Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Düğün Salonu

Düğün Salonu
 

Tarih 20 Aralık 2005 Salı...Görmemişin bir günü olmuş tutmuş anormal olsun diye elinden geleni yapmış, delilere özenmiş "daimi bayram" ilan etmiş zavallı tarihi. Bize de kutlamak düşmüş.

Bir Edebiyat Düğün Salonu günü...Etraf her zamanki gibi...Oturuyoruz...Ölen zamanımıza yas tutacağımıza lak lak ediyoruz, dedikodu bile yapabiliriz, o derece moddayız!

Birden anlam veremediğimiz bir hareketlenme başladı. Bir sürü aklından zoru olan kişi düğün salonunun masalarını birleştirmeye çalışıyordu. Etraflıca kaynaşan masalar sonunda ortası boş kalan bir kare şeklini aldı. Kurtlar konseyi toplanıyor sandık. Ya da düğün salonu ya burası düğün var herhalde...Aman Tanrım, kaçın! Hatta gelinin emmisinin kızından 100 YTL, alkışlıyoruz! Ardından strafor tadında pastalar, deterjan modunda köpüren limonata...

Bir hareketlenme bir koşturmadır giderken karışmıştı hepimizin aklı. Masalar birden pasta, envayi çeşit meyve, plastik yayvan tabaklarda çerez, kola, sarı kola (fanta da denebilir), meyve suları ile doldu! Yerli malı haftası olduğuna düğünden vazgeçildiğine tam kanaat getiriyorduk ki bir de ne görelim, ortaya maytaplar ve süsler de çıkmaz mı! Doğumgünü müydü bu yoksa?

Mesele sonra anlaşıldı. Tipi (Tarifi lütfen dikkatle okuyunuz, 18 yaşından küçüklerin denemesi yasaktır, çocuklardan uzak tutunuz, serin ve kuru yerde gözlerden ırakta saklayınız! Çünkü tarif gerçektir, aman dikkat!) Tosun Paşa filminde Leyla Hanım'ın (yani Müjde Ar'ın) hamama götürülmesi sahnesinde Adile Hanım ile (yani Adile Naşit ile) atışan ve bize de çok keyifli dakikalar yaşatan Rukiye Hanım'a (yani Hikmet Gül'e) inanılmaz benzeyen (adını vermeyelim yazıktır) Sosyoloji hocasının yılbaşı kutlamasıymış! Bunda bir yanlışlık olması lazım...Birincisi gün 31 Aralık değil, ikincisi yer bir bar, kafe, lokanta vb. eğlence mekanı değil, üçüncüsü gündüz vaktindeyiz, dördüncüsü bu ne perhiz bu ne lahana turşusu türünde bir durum var ortada...

Meğer bu öğretim görevlisi şahıs, yurt dışından gelen misafirleri olmasından ve yılbaşında burada olamayacağından dolayı durumu fırsat bilip bir eğlence düzenlemek istemiş.

İnsanlar toplaştı, kameralar, cep telefonları, fotoğraf makinaları çıkarıldı. Herşey hazırdı yani.

Zavallı müzik kutumuzdan şangırtılı ve bol cıngıllı müzikler geliyordu ve biz hala durumu idrak etmeye çalışıyorduk.

Ve birden olan oldu! Deprem, sel, heyelan ya da tsunamiden daha kötüydü bu olan: Ortaya dansöz çıktı! Yanlış yazmadım eminim kendisi dansözdü. Yalnız sosyoloji öğrencisi kılığına girmişti e biraz da içmişti.

Dansözümüz bir oynadı, bir oynadı, oynamaya doymadı desem yalan olmaz. Maşallahı vardı yani. Asena da
kimmiş, Peh! Bizimki döktürdükçe, saçıldıkça, "Erler Film Sunar: Hayatın Sillesi" diye bir afiş bastırıp kendisi de baş rolde oynatasım gelmişti.

Bu böyle saatlerce sürdü. Uzunca bir süre oynayan, "oh oh yandan" diyip birbirine gaz veren kitle bayağı bir eğlendi. Böylesi bir yılbaşı eğlencesi herkese haiz olmazdı, çok şanslıydık doğrusu!

Saygılar Efendim...

Nonethelessh....

 
Toplam blog
: 58
: 883
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Tuti mucize-i guyem ne desem laf değil, çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil! Ne acayip... ..