- Kategori
- Gündelik Yaşam
Dilencilere para veriyor musunuz?
komikya.blogspot.com
Dün Milliyet gazetesinde "Dilenci değil, sanki işadamı" başlıklı yazıyı okuyunca yıllar önce bankada ilk şube müdürlüğü yaptığım dönem aklıma geldi. Dün gazetede çıkan yazıda ise 3 Haziran 2012 tarihinde Adana'da üzerinden 11 bin 518 lira para çıkan dilencinin cebinden bir gün önce de 4 bin 495 TL. sı çıkmış. Zabıta ekipleri ise kabahatler kanununa muhalefetten adama 83 lira ceza keserken, dilencinin üzerinden çıkan paralar ise belediyeye gelir olarak kaydedilmiş.
İlk şube müdürlüğünü küçük bir semt şubesinde yapıyordum. O semtte her sabah yaşlı bir adam hesabına yüklüce bir para yatırıyordu. Ancak dikkatimi çeken tek nokta ise adamın yatırdığı paraların çoğunun bozuk para olmasıydı. Kısa bir zaman sonra o kişi bizim iyi mevduat müşterilerimiz arasına girmişti. Birkaç yıl sonra ise başka bir şubeye tayin olduğumda Süleymaniye camiinin önünden geçerken bizim o hatırlı mevduat müşterimizi caminin önünde dilenirken görünce bozuk paraların sırrı da ortaya çıkmıştı. O gün, bu gündür sokaktaki hiçbir dilenciye para vermedim.
Kuran-ı Kerim de sadakayla ilgili birçok ayet vardır. Onlardan bir tanesi ise şöyledir.
Bakara suresi 273. ayet.
Sadakalar kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın, İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
İçinde bulunduğumuz bu ay içersinde duygu sömürüsü yapan o kadar çok insan var ki, insanlar da sevap kazanmak için bu sadakaları el açanlara vermekte bir sakınca görmüyorlar. Bazıları ise elinde kalem veya mendil satarak bu duygu sömürüsünü daha başka boyutlara çekmektedirler.
Hayır yapmak tabii ki güzel bir duygu ama bu hayır, hakedilene yapılınca bir anlamı oluyor. Eğer birilerine yardım yapmak istiyorsanız, bunu gerçekten ihtiyacı olana yapmak gerekir. Peki biz bu ihtiyaç sahiplerini nereden buluruz?
Ben okulların açık olduğu zamanlarda, arkadaşlarıma da öncülük yaparak, fakir semtlerdeki okullara gider ve okul müdüründen ihtiyaç sahibi çocukların listesini alarak, yanlarına da bir öğretmen almak suretiyle bizzat giyim mağazalarına giderek o çocukları bayramlarda tepeden tırnağa giydirir ve sonrasında o çocukların gözlerindeki mutluluğu görmek bize yeterdi.
Şu sıralarda, ise fakir semtlerdeki muhtarlar veya camiilerdeki din görevlileri bu fakir kişileri bulmamıza yardım edebilirler. Ancak bütün bunlardan önce ihtiyaç sahibi akraba, dost ve bildiğiniz yakın kişiler varsa bunlara öncelik vermek dinimiz gereğidir.
Bir de yardım kuruluşları var. Ben şahsen hiçbir yardım kuruluşuna güvenmiyorum. Neden mi?
Geçmişte yardım kuruluşlarından ihale alan bazı müşterilerimin verdikleri bilgiler benim o kuruluşlara olan güvenimi sarmıştı. Adam ülkenin en büyük yardım kuruluşunun açtığı ihaleye giriyor ve örneğin vereceği mala 10 TL. değer biçiyorsa, yönetim bunu 12 TL. olarak kabul ediyor ve 2 lirasını yönetim kendi arasında paylaşıyordu. Daha ilerki yıllarda ise bu yolsuzluklar ortaya çıkmış ve o yardım kuruluşunun bütün yönetim kademesi değişmişti.
Bundan birkaç yıl önce camilerin yanında Deniz Feneri Derneğinin yardım toplama çadırları vardı. Şimdi o çadırları görebiliyor musunuz? Göremezsiniz tabii. Adamların artık yardım toplamaya yüzleri kalmadı ki....Kimbilir belki de zamanında siz de bu derneğe yardımda bulundunuz. Herhalde şimdi hakkınızı helal etmiyorsunuzdur....
O bakımdan zekat veya sadaka verirseniz, biraz zaman harcayıp, bu yardımlarınızı gerçekten ihtiyaç sahiplerine yapın. Böylesi daha hayırlıdır.