- Kategori
- Deneme
Dörtleme 1. Hâl diliyle söz söylemek ve onu anlamak

Vallaha, Nasrettin Hoca! Seni yüzyıllardır anlamadılar!! Hâlâ hiç ümidim yok ama... Belki, gördüklerine inanırlar dedimdi de...Ne? Görmezler mi? Yapmaa!!
İnsanlar, zaman zaman çok söz söylemeyi marifet saydıklarında, kendileri dahil “konuşan”, ”susan”,”düşünen”,”anlatan”,”yazan”,”gören” hiçbir canlıyı anlamaz konumuna düşüyorlar. Ya da “damdan düşer gibi”, “bir ağız dolusu lafı karşıya fırlattıklarında” “ağız kalabalığından” lafın nereye düştüğünü göremiyorlar… Hele ki, günümüz dünyasında, değerlerin, cisimlerin, hâllerin, davranışların ve bunların hepsinin algılamalarının tepetaklak olduğu bu harc-ı âlem dünyada; “özgüven sahibiyim”, ”ben her şeyi herkesten iyi bilirim” ve de “gözümü budaktan sakınmam” söylemleri arasında “yüreklerini kaybederek” yerli yersiz konuşanlar; ali cengiz oyunlarıyla insanları mat ettiklerini düşünüp de, hiç ummadıkları an’da iki mars bir ters olanlar; minareyi çalarken deve kuşu gibi kafasını kuma gömüp de havada sallanan ayaklarıyla koşup kaçtıklarını sananlar var ya… İşte, onlar! Onlar, ah onlar “hakikat”i nasıl görecekler? İnanın, onlar için bile sızlıyor şu yüreğim! Duyuyorum…
Ne zaman, bir an için dahi olsa, akl-ı selim içinde önce susacak,sonra dinleyecek; daha sonra sakince bir köşeye çekilip de gerçeği görecekler? Belki bir gün olsun; evet, yalnızca bir gün olsun bu tavır içinde olmaya cesaret gösterseler “yürekler”i hakikatle yüzleşecek ama… Umutlu olmak istiyorum!!
Ne dediniz? Bu devirde bazı insanlarda bu dediğiniz eylemleri gerçekleştirecek yüreklilik kalmadı mı? İnanmam. İnanamam. Yüreğim cız eder şimdi; onlar için bile… Değil mi ki, insanım!
Bence hâlâ ,sırf şeklen yürekli görünmekten uzaklaşıp da yüreğin mânâsı peşinde koşan yürekli insanlar çoğunluktadır.Diliyorum! Gelin imdi; mânâ denizine dalalım da, yüreğimiz ve “kelam mertebemiz” derecesince “mânâların sırrına” erelim:
“Sen kelebekle mumun macerasını dinle ve efsaneden mana seç.
Konuşma yoksa da konuşma sırrı var.Dikkat et! Yukarı uç, baykuş gibi aşağı uçma.
-Biri- satranç oyununda,”Bu ruh(kale) evidir”dedi.
Diğeri dedi: “Ev, eline nereden geçti? Evi satın mı aldı, ya da miras mı kaldı?”
Mana tarafına koşan kişiye ne mutlu?
Nahivci(Dilci), “Zeyd, Amr’ı dövdü” dedi. “Biri- dedi: “Onu suçsuz nasıl cezalandırdı? Amr’ın günahı neydi ki, o ham Zeyd onu günahsız yere bir köle gibi dövdü?”
Dilci dedi: “Bu, mânâ ölçeğidir; buğdayı al, ölçek değersizdir.Zeyd ve Amr, CÜMLE YAPISI İÇİN ÖRNEKTİR. O YALANSA, SEN CÜMLE YAPISINI ANLA.”
-Diğeri- “Hayır, ben onu bilmem; Zeyd, Amr’ı günahsız ve hatasız nasıl dövdü?”
-Dilci- Çaresiz şakaya yönelip dedi: “ Amr, FAZLA BİR VAV ÇALMIŞTI. Zeyd, anladı, hırsızını dövdü; çünkü, HADDİ AŞANA CEZA YARAŞIR.”
Hâl diliyle mânâ) Başkası hakkında kahır ve düşmandır; bir başkası için lütuf ve iyidir.
Yüz binlerce adı var, oysa bir insan her vasfına sahip BİR VASFINA (yürek, yürek gözü) KÖR.
AD ARAYAN KİŞİ; CİDDİYET SAHİBİYSE SENİN GİBİ ÜMİTSİZ VE PERİŞANLIK İÇİNDEDİR.SEN BU “AD AĞACINA NİYE YAPIŞIR DA” BÖYLECE DAMAĞIN ACI VE BAHTIN ÇORAK KALIRSIN?
SIFATLARININ “İLÂHΔ ZAT’A DOĞRU SANA YOL GÖSTERMESİ İÇİN AD’DAN VAZGEÇ VE SIFATLARA BAK!”
“HALKIN İHTİLAFI ADDAN OLDU; MÂNÂ’YA GİDİNCE HUZUR OLUR…”
Bu Mesnevî kıssasındaki mânâlara; gelin, yürek dili, yürek gözü ve yürek kulağı ile varalım!.
“Mânâya varmak” dedim ise; bu, toz duman içinden sıyrılıp da, sessizlikten korkmadan; yalnızca “yürek atışını duyabilecek” cesarete, kavuşmakla olur; demekteyim ben…
Değerli okuyucular; biliniz ki, hâl diliyle söz söylemek diledim. Ve birkaç zaman da dilimi susturamayacağım. Şimdilerde içimden taşanları “dört dörtlük” söyledikten sonra; beni huzura salan sessizliğin derin ve sır dolu mânâsına dalacağım yeniden, huzurla.Beni yüreği ile dinleyenlere ve yüreği ile anlayacaklara, yürek dolusu selam olsun…
Yegâh Elif Mirzâde