- Kategori
- Siyaset
Doğu Sorunu için Anti-Demokratik Çözüm Önerileri

Bu bir sivil analizdir...
Türkiye’nin en büyük sorunu nedir denilse ve bu konuda bir PİAR araştırması yapılsa, eminim ki, çok büyük bir yüzdeyle ‘Terör’ adı çıkacaktır bu anketten.
Gerçekten de öyle değil mi ? Türkiye 30 yılı aşkın bir süredir terörle, özellikle de 78’lerde baş gösteren ve bugün bile nasıl kurulup, palazlandığı tam olarak açıklanmayan/açıklanamayan Pkk terörü ile uğraşmakta. Bu uğurda milyarlarca dolar parasal ve ekonomik kaybımız oldu. O taraftan ya da bu taraftan kırk bini aşkın insan terör uğruna hayatını kaybetti. Geçenler de Bdp’lilerin verdiği soru önergesine açıklık getiren İçişleri Bakanı, bugüne kadar 21 binin üzerinde teröristin öldüğüne, beş binin üzerinde teröristin etkisizleştirildiğine ve bir o kadarının da teslim olduğunu anlattı. Bunların içinde küçük bir oran olsa da bence önemli bir ayrıntı olan şey ise öldürülen ya da etkisiz hale getirilen teröristlerin içinde Türkiye vatandaşı olmayan insanların da olmasıdır. Bu da demektir ki Pkk yalnızca, bu topraklardan çıkmış ve Türklere, Türk devletine karşı oluşmuş bir ayrılıkçı ve terör örgütü değildir. Dış destek fazladır..
Totaliter ve terör odaklı olan Pkk’nın doğmasında, gelişmesinde, dağlara yerleşmesinde, kendince küçük silahlı eylemlerden, bir ülkeyi tehdit edecek daha organize eylemlere varıncaya kadar, palazlanmasına ve oldukça tehlikeli bir örgüt haline gelmesinin altında basitçe “Kürt sorunu var, bu yüzden dağlara çıkıldı” açıklaması çok kısır ve bir o kadar da inandırıcı olmayan bir açıklamadır.. Önceleri, ‘Kürt dili, Kürt kültürü yaşatılmıyor’la başlayan süreç, bugün gelinen noktada açık açık ve korkmadan, çekinmeden ve de saklamadan “Özerklik” istemi ile daha ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Daha dün meydanlarda farklı söylemler yapanlar, bugün kürsülerden “Demokratik özerklik Kürtlerin hakkıdır ve bunu ne pahasına olursa olsun alacağız” diye bağıran, politikacılara alışmaya başladık. Ama mesele bu söylem ve söylemcilere alışma meselesi değil, gittikçe koyu bir renge dönüşen ve buram buram ‘ayrılkçılık’ kokan ‘özerklik’ talebinin uluslararası boyuta çekilecek olması. Bu durumda herkesin şapkasını önüne alıp, iyice düşünmesi gerekiyor.
Bdp çıtayı birkaç aşama yukarıya taşımıştır. İmralı’dan avukatları aracılığı ile sürekli mesajlar gönderen Öcalan’ın “ölümüne herkes demokratik özerklik planına sahip çıkmalıdır” talimatı yerini bulmuş gibi gözüküyor. Pkk’da eylemsizlik kararı almadan hemen önce bu ‘demokratik özerklik’ konusunu bir kez daha gündeme getirmiş hatta bir yabancı basına bunu açıklamıştı. Arkasından sözde eylemsizlik kararı ve Bdp’lilerin meydanlarda ‘özerklik haykırmaları’na neden oldu. Nasıl yasaklı olduğu anlaşılamayan eski başkan Ahmet Türk de, bir çırpıda oluşturuverilen ‘Demokratik Toplum Kurultayı’nın başkanı yapılarak, sözde bağımsız ve sivil bir halk iradesi olduğu söylenen kurultayda alınan kararlar için yapılan açıklamalarda aslında İmralı-Pkk-Bdp çizgisinden farklı olmadığı ve demokratik özerkliğin barışa ve çözüme giden bir yol olacağı belirtiliyor. Nedense tek çıkış yolu bu gibi gösteriliyor.
Bugün kemikleşmiş bir duruma gelen/getirilen “Kürt Sorunu” için herkesten ve her kesimden fikir ve öneriler gele dursun, Doğu ve Güneydoğu cephesinde kendilerine duvar ören Bdp, bölge halkını etki altına alıp, yaklaşmakta olan referanduma gitmemelerini ve alınan ‘boykod’ kararını uygulamalarını sürekli istiyor. Parti isimlerinin içinde hem ‘Barış’ hem de ‘Demokrasi’ olan bu partinin, halkın iradesini baskıyla, silahla ve korkuyla nasıl ipotek altına aldıklarını ve insanların sandığa gitmemeleri için her türlü çareyi ve uygulamayı nasıl deneyeceklerini bizlere gösteriyor. Aslında bu konuda yazdığım hemen hemen her yazıda Pkk’nın “Kürt sorunu” olduğu için mi dağa çıktığı ve eylem yaptığı yoksa eylem yaptığı ve törörü tırmandırdığı, terörün arkasında durduğu için mi Kürt sorunu olduğunun ve çözülemediğinin içi doldurulamadı. Bana göre olay öncelikle bir terör ve pkk sorunudur ve mevcutta gözüken doğu ve güneydoğu sorunu “kürt sorunu” olarak kabul ettirilmeye çalışılmaktadır ve bu sorun pkk var olduğu sürece de çözülemeyecektir.
Peki bu sorunu çözmek için ne yapmalı? Umuyorum ki, konusunda kendince uzman kişiler bunun için çalışıyorlardır. Ancak, herkes kendince bir çözüm yolu önerirken, hükümet de bir “demokratik açılım” ile bu sorunu çözeceğini düşündü ama daha üzerinden birkaç ay geçmemişti ki, Habur’daki Pkk’lıların gövde gösterisine dönüşen olaylarla bu açılımın da ateşi söndü. Yeni planlar, yeni oluşumlar önümüzdeki yakın gelecekte denenecektir. Ama hangi plan ve proje hayata geçirilmeye çalışılırsa çalışılsın, Pkk konusu halledilmedikçe hiçbirinin akıbeti kalıcı olmayacaktır. İşte bu noktada, sürekli ‘’demokratik’ çözüm önerilerinin yanısıra başka birileri de acaba anti-demokratik olarak nitelendirilebilecek unsurları gündeme getiriverir mi diye düşündüm.. Nedir onlar ?
1- Pkk ile silahlı mücadele, onlar silahı bırakmadıkça devam etmelidir.
2- Pkk silah bırakmaya zorunlu kılınmalıdır. Bunun için profesyonel vurucu gücü yüksek, terörist gibi doğa şartlarına uyacak ve yaşayacak, onun gibi düşünecek ve kesinlikle yok edecek bir güç oluşturulmalı..
3- Silahlı mücadele yapılırken, Pkk’nın elebaşları bir şekilde ele geçirilmeli. Bu konuda, ABD’ye ve İsrail’e fazla da güvenilmemelidir
4- İmralı’daki pkk elebaşısının daha az konuşması sağlanmalı, hücreden dağa ve örgütün siyasi uzantılarına talimat vermesi, emir göndermesi önlenmelidir. Aynı zamanda Öcalan’ın avukatlarının da hukuk dışı olsa da, söz konusuz Öcalan’a karşı hakları sınırlanmalıdır.
5- Son günlerde olduğu gibi halkı galeyana getiren, terörist cenazelerinde boy gösteren ve “bize Türk diyemezsiniz” ya da “kana kan, dişe diş” ya da “sarı-kırmızı-yeşil renkli bayrağımız her yerlerde dalgalanmalıdır” diyen Bdp’li vekiller gibi bazı politikacıların derhal dokunulmazlıkları kaldırılıp, Türkiye vatandaşlığından çıkartılıp, cezai müeyyide uygulanmalıdır.
6- Örgüte siyasi ve maddi yardımda bulunan (ör. Terörist cenazelerini taşıyan Belediye araçları) Belediye Başkanları bir meslis genelgesiyle görevden alınıp, buralara bölgeyi ve insanı tanıyan bağımsız ,insanlar atanmalıdır..
7- Bölgeye acilen ekonomik yatırımlar uygulanmalı, yatırımcılara geniş imtiyazlar tanınmalı ve bu yatırımcıların yatırımları özel güvenlik güçleri ile korunmalıdır. Ayrıca, bu yatırımcılara yalnızca bölge halkının istihdam etme zorunluluğu getirilmelidir.
8- Bölgede kalıcı barışı engelleyen, her seferinde ayrılıkçı politika güden ve halkı bir bölünmenin eşine getirilen, referandum gibi bir halk iradesi olan sandığa gitmemeleri için halkı her türlü tehdit eden Bdp gibi partiler İmralı ve Pkk ile ilişkisini kesmediği sürece kapatılmalı ve bugün devlete ve Türkiye halkına diş bileyen insanlar ömür boyu siyasetten men edilmeli gerekirse hapse gönderilmeli.
9- Bölgede yapılacak her türlü ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik yatırım partiler ve siyaset üstü olmalı ve hiç kimse bu oluşumdan siyasi olarak nemalanmamalıdır. Bu proje tam bir Türkiye projesi olmalıdır.
10- Hükümetler her türlü taviz imkan ve ortamını ortadan kaldırıp, daha sert politikalar izlemeli ve kalıcı barış için hazırlanacak tam katılımlı ve her siyasi partinin ortak imzalı bu projeleri hayata geçirmeli ve AB, ABD gibi güçlerin söylem ve tehditlerine aldırış etmemeli, gerçek, bağımsız ve milli bir politika uygulanmalı..
İşte böyle bir öneri tablosu çıksa ve bunlar uygulanmaya konulsa nasıl bir Türkiye olurdu acaba ? Tam bir kaos ortamı mı oluşurdu yoksa birlik, beraberlik nutukları atmadan barış ortamı kendiliğinden oluşur muydu ? Bunu bilemiyoruz. Ama öyle ya da böyle, bölgede barış ve huzur için ciddi adımlar atılmalı. Bölgede totaliter ve baskıcı PKK dışında her türlü sivil, demokratik inisiyatiflerin gelişmesi demokrasi için büyük kazanç olacaktır. PKK dışındaki inisiyatiflerin gelişmesi Kürt meselesinin çözümünü de kolaylaştıracaktır. Pkk ve destekçileri bitirilmelidir. Bu bir gerçek. Demokratik Özerklik ve Kürdistan gibi gerisi yalan !... Ne dersiniz yukarıdaki öneriler tartışılabilinir mi ?
../..