Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '09

 
Kategori
Spor
 

Dunga'ya acele mesaj: Alex...Alex...Alex...

Dunga'ya acele mesaj: Alex...Alex...Alex...
 

Doğruların, kalitenin, bireysel yeteneklerin ön plana çıktığı bir Avrupa Ligi maçı izledik. Çok üstün oynadığı maçı neredeyse hatasız tamamladı Fenerbahçe. Yediği golün öncesinde ve biraz da sonrasında Steaua Bükreş'in baskısı vardı, üst üste iki hata yaptı defans, birinde gol oldu. İkinci yarı kontrol tamamen Fenerbahçe'nin elindeydi ve belki de kolay bir galibiyet geldi.

Bireysel yetenekler vardı dedik. Fenerbahçe 15 gün önceki dizilişle ancak Alex ve Santos farkıyla sahadaydı.

Önce Santos için bir paragraf açalım.

Santos’un formsuzluğunu daha önce Brezilyalı futbolcuların vücut saatleri ve kimyalarıyla açıklamaya çalışmıştım. Aslında bunu Elano’da da görmek mümkün. Futbol kamuoyumuz bunu daha çok vurdumduymazlıkla açıklanıyor olsa da kadro rotasyonu ya da yabancı sınırlandırması Brezilyalı futbolcuların hem konsantrasyonlarını hem de futbollarını çok etkiliyor. Sezon başında direkt takımda oynarken golleri peş peşe atan Santos (ve Elano), bir süre sonra 6+2’ye takılınca yedeğe düşmüş ve oyuna sonradan girdiği maçlarda da etkili olamamıştı. Bir süre sonra da bu müzmin bir formsuzluk olarak kendisini gösterdi.

Bugün attığı gösterişli golün Fenerbahçe’nin geliştirdiği organize atağın ötesinde Santos’un kişisel becerisiyle yaratılmış olmasının geri planında işte böyle bir gerçek var. Burada futbolcuyu kazanırken, takım oyunu, sistem geri plana düşüyordu. Hangisi tercih edilmeli derseniz? Önce futbolcunun morali elbette. Santos'un bugün hem kendine olan güveni geri gelmiştir hem de Daum'a bir mesaj göndermiştir.

"Bu rotasyonda Santos sahada kalacak futbolcudur."

Alex için paragraf açmak yetmez, onu Dünya Kupası'nda oynatmak gerekir.

Alex bu sene çok farklı oynuyor. Kafasına 2010 Güney Afrika’yı koyduğu bir gerçek. Bazen futbolcuların kendi hedefleri de takımı için faydalı olabiliyor. Bunun örneği de Türkiye’de Alex. Duran toptan Bilica’ya yaptığı asist mükemmeldi. Ancak attığı gol ile Dunga’ya çok önemli bir mesaj göndermiş oldu. Şu an Avrupa’da oynayan en iyi üç Brezilyalı’dan biri Alex.

"Bu Alex Dünya Kupasında oynamaz da kim oynar?"

Alex bu formunu korursa sadece Türkiye’de ve Avrupa’da değil, eğer Dunga adaletli bir seçim yapıp kendisini Güney Afrika’ya götürürse bütün dünyada kendisinden ve Fenerbahçe’den söz ettirir. Bugün Türkiye, Avrupa kuşkusuz Alex’i konuşuyor olacak. Hatasız oynamak bir tarafa, mükemmeldi.

Bilica mı Önder mi sorusunun cevabı bu maçta çok net olarak görüldü. Bilica Bükreş takımının ilk yarıda attığı golde hatalıydı ancak ikinci yarının hemen başında Fenerbahçe’yi öne geçiren goldeki kafasıyla da o hatayı affettirdi. Bilica’nın bir özelliği de geriden oyun kurması. Topu Emre’ye ya da Alex’ aktararak takımın atağa kalkmasındaki ilk pas ayağı oluyordu. Bu yazının içinde Brezilya’nın milli takımını şekillendirmeyelim, kendimizi kaybetmeyelim ama Bilica için de acaba sorusunu sormadan edemiyorum.

Fenerbahçe’nin en ileride oynayan futbolcusu hareketli ve arkadaşlarıyla barışık oynayınca elbette o bölgenin etkinliği de artıyor. Kazım çok doğru bir tercih oldu. Kenara çekilen Güiza’ya da önemli bir ders vermiştir diye düşünüyorum. Çünkü oyuna girdikten sonra İspanyol futbolcunun da arkadaşlarıyla yardımlaşarak oynadığına şahit olduk. Ancak Kazım çok basit ofsaytlara düştü. Bir keresinde ofsaytta olmayan arkadaşının atağını kesti.

İlk on birde bu pozisyonda çıktığı üç maçta da görevini yapması altı çizilmesi gereken bir doğru gibiydi sanki.

Tarihten bir not düşelim. Bundan yaklaşık 15-16 sene önce yine bir Alman teknik direktör, Fenerbahçe'nin forvet sıkıntısı yaşadığı sene bir orta saha oyuncusu olan Bülent Uygun'dan gol kralı yapmıştı. Kazım gol kralı olmayabilir ancak oyun şekliyle Fenerbahçe'nin aradığı o yırtıcı, yopratıcı ve rakip defansın siniri bozacak pivot olabilir.

Fenerbahçe ikinci golü duran toptan buldu. Ancak benim öncelikle dikkat çekmek istediğim konu duran toptan çok kanattan gelen orta olması. Fenerbahçe ilk yarı kanatları çalıştırmadı. Belki bu bölgede rakip de top oynamasına izin vermedi. Israrla ortadan Bükreş’in savunmasını delmek istedi. Bu bazen tek paslı çok güzel gösteriye dönüştü; bazen ofsayta yakalandı, Alex’in kişisel becerisiyle gol oldu. Ancak Fenerbahçe tek yönlü oynamamalı. Kanatlar da çalışabilmeli. Çünkü futbolda kanat organizasyonu gerçekleşmediği zaman, bir maçın içinde kanat hücumu hiç denenmediğinde sanki o maçın bir tarafı eksik kalıyor gibi oluyor. Bükreş takımı kanatları kapatıp Fenerbahçe’nin gerçekte en güçlü olduğu göbeği zayıflatınca bir anlamda taktiksel hata da yapmış oldu.

Bu maçın kalitesi Avrupa düzeyinde top oynamasıydı. Kadronun tamamı günündeydi, çok iyi top çevirdi, tek paslarla rakibi oyundan düşürdü. Fenerbahçe bunu her maç yapmıyor. Bu da kuşkusuz istemekle alakalı bir şey. Fenerbahçe bu maçı oynamayı kafasına koymuş gibiydi. Zaten maç öncesinde Daum’un demeçlerinde de bu vardı.

Bükreş takımı bu maçtan mutlak puan alması gerekiyordu. Can havliyle top oynadı diyebiliriz. Ancak on sene önceki takımdan eser miktarda bile kalite yoktu. Steaua Bükreş takımı asla Fenerbahçe’nin ayarı değil. On beş gün önce de etkisizlerdi, bugün de. Bu nedenle Daum’un bu maçı çok iyi analiz edebilmesi gerekiyor.

Dünkü yazımızda Galatasaray ve Fenerbahçe’nin taktiksel kurgusunu incelemiştik. Galatasaray, ligdeki şablonu ve sistemi Bükreş’e taşıdı, Daum hatasından döndü. Biz de muhteşem bir Avrupa gecesi yaşamış olduk ve muhtemelen iki takımımızda adını bir üst tura yazdırmış oldu. Biz de kendimizi biraz olsun doğrulamış olduk.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..