Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dün Karşıyaka'da enteresan şeyler oldu

Dün Karşıyaka'da enteresan şeyler oldu
 

Öğleden sonra saatleriydi. Bazı resmi işlemlerim nedeniyle, birkaç saatliğine işyerinden ayrılmış, Karşıyaka Çarşısı ve Hükümet Konağı civarında bulunmaktaydım. İki farklı ve enteresan olay yaşadım ve olanlara şahit oldum ki lafı çok uzatmadan, yorumları sizlere bırakıp, gördüklerimi paylaşmak istiyorum.


Karşıyaka İlçesi Hükümet Konağı içerisinde bulunan resmi dairelerden birine girdim. Özellikle kurum ve kişi adı vermiyorum. Bu platformda afişe etmenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum.


Sekiz ya da dokuz kişinin çalıştığı ve bir o kadar da masanın bulunduğu serviste, o büyük salonun her iki uç tarafında, camlı paravanlarla ayrılmış birer tane oda bulunuyordu. Birinin kapısında “müdür”, diğerininkinde de “müdür yardımcısı” yazmaktaydı.


O sekiz dokuz kişiden, tüm samimiyetimle söylüyorum, iki ya da üç kişisi hariç diğerleri tepkisiz ve eylemsizce oturup, uykulu ve boş gözlerle etrafa bakınıyordu. Çalışanlardan bir personel de -anladığım kadarıyla- stajyer bir çocuktu. Lise, bilemediniz üniversite birinci sınıf talebesi.


Bu daireye, en son yedi sene önce gelmiştim ve o zaman da durum -inanın- aynıydı. Bir nöbetçi memur çalışmakta, diğerleri oje sürmek, büyük marketlerin kataloglarını incelemek, telefonla yemek tarifi vermek gibi son derece faydalı(?) ve vatandaşa hizmet eden(?) uğraşlar içindeydiler. Kuruşu kuruşuna hak ediyorlardı, aldıkları maaşı.


O stajyer çocuğa, elimdeki evrakı uzattım ve yapılması gereken işlemimi söyledim. O da anlamaz gözlerle evraka baktı ve hemen arkasındaki masada çalışan, servisin tek çalışan memuruna belgeleri uzattı. Orta yaşların başındaki memur, evraka küfreder gibi baktı ve diliyle dişinin arasında bir şeyler mırıldandı. Duyamadım ama muhtemelen bol sin kaflı bir şeylerdi.


Sonra kafasını kaldırıp, hortlak görmüşcesine bana bakarak, yarın sabahtan gelmemi, şu anda elinde çok işi olduğunu, bununla ilgilenemeyeceğini söyledi. Ben de önce, serviste uyuklayarak oturan diğer yedi-sekiz memura baktım ve sonra, yarın gelemeyeceğimi, elindeki işin bitmesini beklemek istediğimi söyledim. Tabi, “bugün git yarın gel”, deyince kuzu kuzu gidip, koyun koyun gelen kahir ekseriyete alışık olan memur, tepkimi önce hazmetmekte zorlandı. Ben gülümsüyordum sadece.


O zaman, salona çıkmamı ve orada beklememi söyledi. Başından savmaktı beni, niyeti. “Hayır salonda beklemeyeceğim, burada ayakta rahatım ben” dedim. Çattık belaya cinsinden bir bakış daha fırlattı. İnanır mısınız, bu konuşmaları dinleyen, diğer çok çalışkan(?) memurlar, bir heykel tepkisizliği ile bana bakmaktaydılar. Taş olsan çatlarsın yahu!


Saat daha üç olduğu halde, çok işi olduğu için beni yarın sabah çağıran memur, tam iki dakika sonra, benim dosyamla ilgilenmeye başladı. Evrakları doğru-düzgün incelemeden, “burada imza sirküleri yok” diye çıkıştı. “Orada imza sirküleri var, dikkatli incelerseniz görebilirsiniz Beyefendiciğim” dedim, yine gülümseyerek. İnceledi ve gördü.


Bir dakika kadar süren bir işlemin ardından tam bitecekti ki incelemesi, mal bulmuş mağribi gibi sevindi adam. “İşte, bak. Yine yarın gelmek zorundasınız” diyerek bir çığlık atmadığı kaldı, benim iş bugün bitmeyecek diye.


“Ne oldu, ne eksik?” dedim. Bilmem ne harcının yatması gerekiyormuş. Nereye ve ne kadar yatması gerektiğini öğrenip, aceleyle Karşıyaka Çarşı’da bulunan banka şubesine koşturdum. Hırs yapmıştım, bu iş, bugün bitecekti.


Dört buçuğa doğru, tekrar aynı serviste, bizim nöbetçi(?) memurun karşısındaydım. Adam, kocaman patlattığı şaşkın gözleriyle bir bana, bir de elimdeki banka dekontlarına baktı.


İşlemim bitmişti, mesainin bitmesine ise tam bir saat vardı. Bu arada servisin müdürü, çantasını eline almış, ekibe veda etmekteydi. Memurlardan biri arkasından seslendi: “Müdür Bey, bir problemli dosya vardı, onu incelesek de öyle çıksaydınız.”


“Ahmet, Ahmet. Kredi kartı ödememin son günü. Bunu bugün yatıramazsam, faizini sana ödetirim ona göre. Hadi iyi akşamlar size.”


Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan kurtulmazmış. Ha bir de imam osurursa, cemaat s.çarmış.


İkinci, şahit olduğum olay, diğer yazıda efendim. Farkında olmadan yine çok sündürmüşüm yazıyı da, o bakımdan yani.


@Geçen sene bugün “Bir Pratik Ziyafet Daha:Piliç Izgara”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10493

@Geçen sene bugün “Tadım’ın Tadı Hiç Kaçmadı”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10527

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..