Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

Dogmatik sonsuzluğa kinikçe uzanış !

Dogmatik sonsuzluğa kinikçe uzanış !
 

"Pek sevdin bakıyorum zirveyi !"

"Ben hep sevdim zirveyi Jon. Ona ulaşabilmenin verdiği acıyı, dizlerimdeki yaraları, yüzümde patlayan yumrukları bile sevdim."

"Çıkarken dizlerini kanatan taşların sen düşerken yolundan çekildiklerini, çalıların eğildiğini fark ettin mi? Ya eteklerin de seni sevip özleyebileceğini düşündün mü?"

"Çıkarken zirveye, hûşu içinde ben'im; oysa düşerken, ben'i zirvede bırakan oyum!"

"Düşen sen olmadığın için mi taşlar, çalılar boyun eğiyor yani?"

"Aşağı düşen, zirve ruhuyla bedenim; yukarı tekrar çıkan da onlar, bekleyen benim!"

"Beklediğine değmiş gibi görünüyor! Yaraların da kapanmış. Nasıl başardın zirvede kalmayı?"

"Biraz seni, biraz beni dinledim. Onu da ona bıraktım. Geldi bana. Avuçları bir aşağı bakıyordu bir yukarı. Uzatmadım ellerimi. Sadece baktım ona. Şaşkındı! Neden uzatmıyordum ki ellerimi! Yaklaştıkça gözlerindeki sevgiyi gördüm. Kollarını iki yana açtı ve sarıldı. Ben de ona."

"Peki ya zirveyi senden önce keşfeden, o yok muydu orada?"

"O benim için hiç olmadı Jon. Onun yaptığını sandığı zirve aslında dağın etekleriydi! Gel bak şuraya! Gördün mü, dağın bu yüzü daha düz ve engebesiz. Benden önce zirve yapan işte bu yolu seçmiş. Ne eli kanamış ne de sırtından ter akmış. Hiç o benim kadar mutlu olabilir mi, zahmetsizce ulaşılabilen zirvede kolay kalınabilir mi? İşte, zirve bu farkı biliyordu. Ben çıktıkça aşağı itti. Kolay yolu göstermedi. Sanki çeliğe su verdi. O kendi kâşifini yarattı."

"O yarattığı için mi zirvedesin yani? Ya senin onca emeğin?"

"Ne önemi var Jon! İşte zirvedeyim. O da benim yanımda."

"O senin yanında değil Murat. O zaten oradaydı. Yanında kalmana izin verdi sadece."

"Nedir seni rahatsız eden dostum?"

"Zirve sarhoşluğundasın! Ben'in seni terk etmek üzere, farkında değilsin. Bu sefer ben bile kurtaramam seni. Zirve asil ve tektir. Sense değil. Daha önce keşfeden olduğu gibi; senin gibi şimdi oturan da vardır, ileride tırmanmak isteyecekler de. Bu gerçek seni rahatsız eder mi?"

"Eder elbette!"

"Sen ısrarla tırmanan ve sonunda kabul edilensin, zirvenin elini uzattığı değil !"

"Biliyorum Jon. Zirvenin elini uzattığı hiç yorulmamış, acı çekmemiş."

"Bu seni üzmüyor mu?"

"Zirvenin eliyle arka patikadan kolayca çıkana mı üzülüp üzülmediğimi soruyorsun, yoksa kendime mi? Ben neden bu kadar zor tırmandım Jon hem de defalarca?"

"Çünkü sen zirveye sevdiğin için tırmandın. Zirve de senin sevmeni sevdi. O nedenle, defalarca da düşsen yılmadın. Vazgeçmeni o da istemedi; ama sonsuza kadar zirvede kalabileceğin düşüncesi korkuttu onu. Çünkü, bir tek senin olamazdı ve uçurumun kenarına gelmeden de bunu anlamayacaktın."

"Onun bu korkusu yüzünden mi zirvesizliğe mahkum olacağım yani? İmkansızı başardıkça var olduğumu hissettim hep; ama buna nasıl dayanacağım Jon?"

"Sen yaşamın anlamını keşfettin Murat. O anlamı da zirveyle paylaşmak istedin; ama o gerçek doğasını bulamadı, senin varlığına ulaşamadı ve hiç sarılıyken itilmedin sen. İşte, bundan sonra seni bekleyen son o. Hiç tatmadığın bir acıyı tadacaksın. Ne dizlerinin kanamasına ne de başının yarılmasına benzer bu. Oysa ereğin mutluluk olmalı. Bunu da ancak özgür kalarak gerçekleştirebilirsin. Bırak her şeyi, hadi izle beni; uzaklaşalım buradan Murat."

Fletcher gülümsüyor yükseklerde. Ke­si­li­yor rüzgârın sesi, çözülüyor kollar bedenden!

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..