Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '15

 
Kategori
Blog
 

Dokuzuncu yıla 900 blogla girerken…

Dokuzuncu yıla 900 blogla girerken…
 

Bu kullandığım üçüncü benzer başlık. 100 sayısının katları, üçüncü kere, MB’ye üye olduğum tarihin yıldönümüne  denk geldi. Böylelikle yıllık blog yazma kapasitemin 100 adet olduğu bir kere daha tescillenmiş oldu. Biz çocukken hep büyüklerimizden duyardık, “Bir zaman gelecek, haftalar gün gibi, aylar haftalar, yıllar ay gibi geçecek derlerdi.  MB’ye üye olduğumun üzerinden sekiz yıl geçmiş. İlk okul birinci sınıfa başladığım tarih ile  ortaokul son sınıfı bitirdiğim tarihler arası o kadar uzun gelmişti ki bana…

Blog kategorisinde yazdığım zaman bana sanki buradaki arkadaşlarımla sohbet ediyormuşum gibi geliyor. Sanki ortak sorunlarımızı konuşuyormuş gibi hissediyorum kendimi. Bugün de yine hepimizi ilgilendiren konulardan söz etmeye çalışacağım.

Güngör Uras’ı tanır mısınız? Sanıyorum bir çok kişi tanıyordur. Çünkü duayen köşe yazarlarındandır. Bugüne kadar 10.000 makale yazmıştır. Bu makaleleri yazarken Tevfik Güngör, Ali Rıza Kardüz gibi müstear isimler de kullanmıştır. Mesut Selek bey de, dün müstear isimlerle ilgili bir blog yazmış,   o bloğunda müstear isimli olan blog yazarlarına nasıl hitap edeceğini soruyordu.

Köşe yazarlarının müstear isimlerle yazı yazmalarının kendilerine göre bir nedenleri vardır.  Blog yazarlarına gelince, burada gerçek adı ve soyadıyla, müstear isimlerle, rumuzlarla, isimleri gerçek, soyadları başka veya soyadlarının birkaç harfi değişik şekilde yazı yazan arkadaşlar tanıyorum.  Ben de buraya üye olduğumda konumum itibariyle soyadımdan iki harf atarak profilimi oluşturmuştum. Sosyal medyada benimle iletişime geçen arkadaşlar da, birebir görüştüğüm arkadaşlar da gerçek soyadımın Özışık olduğunu biliyorlar. Ama burada Erol Işık adıyla yazıyorum. Peki şimdi bunun nedenlerini anlatayım.

Sizin bir firmanız var veya bir firmada önemli pozisyonda çalışıyorsunuz. Orada her kesimden müşterileriniz var. Aynı zamanda blog yazarısınız, börtü böcek yazıları yazıyorsanız problem yok da, o iş yaptığımız kesimleri rahatsız edecek yazılar yazıyorsanız, bu ileride başınızı ağrıtabilir, en azından müşteri kaybedebilirsiniz.  Çünkü arama motorlarına adınız soyadınız yazıldığında bütün yazmış olduğunuz yazılar meydana çıkıyor. Şimdi blog dünyasında yaşanmış bazı örnekler vereyim.

Gerçek ad ve soyadıyla blog yazan bir arkadaşımız, bir kesimi rahatsız eden dinle ilgili bir yazı yazmıştı. Ertesi günü dışarı çıktığında aracının dört lastiğinin de patlatıldığını bana anlatmıştı. Yine bir devlet sektöründe çalışan bir arkadaşımız, işletmenin içindeki bir sorunu blog konusu yapmış, işten atılmaktan son anda kurtulmuştu. Sanıyorum kendisine kıdem indirimi vermişlerdi. O arkadaş da, daha sonra rümuz kullansa da bir daha blogda kendisini göremedik.  Burada yazdığınız yazılar size olduğu kadar, ailenizin diğer fertlerine de zarar verebilir.  Şöyle ki;

Belediyenin birinde çalışan bir tanıdığım, kızının Facebook’da belediyenin aleyhine yazılmış bir yazıyı paylaştıktan sonra o yazıyı destekleyen bir yorum yazması nedeniyle babasının işten atılmasına neden oldu. Biliyorsunuz günümüzde partizanlık had safhada. Eğer bir devlet teşekkülünde çalışıyorsanız, hükümet aleyhine gerçek ad ve soyadınızla bir yazı yazdığınızda, siz veya yakınlarınız zarar görebilir.

Şu an beni rahatsız edecek bir durum yok. Bundan sonra gerçek soyadımı kullanabilirim. Ancak burada Erol Işık adıyla tanındığım için bu şekilde yazmaya devam edeceğim. Bunun nedenlerinden biri de, geçmişte gerçek adı ve soyadıyla yazan bir arkadaşımız daha, sonra rümuz kullanarak yazılarına devam etmişti. Ancak daha sonra  bloga aynı isim ve soyadıyla başka bir arkadaşımız üye olmuştu. Bir çok kişi de bu yeni arkadaşı, rümuz değiştiren kişi olarak algılamıştı.

Bazen gerçek kimliğinizle yaptığınız yorumlarda bile sorun yaşayabilirsiniz. Buna da bir örnek vereyim. Bir tarihte takıntı hastalığı ile ilgili bir blog yazmıştım. O bloğuma blog dışından bir kişi ad ve soyadıyla yorum yapmıştı. Yorumunda aynen şöyle diyordu. “Ben de obsesif kompulsif hastasıyım. Benim bu hastalığımla alay edenler, benim hastalığımın ilerlemesine neden oluyor.” Ben de bu yorumu yayınlayıp, cevap vermiştim.  O yorumun yayınlandığı tarihten 3 yıl sonra, yorum yapan kişi bana bir mesaj gönderip, o yorumunu silmemi istedi. Bunun da nedeni, nişanlanmak üzere olduğu kızın, internette o kişinin adı ve soyadıyla yaptığı yorumu gördükten sonra kendisinden ayrılmak istediğiymiş. Tabii, ben de o yorumu silmiştim. Yani yazdığınız yazılar ve yaptığınız yorumlar bir gün karşınıza çıkıp, sizi güç durumda bırakabilir. Umarım Mesut hocam, müstear isimle yazı yazanlara bu nedenlerle  hak verir.

Sonuç olarak sizin veya çocuklarınızın devletle bir işi yoksa, siyasi ve siyasetle ilgili güncel yazıları gerçek ad ve soyadınızı kullanarak yazabilirsiniz. Ama bir yere bağlıysanız ve o bağlı olduğunuz yer sizin görüşlerinize uymuyorsa, onları rahatsız edecek yazıları kendi ad ve soyadınızla yazmamanızı öneririm.  

&&&&&&&

MB’ye üye olurken birer kategori seçerek üye oluyorsunuz, önceden ana sayfanızda  bu seçtiğiniz kategori görünüyordu.  Şimdi hangi kategoriyi seçtiğinizi görmek için arama kısmına profil adınızı yazdığınızda görülüyor. Ancak hangi kategoriyi seçersek seçelim, zaman içerisinde su yolunu bulur gibi belli kategorilerde ağırlıklı yazmaya başlıyoruz. Ancak her şeye rağmen istemediğiniz kategorilerde de yazılarımız çıkabiliyor. Örneğin benim zevk alarak yazdığım iki kategori var biri “öykü” kategorisi, diğeri de “İnançlar” kategorisi. Siyaset ve güncel siyaset olaylarını yazarken hiç zevk almadığımı itiraf edeyim, ama bu konuda yazı yazıyorsam, sadece deşarj olmak içindir. Eğer o konularda yazı yazmasam, bir dağ başına çıkıp bağırmam gerekecek.

&&&&&&&

MB’nin eski versiyonunda, bir bölüm vardı. O bölümde bir yıl önce yazdığımız yazıları görmek mümkündü. Beta versiyonuna geçince, o bölümü kaldırdılar. Şimdi  geçmiş bloglar konusunda benim bir önerim olacak.

Blog yazarlarının yıllar önce yazmış olduğu çok okunmuş ve çok yorum almış değerli blogları var. Ancak o bloglar yazıldıktan sonra yeni üye olan arkadaşların bu bloglarını okuduklarını sanmıyorum.  Bu bloglardan güncelliğini kaybetmemiş olanların, yazılan yeni blogların altına link verilerek tekrar okunmasını sağlayabiliriz. Bunun da ilk uygulamasını ben yapmak istiyorum.  Benim Cuma günleri yazmış olduğum “Hocayla sohbet” yazılarımı okuyanlar bilirler. Bu yazılarımın başlıkları  önceden “Cevapsız sorular” başlığını taşıyordu.  Ben ilk yazılarımı yazarken hayali bir hoca karakteri yaratmış, onunla karşılıklı diyalog şeklinde kurgulamıştım. Ama daha sonraları bizim semtimizdeki hocanın Cuma hutbelerini, hocayla sohbet başlığı altında diyalog şeklinde kurgulayarak bu seriyi sürdürmeye devam ediyorum.  Şimdi 9 Ocak 2012 tarihinde hocayla ilk sohbet yazımın linkini aşağıya kopyalıyorum. Hemen söyleyeyim, bu  ilk yazımdaki sorularımın sonunda hoca beni kovmuştu :)

Evet, bugünlük blog kategorisinde bu kadar sohbet yeter. Allah ömür verirse bir yıl sonra 1000. Bloğu yazabilirsem eğer, sohbetimize orada devam ederiz.

Bu arada bu güne kadar yazılarımı okuyan ve yorum yapan bütün arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilir, kendilerine sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.   

http://blog.milliyet.com.tr/cevapsiz-sorular----/Blog/?BlogNo=342849

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..