Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '18

 
Kategori
Felsefe
 

Devrin Hesabı

Devrin Hesabı
 

  Biz Müslümanlar yalnız Allah’a inanır, yalnız ondan medet umar, yalnız ona hesap veririz. Müşrik ve kafirlerin en yüksek derecede olanları bile bu hesaba layık görülmez.

  Onların verecekleri en ileri derecedeki hesap ise şüphesiz tarih önünde hesap vermektir.

  Tarih önünde hesap vermek… Ne kadar bulanık, sınırları belirsiz bir kavram. Önce tarihin ölçütlerini bilmek gerekiyor. Şöyle ki, siz bugün belli davranışları belli prensipler dâhilinde yapıyorsunuz ve bu esasları günün gelip geçici değer yargıları içinde tespit ediyorsunuz. Yarın bu esaslar kabul geçerliğini yitirince senin prensiplerin, senin değer verdiğin uygulamalar yerini başka prensiplere bırakıyor. Siz  de usullerinden haberdar olmadığınız bir mahkemeye çıkıyorsunuz.

  Ayrıca tarih önünde hesap verecek olmak, sizi samimiyetten alıkoyabilir. Çünkü kabul görülen hükümlere göre ayarlayacaksınız kendinizi. Belki kendi inandığınız gerçeklere göre değil de insanların şuan doğru saydığı ve gelecekte doğru sayacaklarına inandığınız şeyleri yapacaksınız.

  Bir insan eğer tarih önünde kendini temize çıkarmak istiyorsa bunun belki de  yegâne yolu,  giriştiği işi başarmak, hedeflerini gerçekleştirebilmek olmalı.

  Aslında bu da tam manasıyla güvenilir bir yol değil. Zira insanoğlu kendi kafasının ürettiği hedeflere ulaşsa bile, bunlar başkaları tarafından kolay bir şekilde yeniden yorumlanabilir.

  Siz tarihin hükmü denen sonuca kurduğunuz ordu ve zapt ettiğiniz topraklarla etki edemezsiniz. Zira bir zaman sonra bu orduyu sizin kurmadığınıza yahut zapt edilen toprakların sizin başarınızın sonucu olmadığını belirten fikirler oluşabilir. Bu fikirlere bir başkası tanıklık edebilir.

  Bütün bu sözleri “İslami Hareket” diye adlandırmaya gayret ettiğimiz hayırlı çabaların doğrudan doğruya strateji ve taktik hesaplarının uzantısı olamayacağını göstermek için sıralıyorum.

  Elbet dünya içinde yürüttüğümüz bütün davranışlar, şartların zorladığı şekilde oluşacak. Elbette Müslümanların manevra kabiliyetleri onların yaptığı siyaseti etkileyecek.

  Fakat Müslümanlar yalnızca şartlar ve imkan arasındaki dengeyi gözeterek davranış gösteremezler.

  Onlar zaman zaman öyle hallere girer ki şartların mantığı buna açıklama getiremez.

  İşte bu tutum ve davranışlar Müslümanların doğrudan doğruya kendi kaynaklarına bağlı olarak gerçekleştirdiklerinin yansımasıdır.

  Müslümanların tarih önünde değil, Allah önünde hesap vermeyi göz önüne alarak davranmaları onların onların oyuna getirilmelerini önleyecek umdeleri canlı tutacaktır. Çünkü oyuna gelmek ancak oyunu kabul etmekle mümkündür.

  Tarih önünde hesap vermeyi aklına getirmek de oyuna dahil olmanın bir yoludur.

   Buna rağmen yaşanan ortamın ne gibi esaslar dahilinde ayakta durduğunun Müslümanların nelere katlanarak neleri elde edebileceklerinin, şuurla tartışmaya açılması gerekir.

  Bizi bu anlamda ilgilendirecek olan dışımızdaki siyasi hareketlerin paraleline düşmeksizin onların burçlarını bizi nişan tahtası olarak kullanmaktan çıkarma çabalarıdır. Gerçi bu çalışma, büyük ölçüde strateji ve taktik uyanıklığı gerektirir. Ama yalnızca bundan ibaret değildir.

 

 
Toplam blog
: 15
: 105
Kayıt tarihi
: 15.02.18
 
 

Merhabalar. Ben Ertuğrul Demirel kendi tabirimle ise yozlaşmamış filazof. Bu blogumda her hafta y..