Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '08

 
Kategori
İnançlar
 

Din dışı dürüstlük

Din dışı dürüstlük
 

Dürüstlük hep dini hayatla ilişkilendirilegelmiştir. Bir itirazımız da yok. kabul ediyoruz ki yadsınamaz bir gerçek. Fakat sanki dürüstlük din, dini hayat, dindar insanlar için bir gereklilikte başkaları için değil. Sadece dini ve dindarları ilgilendiren bir konu olarak tanımlama hatasına düşülmektedir. Gözden kaçırılan, irdelenmeyen toplumda fertlerin, şirket ve kurumların dürüstlüklerinin yine topluma ve ülkeye olan etkileridir.

Girişte de belirttiğim gibi dürüstlük din için temel özellikler arasındadır. Peygamber efendimiz (S.A.V.)’in peygamber olmadan da en önemli özelliklerinden birisi dürüstlüğüdür. Kalem suresi 8 nci ayetinde “temizlik, dürüstlük her kemalin başıdır” , El-İsra suresi 80 nci ayetinde “ve de ki Yarabbi!. :beni gireceğim yere dürüstlükle girdir ve çıkacağım yerden dürüstlükle çıkar” gibi Kuran-ı Kerimde önemi belirtilen, peygamberlerin ortak özelliği olan dürüstlük din ve dindarlar için önemlidir. Dürüstlüğün din ve dindarlar açısından değerlendirilmesini yapacak değilim.

Sosyal, ideolojik, etnik, politik durumu ne olursa olsun her fert ülkesini sevdiğini söyleyecektir ki olması gereken de budur. Ülkemizin ekonomik, sosyal, kültürel, bilim dahil hiçbir alanda bulunduğu durumu yeterli görmek şöyle dursun hayıflandıracak düzeyde buluruz. Kendimizi ezik hissederiz. Üzülürüz de nedenleri ve çözümleri işimize gelmez bir türlü.

Sütten çıkmış akkaşığızdır. Herkes dürüsttür sorsanız. Değil başkasına itiraf etmek kendimizden de saklıyoruz galiba… İş hayatımızda, sosyal hayatımızda, tanışmamızdan itibaren evlilik ve arkadaşlıklarımızda, çalışırken/çalıştırırken, alırken/verirken… uzar gider ama içinde dürüstlüğü buna bağlı olarak ta güveni mercekle aramanız gerekir.

Peki nasıl etkiler bırakır bu dürüst olmayan halimiz hayatımızda ve toplum yapısında.

Evlilik, arkadaşlık dahil bütün tanışmalarımıza bakın kaçımız dürüstçe hatalarımızla biz buyuz deriz yada karşımızdaki dürüst davrandığında hatalarıyla kabullenip onun dürüstlüğünü ödüllendiririz…Yıkılan hangi evliliğin, arkadaşlığın temelinde yalan, kandırma, aldatma gibi adı ne olursa olsun dürüstlüğün eksik ya da hiç olmadığı varyasyonlardan biri yoktur. Bir tiyatrodur yaptığımız izleyicinin beklentilerine cevap veren, sempatik, uyumlu, bulunmaz hint kumaşı olmasa da kolay bulunurda değil hani türünden. Yapılan evliliklerden kaçının sonlandığı, şirketler yada tacirlerin bitirilmiş ortaklılıklarının ulaşılabilecek istatistiki verilerinden dahi gidişatın iyi olmadığı anlaşılacaktır. Kötü giden hiçbir evlilik, ortaklık, arkadaşlık dahil değildir bu verilere.Ülkemizde falcıları, medyumları arkadaşlık, aşk, evlilik, ortaklık gibi konularda tutarlı atmasyon yapabilmelerinin nedenlerini hiç düşündünüz mü?. Siz bir evlilik yapacağınızı, ortaklık kuracağınızı, biriyle uzun süreli arkadaşlık olacağınızı söylediğinizde ben size bunun yürümeyeceğini %80 ve üzerinde bir oranla söyleyebilirim. Nedenleri ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte taban olarak yüksek olan oran vereceğiniz kararlarla, söylem ve eylemlerle totalde bu sonuca tekabül edecektir. Yani siz hiçbir zaman eşit şartlarda başlamıyorsunuz olumlu/olumsuz sonuca ulaşmak adına. Birde bunun üstüne dürüstlük gibi olmazsa olmaz bir olgunun eksikliği sonucu otomatik olarak olumsuz hale getirmektedir. Ve sonuç herkes için hayal kırıklığı. Stres, depresyon, zarar…

İş hayatında ayakta kalabilmenin bir parçasıymış gibi kabullenilmiştir. Zaten müşteri de zorlar bu duruma esnafı. Sözleri desteklemek için gösterilen resmi evraklar dahi özelliğini, inanırlığını yitirmiştir. Başka alanlarda olduğu gibi bir ruh çıkarma ayininde dürüstlük çıkarılmış galiba ticari hayattan da. Aslında ne müşteri için esnaf güvenilir nede esnaf için müşteri güvenilir değildir genellikle. Karşılıklı iki tacirin durumunu ise hiç karıştırmayın. O kadar kötü durumdayız. Sözün yeterliği olduğu zamanları bir düşünün ve birde şimdi kanunlarla düzenlenen ve müeyyidelere bağlanan bir evrakın güvenilirliğini düşünün. Adliyelerde icra müdürlüklerinde iş yoğunluğunun çok olması çağrışım yapıyor mu? Taraflar için vereceğiniz/alacağınız çek yada senedin eskilerin bir sözü kadar etkisinin olmaması kötü bir durum değil mi? Kanunla destekleme, cezayla korkutma da çözemedi, çözemeyecek yozlaşmayı…

Hukuku da ilgilendirir dürüstlük. Neden ilgilendirmesin ki. Dürüstlük yok söze, belgeye, tanığa, kimseye, hiçbir evraka güven yok. Dolaysıyla hepsi araştırılacak. Ne kadar sürerse sürsün. Olmayan dürüstlükte hakim, savcı kime nasıl ve niçin inanacakta buna dayanarak işlem yapacak, karar verecek. Bugün olmayan bir alacağınız için bile dava açabilir, takip yapabilirsiniz bakarsınız okul münazaralarında olduğu gibi yalanınızı, doğru olarak teyit bile ettirebilirsiniz. Açılan ve uzayan onca davayla hukuk sisteminin nasıl bir aşamaya geldiği adliyelerin iş hacminden, mevcut ve ihtiyaç duyulan mahkeme sayısından, buna bağlı olarak personel sayısının artırıldığı halde çalışanların yeterli gelmediğinden anlaşılacaktır. Davaların uzamasını, iş yükünün artmasını, personel sayısının artırılmasını tetikleyen temelinde yine dürüstlük ilkesinden ayrılma önemli bir yer tutar.

Emniyeti de meşgul ederiz bu eksikliğimizle. Karışık, çözülmez hale getiririz basit olayları bile. Bürokrasinin artmasına katkıda bulunup çözüme zorluk çıkarırız küçük yalanlarımızla!…o suçlu biz masumuzdur her zaman. O küfretti ben dinledim, ilk o başlattı, o vurdu ben baktım… Duruma göre yalanlar desteklenmek için yemin, göz yaşı gibi etkili silahlardan da azami faydalanılır..biri bizi durdurmazsa ardı arkası kesilmez bizim masumluğumuzun karşımızdakilerin suçluluğunun delillerinin…. Ne yapsın benim polisim, amirim, memurum. Nasıl çözsün intikal etmeden olayları…

Siyasette olmazsa olmazdır ki; bilir bunu ülkemin yaşlısı-genci, simitçisi-gazozcusu dürüstlük siyasette barınamaz, siyasette dürüstlüğü barındırmaz. İnanmayız da taraf olmanın atmosferinde takılır gideriz yine vaatlerin, hedeflerin, yönlendirmelerin…Çünkü taraftarıyızdır, ihanet/vefasızlık olur yanlışlarını söylersek, eleştirirsek, desteğimizi çekersek. Kendilerini geliştirmelerinin temelinde potansiyel oy olarak gördükleri vatandaşların etkilenmesi yoluyla zamanı geldiğinde oylarını alabilmek, ara dönemde de elde tutabilmek, gerekli yönlendirmeleri yapabilmektir. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun iki seçimin tam ortalarından yani önceki seçimin etkisinin geçtiği yenisinin ise henüz başlamadığı dönemde her fert yaklaşık olarak daha doğal, gerçekçi ve birbirimize de o kadar yakınızdır. Seçim havasına girildiğinde bir bakarsınız ki herkes ayrımlara kapılıp gitmiş kimse kalmamış ortalarda, kimse kalmamış sadece ülke ve millet penceresinden bakan. Tarafsız olmakta ayıptır zaten bu ülkede!... kaç parti varsa birini seçeceksiniz ve yanlışı yapan partiniz/partiliniz olduğu durumlar ile doğru olan rakip parti/partili ise de hiçbir şekilde kabul etmeyecek direneceksiniz kanınızın son damlasına kadar ki vatana millete bir katkınız olsun bu yolla. Politikacılar dahil biliriz de bu kadar dürüstlükten uzaklaştığımızı ama yinede devran dönmeye devam eder çünkü bu duruma yine prim verende biziz görüşümüz ne olursa olsun. Ne alkışlarımızda, ne yuhlarımızda bir gerçeklik yoktur. Slogandan öteye geçmez. Rakip diye yuhlar tarafız diye alkışlarız. Bu ülkede herkesle gurur duyarız tarafız diye.

Sonuç olarak bitmez tükenmez örnekler… Geldiğimiz nokta ortadadır. Dürüstlüğümüz eksilir, güven eksilir. Güven eksilir, çok şey yitirilir her alanda. Hep yakınılır halk arasında yalandan, dolandan, talandan, iftiradan, fırsatçılıktan, kokuşmuşluktan, krizden, gelişememekten, ilerleyememekten…Biz bunların neresindeyiz diye bakılıyor mu pek değil. Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, ihanet, iftira, yalan, dolan, zimmet, devleti zarara uğratma, ihaleye fesat karıştırma, sahtecilik, rüşvet tüm bunların içinde bizden birileri var yada başka bir deyişle bunlar bizim içimizde. Akrabamız, arkadaşımız, komşumuz, hemşerimiz, yoldaşımız, kardaşımız, müvekilimiz, mudimiz, mükellefimiz, müşterimiz yani sıfatı ne olursa olsun bir şekilde yanımızda, yakınımızda. Bu sıfatlar nedeniyle susma şeklindeki pasif destekten tutun bizzat yardım şeklindeki aktif desteğimizi de alırlar. Sonrada döner sıralarız olumsuzlukları. İflah olmayız, düzelmeyiz, biz buna layığız der dururuz.

Tüm olaylara kendimizin ve taraftarı olduğumuz bir yerlerin küçük menfaatlerini bırakıp ülke ve millet menfaati penceresinden bakmaya başlayıp, dürüstlüğü de olmazsa olmaza taşımak zorundayız.

 
Toplam blog
: 12
: 1260
Kayıt tarihi
: 09.05.07
 
 

Endüstri Meslek lisesi Elektronik bölümü, Adalet Yüksekokulu, İktisat fakültesi mezunuyum. Bilgisaya..