eğer bu bir usul olarak yerleşirse “devlet” olmanın ne anlamı kalır?

Kimse kusura bakmasın ama  bebek katillerini yatıştırmak için Türk Ordusu’na bühtan etmek hiçbir Türk hükümetine yakışmaz…

Ayrıca teröristin zoruyla hukuku esnetmek de devlet meşruiyetini ve ciddiyetini zedeler, devlete olan inancı zayıflatır.

Eğer mevcut hükümet, Türk hükümeti değilse; resmi törenlerde Türk bayrağının altında, İsitklâl Marşı okunurken saygı duruşunda bulunmaktan vazgeçmelidir. Ama şurası unutulmamalıdır ki hangi hükümet gelirse gelsin, Türkiye Türk vatanıdır.

*http://siyaset.milliyet.com.tr/-infaz-olmayacak-cekilebilirsiniz-/siyaset/siyasetdetay/22.03.2013/1683581/default.htm

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....