Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Dostluk
 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Dost dost diye nicesine sarıldım
 

Sarpıncık Feneri Karaburun


Öğrenmenin yaşı ve zamanı yoktur ya, ben de hala öğrenmeye devam edenlerdenim. En son, kişilerin kullandığı atasözlerinden yola çıkarak karakter tahlili yapılabileceğini öğrendim.

‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’

‘’Dünya yansa hasırı yanmaz’’

Bu örnekler alt alta sıralandığında bencil ve sorumsuz bir karakteri ele verir. Oysaki doğduğumuz andan itibaren hayat bize bir sürü sorumluluk yükler. Ailemize, arkadaşlarımıza, topluma, yaşadığımız çevreye, doğal yaşama, doğaya, say say bitmeyecek bir alay olguya karşı sorumluluklarımız vardır. Bazen, ‘’benden bu kadar’’ diyerek kaçmak istesek de, döner dolaşır bıraktığımız yerden devam ederiz aynı hayata. Sorumlu olduklarımızdan kaçış yoktur.

Bazen de hatalarımız olur. Hatanın ayırdına vardığımızda ‘’Ben bunu nasıl yaptım’’ diyerek yazıklanırız. Oysa ki hatayı görüp çark etmek de güzeldir. Hele bir de hasarsız ya da az hasarla fark etmişsek o hatayı, akıllıca bir manevrayla sıyrılmak en güzelidir. Bu sıyrılma sırasında bazı kişileri incitme olasılığı olsa da, bu incitmeyi en aza indirmek için harcanan çaba, hatadan kurtulmak isteyen kişinin duygusal zekasının göstergesidir. Yoksa ‘’Ben yaptım oldu, ’’ ‘’Ben böyle karar verdim, ’’ ‘’Ben böyle istedim, ’’ ‘’Ben, ’’ ‘’Ben, ’’ ‘’Ben, ’’ deme kolaycılığına kaçmak, insanlık ölçütlerine ne kadar sığar tartışmasını başlatır. Aslında durum ortadadır, tartışmaya gerek yoktur…

Bazen bizim dışımızda gelişen olaylar canımızı yakar. Darbenin şiddeti, darbeyi vuran kişinin değeri ile doğru orantılıdır. Aslında verilen değerin tek yanlı olmasıdır canınızı yakan. Bu gerçeği ilk anda algılamakta zorlanırsınız. Anlamlandıramadığınız bu tavır karşısında algılama duyularınız dumura uğrar adeta. Karşınızdaki kişi lafı ağzında dolandırır. Dürüst değildir. Söylemek istediklerini dobra dobra söylemez, söyleyemez. Satır aralarından anladıklarınız dahi, bir Vatoz’un zehirli dikeni gibi öldürür yüreğinizi. Döner, bir daha duymak istersiniz. Yetmez, günden güne acınız büyür. Bir özür beklediğinizi fark edersiniz. Gelmez o özür. Sonra sizi inciten kişinin yaşamına pür neşe devam ettiğini görürsünüz. Siz onun yaşamının hiçbir yerinde değilsinizdir. İkinci vurgundur bu. Üçüncü vurgun, yanılmışlık duygusudur. Yakınlarınıza bu yanılmışlığınızı anlatamamanın üzüntüsüdür. ‘’Artık yanılmam’’ dediğiniz bir konuda yanılmış olmanın üzüntüsüdür. Gerçekten, yüreğinizde yer almış bir dostu kaybetme üzüntüsüdür. Aslında üzüntülerin en büyüğü de budur. Çözümsüz kalmıştır duygularınız. Dost muydu kaybettiğiniz yoksa dost zannettiğiniz biri mi? Her şey bir tarafa, siz onu dost diye bağrınıza basmış ve yanılmışsınızdır.

Ne kadar kabul etmek istemeseniz de dost zannetmek gerçeği bir şamar gibi iner yüzünüze…


Narçiçeği

 
Toplam blog
: 74
: 1691
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Emekliyim ama, yaşamdan değil; işimden. Eşim ve iki kızımla birlikte İzmir’de yaşıyoruz. Yazmak, oku..