Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Bölüm 2: Başka araflarda başka zamanlar

Bölüm 2: Başka araflarda başka zamanlar
 

"...Araf... Evet aynen Araf burası. İki dünyayı bağlayan, diken, koparmayan... Korkutucu... Cehenneme gidiyor gibiyim... Sıram gelince beni kapısından itecekler ve merhaba ölümün sıcak nefesi!..." diye başlamıştım Araf'ta Zamanlar'a...Heyecanlıydım, bilinmeyenle yüzleşmekten dolayı gergindim...Çivili yatakta yatıp çilemin dolmasını bekler gibi bir halim vardı...

Zebani ile buluşmam enteresandı. Gar'da yürüşünü görüp, "Evet" demiştim. Karşılaşma anının kırk yıldır tanışıyoruz hali dışında, ben durmadan bıkmadan usanmadan konuşup ne derece gergin olduğumu cümle aleme kanıtladım. Hatta Ömür Boyu Gergin Ödülümü de Ajda Pekkan'dan alacak kadar başarı gösterdim!

İlk izlenimlerim Zebani'nin o kadar da Zebani olmadığı yönündeydi. Notlar bile almıştım: "İyi Bir Adam", "Sosyal Bir Adam", "Çetin Ceviz Bir Adam" vs... Doğrusu süper hoş beşimizden sonra ateş alır gibi geldiği Eskişehir Cehennemi'nden Zebani bey erken gitmek durumundaydı. Kısacası, gergin buluşma anından ve bir iki saat çoğu dış güçlerce kesilen konuşmalardan sonra elimde hiçbir şey kalmamıştı. Bir iade-i ziyaret şarttı....

Evet... Gittim... Zebani'nin mekanına gittim... Kah ayaklarımı geri sürüyerek, kah hostun (Otobüsteki muavinin) "asılması"na sinirlenmemle gelişen yolculuğum, yaklaşık 1 saat 15 dakika olmasına karşın bana bir asır gibi geldi. Ve yolun sonunda Zebani'nin Araf'ında indiğimde halim gülünecek gibiydi. Heyecan, sinir, korku, yani özetle bol duygulu, bir haldeydim.

Kocaman yokuşları çıktıktan ve o sıcakta nefes nefese kalmamdan sonra Zebani'nin meşhur yerine vardım. Evi fena değildi, yalnız gıcırdayan kapılar ve ev halkının gürültüsü pek de hoş değildi. Hatta bana odasını gezdiren Zebani'ye -100 puan vermeme neden olan bir karışımın içinde bulmuştum kendimi. Fenerbahçe, Kurtlar Vadisi ve de İsmail YK! Hatta buna Angelina Jolie teyzenin melul bakışlı posterini de eklersem benim oradan kaçmam gerekirdi.

Sonuç mu? Siz yorulmayın ben söyleyeyim: Hiçbir şey olmadı... Zebani ile aramdaki "görüş ayrılığı" gece başlayan fırtınadan dolayı, bir görünüp bir kaybolan şimşekler gibi kendini açığa çıkarmıştı zaten... Aramızda başlaması muhtemel her ne ise, bu sayede son bulmuştu. İzlenen gerilim ve romantizm kokan filmler işe yaramamış aksine ortamı iyiden iyiye soğutmuştu. Zebani benden tamamen farklı düşünüyordu. Bunu biliyordum, uzun zamandır biliyordum. Ama bilmek işime gelmemiş olacak ki sanki aynı pencereden bakıyormuşuz gibi olmayı istemiştim. O yüzden oradaydım.

Yaşadığım hüsran, sinirlenme, gerilme vb. duyguları bir kenara atarsam eğer benim için ders verici bir buluşmaydı. Zebaniler melek görünür ama Zebani'dir işte. Dünyadandır, maddidir, sizi de maddi yanına çekmek ister, "şekli"nin esiri olun ister, kurnazdır, avlar. Ama siz inatla bu sınavı manevi hasar yaşasanız da, ihtişamdan uzak durmayı seçerek "kazanırsanız" herşey değişir. Ben de bunu yaptım. Belki de ilk kez kazulet bir kasıntı, soğuk nevale, muhalefet, gıcık ve inatçı olmaktan gurur duymam gerekirdi ve duydum da...

Yurda döndüğüm günün ertesi günü saat sabah 04.48 civarında iken mideme giren ve az kalsın beni acile götürecek ağrı ve sonunda da kusmam neticesinde ancak kendime gelmiştim...

Araf'ta Zamanlar'la başlamış sonra Cehennem'de son bulmuş bu hikaye de böyleydi işte...
Zaten bitmesi de gerekti.

Herşey gibi...

Saygılar Efendim...

Nonethelessh...

(Fotoğraf: Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Girişi'ndeki Park Alanı)

 
Toplam blog
: 58
: 883
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Tuti mucize-i guyem ne desem laf değil, çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil! Ne acayip... ..