- Kategori
- Gündelik Yaşam
Doğrularımız ne kadar doğru?...

Yasaklara ve aykırılıklara karşı bir tutkumuz olduğu kuşkusuz.
Örneğin, havayı, denizi, kısaca doğayı temiz tutma ilke olmasına karşın, nasıl kirletebiliriz, çalışması içine gireriz.
Gürültü, görüntü, ses, para, sevgi ve dil kirliği için sürekli üretim halindeyiz…
Ruhsatlı yapıdan değil, kaçağından zevk alırız.
Aşkın göz önünde olanı değil, kaçamağı heyecan verir.
İçkinin, sigaranın, akaryakıtın, telefonun, elektronik başta olmak üzere her türlü eşyanın kaçakları favorimizdir.
Ucuzu değil pahalıyı, haklıyı değil, haksızı, mazlumu değil, kurnazı, tatlıyı değil acıyı yeğleriz.
Üretmeden tüketmeyi bizden başka kimse iyi beceremez.
Çöpleri, caddeye sokağa, boş arsaya atmak sigara küllüklerini araba penceresinden dışarıya boşaltmak, sokağa tükürmek, sümkürmek bizim için gayet normaldir.
Yönetmelik, tüzük ve yasalara karşı gelmeyi görev sayarız.
Hakeme itiraz eden futbolcuyu alkışlarız.
Ve…
Trafik kurallarını kendimize göre uyarlarız. Ne zaman geçeceğimize trafik ışıkları değil biz karar veririz!
Zaten bizde kırmızı ışığın anlamı şudur “ Kırmızıda durmanızı tavsiye ediyoruz ama yine de siz bilirsiniz”
İnatçıyız…
Geçmişin hatalarından ders almak yerine hataları tekrarlamakta inat ederiz.
Özel ilgi, özel giysi, özel gün, özel hediye, özel oda kısaca her şeyin özelini isteriz.
Tuvalet adabından ise hiç söz etmeyeyim.
Umumi tuvaletlerde genel kuraldır; “Nasıl görmek istiyorsan, öyle bırak.”
Buna rağmen bir umumi tuvalete girdiğimizde görüntü içler acısıdır.
Kuralların devamlı ihlal edildiği bir toplumda, kurumlarda da uyumlu çalışma bekleyemezsiniz.
Sonuç olarak, demek ki biz bu gibi çirkinlikleri görmekten, yaşamaktan bir rahatsızlık duymuyoruz.
Peki bunlar mı bizim doğrularımız?...
Hayır!...
Yaşamımıza dikkatli baktığımızda aslında kendimize ait doğruların olmadığını hep başkalarının doğrularıyla karar verdiğimizi göreceğiz.
Kendimizi maddi dünyanın seline öyle bir kaptırmışız ki doğrularımızı bilemiyor manevi değerlerimizin de bu selde yavaş yavaş yok olduğunun farkına varamıyoruz…