Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Doğru Ankara!..

Doğru Ankara!..
 

Her an tetikte olacak insan… Her an, her zaman... 

Düşüncesinin özgün niteliği ile, günü ve gündemi izleyen “sorumlu” bakışı ile ve kişilikli “duruş”u ile insanoğlu, her an zinde ve olabileceklere karşı hazır tutacak kendisini… 

Engin sarp tepelere tırmanırken, ya da bir uçurumun kenarındaki patikada yürürken, kişiliğini eskitmeyecek ve kimliğini kirletmeyecek yurttaş olan er kişi... 

Sorumluluk duygusunun çıtası, aydınlanma devriminin mihenk taşıdır… 

İnsanın kendi kendisini sorumlu kılabilmesi, ulaştığı kültür düzeyinin en önemli mihenk taşı ve pusulasıdır. 

İnsan; kendisi ve ülkesi ile, çevresi, dostları, (hatta) düşmanları ve düşmanlıkları ile sorumluk duygusunu yan yana koyup, her an, her gün ve her süreçte yaşama meşgalesinin hesabını verebilecek bir yüksekliğe erişmelidir. 

Bu zorlu meşgalenin bir köşe noktasında verilemeyecek hesaplar da olacaktır elbette… 

Yanlışlıklar, hatalar, zaaflar, güçsüzlükler, beceriksizlikler... Ve yenilgiler ortaya dökülecektir. 

Evet yenilgiler… Hatalar, zaaflar, güçsüzlük ve beceriksizlikler olacak. Ve belki de “yüz kere tövbe edilecek” bunlara karşı ve bunlardan dolayı… 

Ama kaçılmayacak er meydanından!.. Çünkü er olabilmenin yolu bu yokuşun ardındaki vahadadır… 

Hesap verme rahlesinden kalkmadan göğüs gerilecek doğan güne: İşte mesele! 

İşte erdem!.. 

Ve işte gerçek aydın insanın somut portresi... 

Eğer yılan komşuyu ısırıyorsa... 

Eğer siyasetçi yalan söylüyorsa… 

Eğer bezirgân pazarlıyorsa vatanı... 

Ve eğer ülke düşmüşse dara... 

Tek başına da kalsa; 

- Doğru Ankara!.. diyebilmeli insan. 

Yılanın kendisini de ısırmasını bencilce beklemeden. 

Bezirgânın ülkenin tümünü satıp, bitirmesini (tevekkül içinde) seyretmedin… 

- Doğru Ankara!.. 

Doğru Ankara... 

Laf cambazlıklarına, yalanlara, dolanlara, kandırmacılara son: Harç bitti; yapı paydos!.. 

Mesele çatıya bayrağı çekmek. 

İnce sıva sonra da olsa olur. 

İçinde rahatça oturmak tabii ki güzel. 

Ama ilk önce binayı inşa edelim… Kuralım, kurtaralım!.. 

Sorumluluklarımızı takınalım. 

Gücümüzü bilelim ve yetmiyorsa; ekleyelim, bileyelim. 

Şapkamızı masamızın üstüne koyup, aklımızı başımıza devşirelim. 

Bu mücadele, iki çift “laiklik sloganı” atıp, sırça köşkünüzde konforunuza yaslanıp, sıranızı savuşturmakla kazanılmaz... 

Birleşmeden, sizin gibi düşünen insanlarla bir araya gelip, sabırla, özveri ile çalışıp, didinip, çabalamadan hiçbir yere varılmaz. 

Ve sonunda atı alan Üsküdar’ı geçer ve size de, bize de, apışıp/ kalmak kalır bu hesabın bakiyesinde... 

Örgütlenmeden hiçbir toplumsal hedefe varılmaz. 

Hiçbir mücadele teşkilatlanmadan başarılamaz. 

İçimizdeki çıkar düşkünü sülükleri ayıklamadan omuz omuza verilmez, verilemez… 

Mustafa Kemal Samsun’a niye çıktı? 

Ve niye hemen Erzurum ve Sivas Kongrelerini topladı? 

Niçin onbeş yirmi kişi ile de olsa, öncelikle bir örgüt kurma yoluna koyuldu?.. 

Dernek, mernek; parti marti… Ama teşkilat! Yani örgüt. 

Geçtiğimiz yıllarda bu ülkede yüz binlerce kişi yürüdü. 

Bugün aynı yürüyüşü, yani mücadeleyi, örgütlü bir biçimde ve disiplini içinde, düzenli ve akla dayandırılan politikaları izleyerek, kaç kişi sürdürüyor?.. 

İşte mesele buradadır. 

Meydanları dolduran yüz binler bu bilinçle, bu kararlılıkla aynı ilkeleri savunan bir siyasi teşkilatlanma içinde güçlerini birleştirdikleri zaman gerçekleşecektir atılan sloganlardaki hedefler!.. 

Peki ya birleşilemezse ne olur? 

- Bu iş biter! 

Ve bu ülkeye çok, ama pek çok yazık olur... 

soruyusormak@gmail.com 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ: 

www.soruyusormak.com 

www.dnm-ler.com 

www.kitlecizgisi.com 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara