Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Dip nerede, ya zirve?...

Dip nerede, ya zirve?...
 

Tüketmek için değil; "Sonuna kadar varmalıyım her yaşanan da" değişim sadece keşif çabam...
Kendimden başlıyorum her yolculuğa, attığım her adımda bir daha ve bir defa daha...

Sorgulayışlarımda, umursamam da, risk alışlarımda, bazen fazlaca temkinli duruşlarımda da; olan hep bu aslında: hepsindeki gayret kendimi keşfetme çabam...

Nereye kadar üzülebilirim ben?
Nereye kadar durmadan tırmanbilir?
Nereye kadar inebilirim?
Zirve nerede, ben de , ya dip nerede Ayna sende?...

Nereye kadar mutlu olabilirim?
Yaşanabilecek bir kopuş anı var mı buralarda, bedenli sürdürülen bu hayatta?...

Nereye kadar sevebilirim?
Öfkeliyken, kıskanırken, karşılık görmezken, ayrıyken yada aldatılırken hangisi yada hangileri o son noktayı koydura bilecek bana?

Ya sizin için "sevgi" dediğinizin bir sonu yada sınırı var mı?
Yada bu hissedişin bir nihayeti varsa, bu ana varış nelere bağlı?
Değer yargılarımıza mı? Kendi doğrularımıza mı? Öğretilmiş, kanıksanmış ve benimsemiş olduklarımıza mı?Koşullanmış bakış açılarımıza mı? Yoksa aile ve çevreden bizlere dayatılmış; çok küçük yaşlarda bilinçaltımıza atılmış biz farkında olmasakta haladurmaksızın çalışan sayısız programlarımıza mı?

Yoksa sadece sınırlarınızı belirleyen tahammül noktanız mı?
Her şart ve koşulda mutluluk ve hazı paylaşırken olduğu kadar, acı ve ızdırabı yaşarken de sevebilir miyiz?

Öfkeden, boğazınız yanarken, yuttuğunuz kelimeler onu kırmamak adına dile gelmiyorlarsa...
Canınızın acısından ağlarken, kan revan içinde kalmış bir haldeyenken, hala sarılmak istediğiniz oysa ve tüm bunlarda sebebin hala onu seçen siz olduğunu düşünüyorsanız; arayışınız keşif uğruna değil de peki bu ne adına?

Kahkalar atarken, yada haz çığlıkları; ağlarken olduğundan daha mı yüzeyde duygular sebep oluyor bu yaşanan anlara?
Bence, hayır...

Çünkü:Mutluluğun da acının da, kökeni derinlerde...
Sizi mutlu eden de, acı verende o an olmakta olan her neyse; ona bakışınızda, o durunuşunuz da saklı...

Ve bu bakış ve duruşun kökeni sizde sizin derinlerinizde saklı...
Seviyorum; mutluyum.... kaybetme endişesi başgösteriyor bir an sonra bakın; işte mutsuzum...

Diyelim ki, yanlızım....kimse yok yanımda, yamacımda.
Bariz ki, bir başımayım hayatta; işte bu durum da: Sorumluluğum sadece kendime karşı, özgürlük ve huzuru korumam da, demek ki bu hal durumunda ancak buna bağlı..

İşte yukarıda ki örnekler de de olduğu gibi, yanlız olmak yada birinle paylaşım içinde yaşamakta değil mutluluk....yada acı veya eleme sebep olan bunlar değil...

Tüm bu duygulardan hangisinin o anınızı kontrol edeceği, olan bitenin dışarıdan nasıl gördüğününden çok, bizim buna nasıl baktığımız ve görüneni nasıl değerlendirdiğimize bağlı...

Algımızı genişlettiğimizde değişen manzaranın karşısına geçip, çok daha renkli ve geniş açıdan resmedilmiş bir görüntüyü karşımıza alarak yaşamak varken, neden kısıtlı açılarla, siyah beyaz bir fona kondurulmuş lekelerden oluşsun ki hayatımız?...

"Mutluluğumuzun anahtarı: Neye baktığımızda değil, neyi gördüğümüzde saklı"

Yaşamımızda bir adım, bir adım daha derken ve her adımda hedefe bir adım kaldı zannederken, gün olupta o hedefe varıldığında hedeflenmesi gerekenin aslında "varmak" değil, "yolalmak" olduğuna varabilene ne mutlu...

Sevgi ve ışıkla
Ayna

19.02.07

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..