- Kategori
- Dostluk
Dostluk üzerine...
funda's
Dostluk, bir cümle ile tanımlanamayacak kadar derin bir kavramdır. Dostluk kavramının temel yapıtaşı güvenirlik ve sağlamlıktır. Ancak içinde bulunduğumuz çağ ne yazık ki, dostluk kavramının en fazla sorgulandığı çağdır. Yaşadığımız çağda insanlara çocuk yaştan itibaren kimseye güvenmemesi gerektiği empoze ediliyor, empoze etmek zorunda kalınıyor; çünkü kültürel yozlaşmanın, şiddetin, güvensiz ortamın oluştuğu kaotik bir dönem yaşıyoruz. Henüz çocuk yaşta iken ailesi ve tanıdık çevresi dışında kimseye güvenmemesi gerektiğini öğrenen kişi, bu algı ve düşünce ile şekillenerek sağlıklı bir dostluk ilişkisi kuramama durumu ile karşı karşıya kalıyor. Kişiliğimizin temeli erken çocukluk döneminde atıldığına göre sadece ailesi tarafından insanlara karşı “olumlu yaklaşım düşüncesi” empoze edilen çocuklar yetişkin bir birey olduğunda sağlıklı dostluk ilişkileri kurabiliyor. Bu, dostluk kavramı algısının psikolojik boyutu.
İçinde bulunduğumuz elektronik iletişim çağında bir yandan internet yoluyla kurulan suni arkadaşlıklar, suni dostluklar ile etrafımız örülüyor öte yandan günlük yorgunluk ve stresi alan (!) televizyon ile örülmüş bir duvar içinde yaşıyoruz. Neyazık ki sadık bir televizyon izleyicisi olduğumuz bu dönemde, artan televizyon dizi ve programları yüzyüze iletişimi önemli ölçüde azaltıyor. Aslında farkında olmasak da bu, bizim aleyhimize olan bir durumdur ve hiçbir zaman gerçek bir dostun yerini dolduramaz; çünkü dost, içimizi açtığımız, sıkıntılarımızı içimizde biriktirmeden aktardığımız kişidir. Dost, ruhsal sağlığımızın güvencesidir. Zamanımızı dostumuzla geçirip anlamlı ruhsal deşarj yaşamak yerine geçici rahatlama aracı olan televizyona, suni arkadaşlıklara yönelmek günümüzde ruhsal rahatsızlıkların önemli ölçüde artmasına yol açan nedenlerden biridir. Televizyon kısa vadeli etkisi olan sakinleştirici bir ilaç iken; dost uzun vadeli etkisi olan bir antidepresandır. Bireyler arası dostluk ilişkisi, insan hayatının olmazsa olmazlarından biridir; çünkü insanın en önemli ihtiyaçlarından biri paylaşmaktır.
Peki nedir dost?
Dost denilince akla ilk gelen şey, en zor zamanlarımızda varlığı ile bize kendini hissettiren insandır. Dost, öz tanımlamayla karşılıksız bir dilim ekmek, bir parça sevgi ve samimiyet demektir. Dost, hiçbir çıkar gözetmeksizin varlığınız dışında hiçbir beklentisi olmayan, almadan verebilen, nezaman yanınızda olması gerekiyorsa ozaman yanınızda olan insan demektir. Dost, gecenin üçü, sabahın beşi “imdat!” diyebileceğiniz insan demektir. Dost güven demektir. Dostluk, ”Bana bir şey olursa, o var.” diyebilmektir. Dost, yaralarınıza merhem demek; doktor demektir. Dost, omuz demek yükünüzü boşalttığınız liman demektir. Dostluk, bölüşmek demek emek demektir. Dostluk, kan bağı olmayan kardeşlik demektir. Dost, doğrularınızla övünen, sizi yanlışlarınızla da kabullenebilen, yol gösterebilen insan demektir.
Bir bilgine sormuşlar; “Dostluk nedir?” diye,
Demiş ki: “Paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini, verdin mi desteğini, sordun mu halini, yolladın mı yüreğini,
ağladın mı onun gibi? Dostluk dediğin ;tek bir ruhun iki ayrı bedende dirilmesi.’’
Bir vezire sormuşlar; ”Size göre dost nedir, hangi dost gerçek dosttur?” diye.
Vezir acı acı gülümsemiş ve “Şu anda vezir olduğum için bunu bilemem, bu sorunun yanıtını ancak makamımdan düştüğüm
zaman bilebilirim.’’demiş.
Yazımı, Can Dündar’ın “Bir dost” şiiri ile bitirmek istiyorum.
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın
“Nereden çıktın bu vakitte” dememeli,
bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
“Gözünün dilini” bilmeli; dinlemeli
sormadan, söylemeden anlamalı
Arka bahçede varlığını sezdirmeden,
mütemadiyen dikilen vefalı
bir ağaç gibi köklenmeli hayatında;
sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin
ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine
yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
dalları bitkin başına omuz,
yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı.
En mahrem sırlarını verebilmeli,
en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;
gölgesinde serinlemelisin.
sorgusuz sualsiz,
Onca dalkavuk arasında bir tek o,
sözünü eğip bükmeden söylemeli,
yanlış anlaşılmayacağını bilmeli
Alkışlandığında değil sadece,
asıl yuhalandığında yanında durup
koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve
sen öyle güvenmelisin ki ona,
övdüğünde de sövdüğünde de
bunun iyilikten olduğunu bilmelisin,
“hak ettim” diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının;
günahlarının yegane şahidi.
Seni senden iyi bilen,
sana senden çok güvenen bir sırdaş.
Gözbebekleri bulutlandığında;
yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin
Ve sen ağladığında,
onun gözünden gelmeli yaş.
Sevgiyle…
Funda Kocatürk
Funda’s
www.facebook.com/fundaa.kocaturkk
https://twitter.com/funndas