- Kategori
- Siyaset
Diplomatik davrandım, yoksa başka şey yapardım.

www.milliyet.com.tr
Verilen iki demeç çok hoşuma gitti.
Birinci demeç Sayın Başbakana ait.
Sanırım grup toplantısında yapılmıştı. İroni dolu bir konuşmaydı.
Davos’ta diplomatik bir konuşma yaptıklarını belirtiyordu.
Dudaklarında müstehzi bir gülümseyiş vardı.
“Aksi halde” diyordu, “başka bir şey yapardım”.
-Diplomatik davrandım, yoksa başka bir şey yapardım.
Herhalde Sayın Başbakanın yapabileceklerini şöylesine kafamdan geçirdiğim için bu cümle beni çok güldürdü.
Sonra sözlerini bir kez daha tarttım.
Sayın Başbakanın, düşündüğüm, düşünürken de gülmekten kendimden geçtiğim herşeyi yapabileceğine karar verdim.
Bunları aktarmak istemiyorum.
Siz düşünün.
Hayal edin.
Ne yapabilirdi?
Ne söyleyebilirdi.
Çeviren bunları nasıl çevirebilirdi?
***
İkinci cümle Sayın Cumhurbaşkanına ait.
Anlamlı bir cümleydi.
Ama birinci cümlenin, yani Sayın Başbakanın söylediği sözlerin altında biraz ezildi gibi.
Zayıfladı.
Değer yitirdi.
Belki biraz da anlamsızlaştı.
Yine de ben Devletin zirvesinden gelen bu sözün etkili olması gerektiğine inananlardanım.
Suudi Arabistan’a giderken, havalimanındaki basın toplantısında seslendirdi.
Ülkemizde yaşayan Yahudilerin vatandaşlarımız olduğunu, bizden farkları olmadığını belirten, vatandaşlık bağlarını hatırlatan bir cümleydi. Herkes durumun böyle olduğunu biliyordu ama yine de söylenmesi gerekiyordu.
Dikkate muhakkak alınması gereken bir sözdü.
***
Devletin zirvesinde yer alan her iki yüksek yöneticinin sözleri de ulus devletin yapıştırıcı derzini içeriyordu.
Bu sözlerin kullanım amaçlarını bilemem, yorumlarım.
O anda, tamamen spontane bir şekilde ağızdan çıkmış da olabilir.
Öyle olsa bile daha önce üzerinde bu makamlarca düşünülenlerin ipuçlarını vermiyor mu?
Sanki, tabanın dışındaki oylar hedefleniyor.
Kemikleşmeyen, bir zamanlar ödünç alınan, geri verilmek istenmeyen oylar.
***
Diğer partiler destek vermekle birlikte, olayın iç siyasi malzeme olarak kullanılmaması gerektiğini belirtiyorlar.
Oysa, bilinmesi gereken o sözler, ağızdan çıktıkları andan itibaren, iç siyasete yönelik görevlerini yapmak üzere bilinç çizgisine yönelmeye başlamışlardı bile.
Bu durumun önlenmesi de imkansızdır.
Bir nokta hariç.
O noktayı bulabilecek siyasetçilerin henüz Türkiye’ye siyaset zenginliğini kazandıracak kıvama geldiklerini düşünmüyorum.
Bu yüzden Sayın Başbakan başarılı.
Doğunun komplekslerine çomak soktuğu sürece de başarılı olacak.
Çünkü bunlar aynı zamanda hem muhalefetin ve hem de uluslararası ilişkilerimize yön vermeye çalışanların da kompleksleridir.
Örneğin Araplarla uğraşmak tehlikelidir ama onlara, ondan daha tehlikeli bir silahla seslenilmektedir.
Bu silah “Onurdur”.
Ancak bu silahın Doğu’da kullanılmaya başlanması, kimilerince Batı’dan uzaklaşılıyor anlamına da gelebilir.
Nitekim Batı yayın organlarında bu yönelim başlamıştır.
Artarak da devam edecektir.
Nereye kadar…?
Yaşarsak, göreceğiz.