Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '10

 
Kategori
Bilim
 

DOM (21)- Demokrasinin doğa-bilimsel (yeni) tanımı

DOM (21)- Demokrasinin doğa-bilimsel (yeni) tanımı
 

Toplum meslekler arası ortaklık sistemidir.


Doğada her şeyin sahibi, o sistemi oluşturan bileşenleridir, yani, bedenlerimizin sahibi içindeki hücreleri, toplumun sahibi o devlet sınırları içinde yaşayan tüm insanlarıdır.

Demokrasi halkın yönetime sahip olması anlamına gelir. Halk ise, söz konusu bölgede yaşayan tüm insanlardır. Dolayısıyla, demokrasilerde din, ırk gibi faktörlere bağlı davranışlarda bulunulamaz. Bu nedenle demokrasinin geçekten uygulanması, toplumun iş ve meslek sahipleri arası ortaklık sistemi olarak görülmesine indirgenmiş olur.

Bazı partiler oy almak için dinsel konuları, bazı partiler ırkçı motifleri kullanmaktadırlar. Bir devlette, belli dinsel görüşler (tarikatlar) veya belli ırkçı görüşler doğrultusunda oluşumlar varsa, o oluşumların (partilerin vs.) demokrasiye uygun davranış göstermeleri beklenemez. Çünkü dinsel duygularla hareket eden bir insan, ait olduğu tarikat şeyhinin görüşüne, ırksal duygularla hareket eden insan, ait olduğu ırkçı gurubun görüşüne uygun davranmak zorundadır. Her iki durumda da, kişinin davranışı kendi mesleki çıkarlarına göre değil, ait olduğu tarikatın veya klanın görüşüne göre tepeden belirlenmiş olunur. Yani dinsel veya ırksal motifli seçimlerde, şeyh veya şefin oyu söz konusudur. Bireyin oyu diye bir şey söz konusu değildir. Dolayısıyla dinsel veya ırkçı görüşlere dayalı partilerin çoğunlukta olduğu meclisler ve hükümetler demokratik düşünce ve davranıştan söz edemez, çünkü varlıkları ve ortaya çıkışları demokrasiye terstir.

Dinsel veya ırksal motiflerin söz konusu olduğu ortamlarda demokrasi söz konusu olamaz, zira şeyh-şef ne diyorsa, peşindeki insanlar sürü davranışıyla onun peşinden gider. Dolayısıyla “başörtüsü demokratik özgürlük hakkıdır, vs.” gibi sloganlarla toplanılan oylarla iktidara gelen bir parti demokrasiden söz edemez. Ama günümüzde yapılan budur ve halk bu mantıksızlığın farkına varamıyor. Bunu yapanların mantığının çok bozuk olduğu aşikârdır. Bozuk mantıklı insanların yaptıklarından bir yarar gelmez, zarar gelir.

Şekil 17: Anayasa tüm toplumu kapsayacak nitelikte olmalıdır. Bunun tek çıkar yolu da iş-ve meslek kolları arası uzlaşmaya dayandırılmasıdır.

Batı demokrasileri, krallık gibi otoriter sistemlerde tek elde toplanılan tüm yetkilerin zararlı sonuçlar doğurduğunu fark edince, tek elde toplanan bu güçlerin, farklı güç odaklarına ayrılmasının daha yararlı olacağını düşünerek, yasama – yürütme ve yargı diye birbirinden bağımsız olması gereken üç güç odağı oluşturmuşlardır. Yasama organı (meclis) yasaları yapacaktır; yürütme organı bu yasalara göre devlet işlerini yürütecektir; yargı organı da, yürütmenin yasalara uygun olup-olmadığını kontrol edecektir.

12 Eylül anayasası, devlet yönetimine egemen olmanın yolunu, tepedeki Cumhurbaşkanlığı, YÖK ve benzeri otoriter devlet kurumlarına bağlamışken, yeni anayasa değişikliği maddeleri, bunu çoğunluk oyunu alacak partinin denetimine bağlamayı hedeflemektedir. Çoğunluğu (%90dan fazlası) Müslüman olan bir ülkede de din propagandalı bir parti hep çoğunluğu sağlayacağına göre, devlet yönetimi tek elde toplanmış olacaktır. Halbuki batı demokrasilerinde kuvvetler ayrılığı çok önemlidir. Yani yasama, yargı ve yürütmenin (hükümetin) her biri, birbirinden tamamen bağımsız olmalıdır.

Türkiye’de ise şu an, yasama ve yürütme aynı eldedir. Yani hükümet mecliste mutlak çoğunluğa sahiptir ve yasaları istediği şekilde çıkarabilmektedir. Bu nedenle de seçim sistemine %10 luk bir baraj konularak, %30-40lık oylarla % 70lk meclis çoğunluğu sağlanacak yöntemler uygulanmaktadır.

Demokrasinin nasıl işlemesi gerektiğini tam kavrayamamış toplumlarda, yasama organı olan meclisin üyeleri, kendilerini bir iş ve meslek gurubu temsilcisi olarak görmezler. Onlar kendilerini ya bir tarikatın, ya bir ırkın yahut da başka tür bir siyasi görüşün temsilcisi olarak gördüklerinden, toplumsal bir birlik ve bütünlük oluşturacak şekilde yasa ve yönetmelikler oluşturulması olanaksızlaşmaktadır. Yasa ve yönetmelikler tüm halkı kapsayacak ve kaynaştıracak şekilde olmayınca da, ne yürütücü hükümet başarılı olabilmekte, ne de halk memnun olmaktadır. İşte asıl sorun, bu noktadan kaynaklanmaktadır. İnsanlarımızın mantığında temelde bir bozukluk vardır. Bu bozukluk nedir? Nerden kaynaklanmaktadır?

Düşünce ve davranışlarımızın akıl ve mantığa dayandırılması, sorunlarımızın çözümü için önemlidir, çünkü akıl ve mantık bir canlının sorunlarını çözme yeteneğidir. Bu yeteneğiniz sağlamsa sorunlarınızı çözersiniz, bozuksa, çözemezsiniz.

 
Toplam blog
: 45
: 973
Kayıt tarihi
: 14.08.10
 
 

K.T.Ü.de paleontoloji ve tarihsel jeoloji öğretim üyesiyim (Prof. Dr.). Yeryuvarında hayatın oluşum ..