Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Diyanet ve üç büyük devrim yasası…

Diyanet ve üç büyük devrim yasası…
 

3 Mart 2010 tarihinde Diyanet’in kuruluşunun 86. yıldönümü kutlandı… Ben bugüne kadar Diyanet’in kuruluşunun kutlandığına şahit olmadım. Olduysa da bağışlayın haberim olmadı.

Kutlamalarda Başbakan’da dâhil iktidar mensuplarının yaptıkları konuşmalarda 3 Mart 1924 tarihinin aynı zamanda da, Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimlerinin özünü oluşturan temel yasalarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de kabul edilişinin de yıl dönümü olduğunu hatırlatan tek bir cümleye rastlamadık…

Kutlamalarda görmezden gelinen “Üç Büyük Devrim Yasası” olarak bilinen bu yasalar neydi?

Bu sorunun cevabını Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bırakıyorum ve açıklamalarını NUTUK’tan aynen aktarıyorum:

“1 Mart günü, Büyük Millet Meclisi’nin beşinci çalışma yılı dolayısıyla verdiğim söylevde, şu üç noktayı özellikle belirttim:

1<ı>- ‘Millet, Cumhuriyet’in bugün ve gelecekte bütün saldırılardan kesin ve sonsuza dek korunmasını istemektedir. Milletin isteği, Cumhuriyet’in denenmiş ve olumlu sonuçları görülmüş olan bütün esaslara, bir an önce ve tam olarak dayandırılması şeklinde ifade edilebilir.’

<ı>2- ‘Millet kamuoyunda tespit edilen, eğitimin ve öğretimin birleştirilmesi ilkesinin bir an önce uygulanmasını gerekli görüyoruz.’

<ı>3- ‘Müslümanlığın, yüzyıllardan beri yapılageldiği üzere bir siyaset aracı olarak kullanılmaktan kurtarılmasının ve yüceltilmesinin şart olduğu gerçeğini de görmüş bulunuyoruz.’ <ı>(NUTUK Sayfa:578)

<ı>

2 Mart günü, Parti Grubu toplantıya çağrıldı. İşaret ettiğim bu üç konu ortaya atıldı ve görüşüldü. İlkeler üzerinde anlaşmaya varıldı. 3 Mart günü, Meclis’in birinci oturumunda, Başkanlığa gelen evrak arasında şu önergeler okundu:

<ı>1- Şeyh Saffet Efendi ile elli arkadaşının, Hilâfet’in kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye dışına çıkarılması ile ilgili kanun teklifi,

<ı>2- Siirt Milletvekili Halil Hulki Efendi ve elli arkadaşının Şer’iye ve Evkaf vekâleti ile Erkan’ı Harbiye Vekâleti’nin kaldırılması ile ilgili kanun teklifi,

<ı>3- Manisa Milletvekili Vâsıf Bey ve elli arkadaşının, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi ile ilgili önergeleri.

Bu konuda yapılan görüşme ve tartışmalar beş saat kadar sürdü. Saat 18, 45’te görüşmeler bittiği zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 429, 430 ve 431. Kanunlarını çıkarmış bulunuyordu.

Bu kanunlara göre <ı>‘Türkiye Cumhuriyeti’nde Millet işleriyle ilgili kanunları yapma ve yürütme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun kurduğu Hükûmete verildi’; Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmış’ oldu.

<ı>Türkiye içindeki bütün bilim ve öğretim kurumlarıyla, bütün medreseler, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.

<ı>Halife, görevden uzaklaştırıldı ve Hilâfet Makamı kaldırıldı<ı>...”(NUTUK Sayfa:579)

Ve Büyük Atatürk kendisine “Halifelik” teklif edenlere sanki bugünleri de işaret eder gibi şöyle cevap veriyor NUTUK’ unda;

“Efendiler, açık ve kesin olarak söylemeliyim ki, Müslümanları, hâlâ bir halife korkuluğu ile uğraştırıp aldatmak gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye’nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyuna kapılıp hayal kurmak da, ancak cahillik ve gaflet eseri olabilir.

Rauf Beylerin, Vehip Paşaların, Çerkez Ethem ve Reşitlerin, bütün yüzelliliklerin, kaldırılmış Hilâfet ve Saltanat hanedanı mensuplarının, bütün Türkiye düşmanlarının, elele vererek aleyhimize durmadan ateşli bir şekilde çalışıp uğraşmaları din gayretiyle midir? Sınırlarımıza bitişik merkezlerde yuvalanarak, hâlâ Türkiye’yi yok etmek için ‘Mukaddes İhtilâl’ adı altında haydut çeteleri, suikast tertipleriyle çılgınca aleyhimize çalışanların maksatları gerçekten mukaddes midir? Buna inanmak için, gerçekten kara cahil ve koyu gafil olmak gerekir.

Müslümanları ve Türk Milletini en alt seviyeye düşmüş sanmak ve İslâm dünyasının vicdan temizliğinden, ahlâk ve karakterindeki incelikten, alçakça ve canice maksatlar için yararlanma yolunu tutmak, artık o kadar kolay olmayacaktır. Küstahlığın da bir derecesi vardır.” (NUTUK, Sayfa: 580)

***

Evet, Mustafa Kemal ATATÜRK, 3 Mart 1924 tarihinde TBMM’ de kabul edilen “Üç Büyük Devrim Yasası” ile Cumhuriyetin temellerini sağlamlaştırmıştır. Bugün iktidarın 86. Yıldönümünü kutladığı Diyanet İşleri Başkanlığı’da işte bu devrim yasaları sayesinde kurulmuştur.

Önceki yazımızda ne demiştik? Cumhuriyeti askerler kurdu…

Peki, bu durumda Diyanet’i kim kurmuş oluyor?

Cevap aynı: Askerler

Bugün devrim yasalarını delmeye çalışan, Atatürk’e saldıran, sözde darbe senaryolarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya çalışan zihniyet, bulundukları makamları da Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına borçludur. Yani; Askerlere…

Sadece Diyanet’in 86. yıldönümünü kutlayan iktidar mensupları, Lâik Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan devrim yasalarını da korumakla yükümlüdürler. Bu yasalar sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde İslâm, özgürce yaşanmış ve yaşatılmıştır…

Buradan tüm Türk vatandaşlarına bir kez daha sesleniyoruz: NUTUK’u tekrar tekrar okuyun ve bugün oynanan iç ve dış oyunların farkına varın…

Bu ülke ve Cumhuriyet kolay elde edilmedi…

Tülay Hergünlü

İstanbul, 4 Mart 2010

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..