Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doktor bey parlasın diye döktüm

Doktor bey parlasın diye döktüm
 

1994 yılının sıcak bir Ağustos ayıydı. Ben ise ikinci kez annelik mertebesine ulaşacak olmanın mutluluğu ve gururu içindeyim. Her hareketime, yediğime ve içtiğime dikkat ediyordum, "aman çocuğum dünyaya sağlıklı gelsin" diye. Kızım da yani şekerparem dörtbuçuk yaşında o zaman. Ona da ayrı bir ilgi ve alaka gösteriyorum ki kardeşini kıskanmasın, pabucu dama atılmış duygusu yaşamasın diye...

Doğum öncesi iznimi de almıştım. Şimdi komik geliyor "sanki izin alarak mı doğuracağım? diye ama prosedür böyle. Hep tatil için iznimi alırken bu sefer amirimden "İzninizle doğum yapabilirim" diye aldım. Şaka bir yana tabi ki bu kanuni bir izin, "işyerinde doğuracak değilim ya" elbette veriliyor bu izin....

Bir gün, iki gün derken çalışmaya alışmış olan ben evde sıkılmaya başladım. Kızımı gezdiriyorum evi toparlıyorum. Hastaneye götüreceğim kendi bavulum, doğacak bebeğimin de küçücük bavulu o da hazır. Kaşındım işte... niye diyeceksiniz biraz sonra anlatacaklarımdan sonra "Aysel sen hakikaten kaşınmışsın" diyeceksiniz. Şöyle ki:

Yeni bir sabaha uyandım ve hayat ne güzel sloganlarımdan sonra mutfağa girdim. Eşim ve çocuğum için güzel bir kahvaltı hazırladım. Karnımdaki bebeğim için de koca bir bardak süt içtim. Kahvaltı sonrası eşimi de işine uğurladım ve evin günlük işlerini yapabildiğim kadarınca yaptım.

Akşama doğru tekrar girdiğim mutfakta cam sürahiye gözüm ilişti. Elime aldım sanki dibinde beyazlıklar oluşmuş göründü gözüme. Bunu nasıl temizleyebilirim diye düşündüm hemen dahiyane fikrim geldi "Çamaşır Suyu" derhal aldım ve sürahinin içine göz kararı şöyle bir boşalttım çamaşır suyunu.... Sonra aklıma kızımın ulaşabileceği geldi ve sürahiyi mutfağın en kullanmadığım bir yerine ve yüksekte bir yere koydum. Artık içim huzurlu salona dönebilirim dedim.

Rahatlık batıyor ya, şöyle bir avizeme baktım. Kirlenmiş dedim kendi kendime. Bir de doğum yapacağım, eş dost ziyarete gelecek ayıp olmasın onu da temizleyeyim dedim. Bir sandalye çektim ve hamile hamile başladım silmeye. Dalmışım temizliğe, kapı çaldı hemen aşağı indim sandalyeden. Eşim kızacak "bu halinle ne yapıyorsun tepelerde diyecek " diye korktum. Haklı aslında şimdi düşünüyorum da.

Hoşgeldin dedim. Ben tekrar salona girdim. Gözüm avizede bakıyorum neresi olmuş neresi olmamış? diye.
Birden eşim beş dakika ya oldu ya olmadı içeri girdi ve "Sürahide ne vardı? diye sordu. Benim başımdan birden kaynar sular indi. Anladım! Sorduğum tek şey oldu İçtin mi onu? O da evet ama çok acaip içim kötü oldu dedi. Ben ağlamaya başladım "Onun içinde çamaşır suyu vardı, ne olacak şimdi" dedim. Eşim hadi giyin çabucak hastaneye gidelim dedi. O sırada hemen çamaşır suyunun üstünü okuduk ve eyvah dedik.

Çocukmuşuz şimdi diye düşünüyorum. Biliyor musunuz arabayı kim kullandı? Eşim. Hiç aklımıza geldi taksi çağırmak, ya da birinden yardım istemek. O an için pek olumsuz bir şey yoktu ama yolda midesi bulanmaya başladı eşimin. Allahtan hastane çok yakın bir an önce attık kendimizi içeri. Kızım da yanımızda korkuyor. Ben perişanım, eşim kötü. Yani anlayacağınız berbat bir durumdayız.

Doktora girdik. Doktora ben anlatmaya başladım. "Doktor bey, cam sürahinin içine bir parça çamaşır suyu koydum. Sonra... demeye kalmadan doktor kızımın saçını okşamaya başladı ve "ah yumurcak ah demek sonra içtin" dedi kızıma bakarak. Ben tabi hemen müdahale ettim. Ağlamaktan sesim kısılmış bir halde "Doktor bey, çocuğum içmedi, eşim içti". Doktor şaşkın bir halde nasıl yani? dedi.

Ben şey..."Sürahi parlasın koydum" diyebildim. Doktor "Aferin sana dedi kızarak, şimdi kocanı parlatmışsın" dedi. Ben ne olacak şimdi? diye sordum. Doktor hemen hastaneye yatış işlemlerine başlayıp bugün gözetimimiz altında olması gerek dedi. Allahım böyle bir şey var mı? Ben kahroldum. Ya bir şey olursa, ben ne yaparım bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım diye dövüyorum.

Doktor eşime döndü "Siz hiç farketmediniz mi içerken" diye sordu. Eşim de "hayır içtikten sonra bir an da hem koku ve hem de acı bir tat aldım" dedi.

İnanın eşim de söyler ben de şahidim eşim hiç sürahiden su içmezdi o güne kadar, hep çeşmeden içerdi. Allah tarafından sürahi onu çekmiş gel iç diye.. Şaşırtıcı doğrusu...

Doktor eşinizden şikayetçi misiniz? diye sordu. Eşim tabiki hayır dedi. Biliyor onu nasıl sevdiğimi daha yeni evli sayılırız. Kızımız küçük.

Doktor bey "Ben eşimi çok seviyorum dedim ne olur ona bir şey olmasın" dedim. Doktor bana kendisine güvenmemi ve şimdi çocuğu alıp evime gitmemi söyledi. Bakın hamilesiniz bir de sizinle uğraşmayalım, çocuğunuz da küçük sizin burada yapacağınız hiç bir şey yok dedi.

Ben eve gitmek istemedim. Epeyce orada durdum. Ama çocuğum küçük ağlamaya başladı eve gidelim diye, bir de acıkmış. Doktor beni teskin etti ve resmen beni zorla eve gönderdi.

O gece hiç uyuyamadım. Saat başı hastaneyi aradım. Son aradığımda doktor "artık aramayın eşiniz çok iyi, ayrıca da bütün iç organları temizlenmiş çamaşır suyuyla, mışıl mışıl uyuyor" dedi. O kadar rahatladım ki anlatamam size. Uçmak diye buna denir herhalde. Sevinçten kabıma sığamıyordum.

Sabah yediye doğru doktoru tekrar aradım. "Eşinizin midesi yıkadık, olumsuz hiç bir şey yok. Turp gibi gelip taburcu işlemlerini yapabilirsiniz" dedi.

Hemen bir taksiye kızımı da yanıma alıp bindim. O günü hiç unutamıyorum.

Eşimi gördüm sarılarak ağlamaya başladım. "Bir daha çamaşır suyunu eve hiç sokmayacağım hayatım, ya sana bir şey olsaydı biz ne yapardık" dedim.

Yalnız size bir şey diyeceğim laf aramızda eşim hep dermiş "Hiç bir şeyim olmasa şöyle bir gün hastanede yatsam da güzel güzel hemşireler bana baksa" ya gerçekten de o gün hemşireler çok ilgilenmiş. Dedim "sen öyle mi hayal kurarsın, bak hayaller gerçekleşebiliyor bir daha hastane ile ilgili hayaller kurma sonu kötü de bitebilir di bunu ucuz atlattık".

Şükürler olsun şimdi bize "hem acı hem de sonu tatlıya bağlanan ama değişik bir anı" olarak kazındı hafızalarımıza...
İnanın; halen çamaşır suyunu almak istemem eve sevdiğim bir insanın canına mal oluyordu az daha.

Anılar prizden çekilmiyor ne yaparsınız?

Sevgilerimle....

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..