Din, Laiklik, Düşünce…

Gerçeği ararken – 4 –

Elimizde fenerle güpegündüz gerçeği aramaya çıktık ya, bu gün ayağımıza –düşünce- takıldı.

Bir konu ile tanıştığınızda, o konu hakkında zihninizde düşünsel bir işlem yapmazsanız, sadece tanışmakla kalırsınız. Asla öğrenemezsiniz. Bir örnek din;

Bin yıl önce padişahların, toplum önderlerinin yoğun çabası sonucu Türk halkı müslümanlığı kabul etti.  Etti de ne oldu? Müslüman mı oldu?

Örneğin Kuran’da Allaha ve peygamberlerine inan diyor. Sana inanmakla ilgili herhangi bir kural koymuyor. Oysa insanımız ne yapıyor? Dinden menfaat devşiren birilerinin koyduğu şekilleri dinin kendisi olarak kabul ediyor. Ortalık din adamından, din kitaplarından geçilmiyor ama gerçek dindarı bulmak hiç de kolay değil. Bin yıldır uğruna kan ve gözyaşı dökülen dinimizin tek kitabı olan Kuran-ı kerimde ne yazdığını tam olarak kimse bilmiyor. Neden?

Çünkü insanlar bu konuda zihinsel düşünce (okuma, araştırma, tartışma, sorgulama) yapmamışlar; Veya birileri yaptırtmamış.

Bir diğer konu da laiklik. Atatürk çağdaş düşünme ve özgür dindarlığın en büyük güvencesi olan laikliği Türk toplumuna altın tepsi içinde sunmuştu.

Ancak yüz yıldır laiklik üzerine ne zihinsel düşünce oluşturulmuş, ne de buna bağlı olarak yeni fikirler üretilmiştir. Baskı ile kanunla, dayatılma ile topluma laiklik kabul ettirilmeye çalışılmış bu yüzden de bir arpa boyu yol alınamamıştır. Seksen yıl geçmesine rağmen laikliğin ne olduğunu tam olarak bilen birine rastlamak için benim fener bile yetmeyecektir. Tam tersi laiklik karşısı akımların pirimleri artmıştır.

Bu yüzden hangi konuda olursa olsun sistemli, zihinsel bir düşünce işlemi yapılmadan o konu ile sadece tanışmış oluruz. Bir süre tekrar karşılaşmazsak da hemen unuturuz.

İzmir 2019-01-09