- Kategori
- Kitap
Don Kişot
Cervantes'i anlatan sunuş yazısında "insan hayatında üç kez don kişot’u okumalıdır. Kahkahanın bolca dudaklara fırlayıp duyguları harekete geçireceği gençlikte, mantığın hakim olmaya başladığı orta yaşta ve her şeye felsefe açısından baktığı ihtiyarlıkta."
Ben gençlikte okuyamadığım için 1-0 yenik başladım işe bu nedenle genç dostlarıma tavsiyem benim gibi yenik başlamamaları benim gibi başlayanlar hemen başucu kitabı olarak alıp okumaları tüm diğer kitaplardan önce. Yaşlılar ise zaten 2-0 yenikler. Onlar defalarca ruhlarını gençleştirerek okumalıdırlar.
Don kişot hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan bir tanesi, en iyi demiyorum ukalalık yapmayım diye. Kitaba başladığınızda daha ilk cümlede sizi alıp götürür. Her cümlesi felsefe dolu, espiri dolu bolca yorum yapıp tekrar tekrar okuma isteği uyandıran.
500 yıl önceden yaşanan adaletsizliği, kirliliği, roman kahramanlarımızın alt ettiği bir hayal dünyası, ütopyaları hala ne kadar tanıdık şaşıracaksınız. 500 yıldır değişen tek şey don kişotların adı olmuş sadece. Şövalyeler günümüzde sadece adları değişmiş. Tüm kötülüklere inat yaşıyorlar. Şu sözcükler hala tanıdık; “titreyin ey zalimler, sevinin bütün ezilenler”
Macera ihtişamı olmayan şövalyemiz, sıradan görünen uşak sanço panza, don kişot’un atı rosinante, sanço’nun vefakar eşeği ve tabiî ki her kahramana uygun düşsel bir sevgili toboloslu dulsina!... sıradan bir evi şato görecek kadar büyük hayaller ve kurtarıcılarına her daim deli gözüyle bakan insanlar. Yine de şatolarda yaşayanlara değil sıradan hayatları olan insanların kılıcını kuşanır don kişot. Köyün papazı, berberi şahsında eşraf takımı bu gün bile aynı tanıdık yüzler değimli. Sanço ise aynı saf ve iyi yürekli temiz bir adam bugün yaşayan milyonlarca sanço gibi.
500 yıl önce kitaplar suçlu bulunup yakılırdı bu gün de. Mançalı kesada yada alanso’yu delirtip don kişot’a çeviren suçlu bulunmuştu kitaplar. Yakın dedi papaz, yakıldılar. (Yakın dedi paşalar 500 yıl sonra yakıldılar o güzelim kitaplar.)
Soyluluk her daim iyi bir şey midir? Panço şöyle diyor; soylu biri olmadığıma sevindim efendim! Çünkü kavgadan nefret ederim” siz soylu olurmuydunuz pançoyu dinleseydiniz. Yel değirmenlerine saldırıp yenilmek uzak tarlalara savrulmak günümüz Donkişotlarının da kaderi değimli. Onlar ki kirlenmiş dünyanın saf ve tertemiz kır çiçekleri dirler. Hiç yorulmayan ve hiç yenilmeyen. “kötü insanlar bütün iyilerin düşmanıdır” ve “karanlık bütün günahların üzerini örter”. Oysa aydınlık yarınlara ne çok ihtiyacımız var.
Hayallerimiz olmasaydı nice olurdu halimiz. Düşlerin sınırsızlığında kral çıplak diyebilme saflığımız olmasaydı bu söz bu kitapta yer bulamazdı sanırım. “şuna p...klik de sene.” Devamında “ bu okadar kötü bir meslek olsaydı devletlerin çoğuna p....nk devletler denmesi gerekirdi.”
Hilesiz bir yaşamla hilebazla savaşmak galiba bu gün de aynı talihsiz yaşam sürüp gider. Kendi bildiğince. “insanların bir kısmı şerefli ideallerin peşinden ömür tüketirken, diğer bir kısmı köleliği, dalkavukluğu, başkalarını aldatarak mal biriktirmeyi tercih ederler.” Bunu sürdürmek için din adamları da payına düşeni alır kitapta. “ her haçın altında bir iblis yatar” sözüyle.
“soylu bir bey yoldan giderken, eğitimsiz bir sokak çocuğu yerden bir taş alıp onu fırlatırsa; soylu bey hakarete uğramış sayılmaz… çünkü o soylu bey dönüp kılıcını çektiği zaman çocuk kendini savunacak güçte değildir… işte bu sebeple kutsal şövalyelik törelerine göre; çocuklar kadınlar, yaşlılar, din adamları ve deliler dokunulmaz kabul edilmişlerdir.” Bu gün bu ilkelere uyan kaç ülke kaldı merak ediyorum. Savaşın vahşetinde kaybolmuş insanlığımızla. Sonra sanço’nun o meşhur valilik deneyimi, gerçekten tüm soylulardan daha ahlaklı ve soylu. Bu kadar çok şeyi bu kadar saf ve sıradan bir köylüyle yapabilmek bile başlı başına kitabı şaheser yapmaya yetiyor. Don kişot öyle öğütler ki sançoyu ve sanço o kadar itaat eder ki asıl erdem budur belki ve yeri geldiğinde bırakıp gitmektir her şeyi özgürlük uğruna. Sançonun özgürlük düşü hepinizi hayran bırakacaktır kendine.
O kadar çok deyimin bu kitapta alındığını görünce çok şaşıracaksınız. Sanki duyduğum tüm deyimler bu kitapta alınmış gibi hissettim.
“dünya üzerinde böylesine biri birini anlayan ve seven iki deli daha gösterilemez.” Bende delirmeye davet ediyorum sizi. Çünkü don kişot’lar asla yenilmezler, düşlerde yenilgiye yer yoktur.
Kitapta iki filozofun muhteşem yolculuğuna eşlik edeceksiniz tüm kirlerinden arınmış olarak.