Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

Dünden bugüne ‘Evet’ ve Evet’ çilerin içinde bulunduğu acınası durum

Dünden bugüne ‘Evet’ ve Evet’ çilerin içinde bulunduğu acınası durum
 

Resim: haber7.com' dan alıntı


Çok değil bundan iki yıl önce yine bir referandum öncesi fırtınası esiyordu Türkiye’de. Anayasanın A’sından bile anlamayan vatandaşa anayasayı oylatacak başbakan. Yıl ikibinon. Aylardan Eylül, Eylül’ün on’u. Başbakan ne derse “Evetttt” deyip coşup çağlamaya hazır kalabalık meydanda toplanmış. E böyle hazır kıta olur da başbakan bunun hakkını vermez mi? Verir tabii. Kim olsa coşar, çağlar, akar bu durumda. O kaptırmışlıkla evinizi alıp Obama’ya bağışlayacağım dese, topluluk aynı şartlanmışlıkla haykıracak. Eveeettt. Ki; bu olmuş, yaşanmıştır. Doğal olarak coşup, çağlayıp, akıyor başbakan da! Fakat dünü çabucak unutup bugün bambaşka nakaratlarda şarkılar söyleyen başbakanın tabası akıllanmamış olacak ki; söylem faklı olsa da yine aynı nakaratı tekrarlıyor, alkışlıyor. Sözünü ettiğim bu güruh o günleri pek hatırlamak istemez ama biz yine de hatırlatacağız!

Ne diyordu başbakan, o pek de uzak olmayan günlerde?

-İçeride sanal tehditler, dışarıda düşmanlar üretildi. Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı, içine kapatıldı. Ne dediler? Türkiye'nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili dediler...Biz geldik, bu anlayışı yıktık, bu anlayışı ortadan kaldırdık. Bunu en canlı şekilde, en yakın şekilde Gaziantep yaşıyor. Suriye ile Türkiye, daha yedi buçuk yıl öncesine kadar birbirine husumetle bakıyordu. Sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik, Esad kardeşimle oturduk, iki ülke arasındaki meseleleri konuştuk, istişare ettik, müzakere ettik ve Türkiye ile Suriye'yi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi haline getirdik. Getirdik mi? Getirdik.

... Başbakan soruyor, başbakanın ağzından çıkacak her kelimeyi alkışlamaya hazır ve nazır topluluk da hep bir ağızdan bağırıyordu.

- “Eveetttt”

- Her alanda işbirliğine gittik mi?

- “Eveetttt”

- Ekonomide, ticarette, dış politikada, kültürde, sanatta, ulaştırmada, bayındırlıkta işbirliği anlaşmaları imzaladık mı?

- “Eveetttt”

- Suriye ile Türkiye arasındaki mayınları temizlemek için adımlarımızı attık mı?

- “Eveetttt"

- Suriye ile aramızdaki vizeleri kaldırdık mı?

- “Eveetttt”

Şimdi benim Gaziantepli kardeşim, cebine pasaportunu koyuyor, istediği gibi Halep'e gidiyor, Şam'a gidiyor. Halep'teki, Şam'daki, Lazkiye'deki, Hama, Humus'taki kardeşim, cebine pasaportunu koyuyor, Gaziantep'e geliyor. Soruyorum.

-Kim kazandı? Gaziantep kazandı di mi?

- “Eveetttt”

-Esnaf kardeşim kazandı di mi?

- “Eveetttt”

- Tüccar kazandı di mi?

- “Eveetttt”

- Sanayici kazandı di mi

- “Eveetttt”

- Vatandaşım kazandı di mi?

- “Eveetttt”

Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil zarar gördüğümüz ortaya çıktı.”

İşte böyle! Tüm bunları Oslo’da terör örgütü ile pazarlığa oturan Kılıçdaroğlu (!) değil, Bahçeli değil, Obama değil, bizzat bu ülkenin şimdiki ve o zamanki başbakanı söylemişti. Bundan tam iki yıl önce. Ne derse alkışlamaya şartlanmış hazır kıta topluluk da koro halinde “Evetttt” diyerek alkışlarıyla onaylamıştı kendisini.

Günler haftaları haftalar ayları kovaladı ve geldik bu güne. Aynı takım şimdi çok farklı nakaratlarda şarkı söyleyen başbakanı yine alkışlıyor. Tükürdüklerini yalıyorlar başbakanın deyimiyle. Başbakan ne yaparsa yapsın başbakanı alkışlamak üzere kurgulanmış bu hazır kıta, başını bir o duvara bir bu duvara çarpmaktan yorgun, bitkin, çaresiz. Savrulup duruyorlar, başbakanın bir karayel bir lodostan esen rüzgarında. Başbakanın ‘U’ dönüşlerini anlamakta ve aklamakta zorlanan bu grubun içinde bulunduğu sosyal ya da asosyal psikolojinin psikoloji bilimindeki tam karşılığı, tanımı nedir bilmiyorum ama başbakanın “U” dönüşlerinden bitap düşmüş, beyinleri dumura uğratılmış bir gurubun istem dışı hareketi olarak değerlendirilebiliriz diye düşünüyorum.

Zikzaklarını izlemekten yorulduğumuz başbakan kalkmış şimdi de diyor ki;

"Hazır ol cenge Sulh-u Salah istiyorsan"

Devlet bakanı ve yardımcısı Arınç’ın ifadesiyle; "Bir genel başkan 'Bu teklif benimdir' dedikten sonra milletvekili başka düşünce sergilemez. Gösterirse yanlış olur. O kadar büyük bir yanlış olur ki, sonunda siyasi hayata veda etmek zorunda bile kalabilir" dediği bir ortamda soru sormak her babayiğidin harcı değilse de, biz kelleyi koltuğa alarak sormak istiyoruz, balkon konuşmasında hitap ettiği milletinin bir ferdi olarak.

Söyleyin şimdi hangi halinize inanalım Sn. Başbakan? İki yıl önceki barışçıl tutumunuza mı, hâlihazırdaki cengâverliğinize mi?

İki yıl önce Esad’ı dost, sizden önceki politika ve politikacıları düşman ilan eden de sizdiniz, şimdi tam tersini söyleyen, deklare eden de! Ya bugün çağrınıza uyup cenge gidersek, “sizsiz” ve “çürük raporu” aldırdığınız “oğlunuz” olmaksızın (!) yarın da bugün söylediklerinizi unutup, diğer bir deyişle bugünkü söylemlerinizden çark edip, kendi elinizle savaşa gönderdiğiniz bizleri yarın Ergenekon’la terbiye etmeyeceğiniz ne malum?

Yolunuz Mustafa Kemal’in yolu, derdiniz vatan olsa canımız feda ama sizin tüm politikalarınız onun politikalarını yıkmak, yok etmek üzerine kurulu. Yoksa bu milletin % 80’i Suriye ile bugün güttüğünüz savaş politikasına hayır demez, topyekun yanınızda olurdu. Tıpkı bir zamanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olduğu gibi… !

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..