- Kategori
- Güncel
Dünyada Erkek, Erkeğin Dünyasında Kadın olmak...
Bebek, kız çocuğu, kız kardeş, genç kız, eş ve anne…
Yaşamanın payelerinden bir parça gibi hayatın serüvenini yaşar ve yaşatırlar. Bazen kızgın, huysuz, bazen alışılmamış, bazen anlamsız, her an duygusal, kimi zaman hayal ötesi, kimi zaman gerçeğin ta kendisi ama her zaman hayatın anlamıdır kadınlar.
Kimi daha nefes alamadan diri diri gömüldü, kimi taşlandı, kimi köleleştirildi ama çoğu hayatın yükünü tek başına kaldırmanın ne demek olduğunu herkesten daha iyi öğretti. İşçi oldu, bazen ocağının işçisi bazen ocağın işvereni oldu kadınlar…
Bir dünya inşa eder kadınlar dünya içinde, her şey onun etrafında dönmeye başlar. Evinin hanımı oluverir, bir nakış gibidir düzen, onun ellerinden çıkar. İki nokta arasındaki en kısa çizgi oluverir kadınlar. Ya çocuklardadır akılları ya da akşam eve gelecek olan eşte. Sürekli bir koşuşturmaca içerisindedirler söze de öyle başlamıyorlar mı? Mutlulukta ve sağlıkta… Diye işte o kısacık çizgi de kocaman dünya kurar kadınlar.
Önce karşılaşırsınız ve her şey bir bakışla başlar o andır artık bir nakış gibi işlenmiştir zihninize eve gelir siz o nakışı işler işler durursunuz hayal dünyanızda. O anda evlenmiş yuva kurmuş çocuk sahibi olmuş ve hatta bazen ölümü bile onunla yaşamışsınızdır ve bunların hepsi ilk görüşte başlar. Ertesi gün tekrar o saate denk getirirsiniz yolunuzu acaba tekrar görebilir miyim diye, yavaş adımlarla geçersiniz bir önceki koşarak geçtiğiniz kaldırım taşlarını, kalbiniz hızla atar göremezsiniz “hadi be der.” denk getiremedik gibi bahaneler üretmeye başlarsınız artık biraz teselli, biraz hüzün hepsi bir aradadır. Evdesiniz artık yemek yerken yanınızda düşlersiniz ama sol taraftaki sandalye hep boştur o anda ufak bir tebessüm belirir yüzünde “yok canım o kadarda değil.” demeye başlarsınız. Her zaman yataktan kaçmak için bahane ararken bu sefer bir an önce yatağa girip yarın tekrar karşılaşmak ümidiyle hülyalara dalarsınız. Ertesi gün önceki günlerden daha farklıdır artık saatler. Bir farklı giyinir, farklı süsleniverirsiniz, işe gider bu sefer daha erken saatte o pembe sokağa girmenin bahanesini bulursunuz. Artık saatler uzun gelmeye başlamıştır, oyalanmak için bir şeyler bulursunuz ama gözünüz hep onun yolunu gözlemeye başlar tam köşeyi dönecekken bir anda karşılaşı verirsiniz ruhunuz bedeninizden ayrılmıştır, bide göz göze gelip sizi fark etmişse artık o gün işin yüzde ellisini bitirmiş bir şekilde eve dönersiniz.
…
Bir yolunu bulup tanışmışsınızdır artık görüşmeler, buluşmalar; artık saatleri, dakikaları hatta saniyeleri paylaşır olmuşsunuz ve artık bu güzel birlikteliği bir ömür ölümsüzleştirmek zamanı gelmiştir. Bir çift yüzükle başlar her şey, bağlanırsınız onlara ve ömür boyu, semboliktir belki ama adeta kelepçelenmişsinizdir en amiyane tabirle.
Mutlusunuz artık kendinize ait bir dünyanız vardır. Sol tarafınız her zaman daha ağırdır, çünkü yüreğinizde onu da taşıyorsunuz, her an aklınızdadır. Sabah ayrılıp akşam kavuşmanın “o” anını hesaplarsınız sürekli ve anahtarla girdiğiniz evinize artık zili çalarak girersiniz çünkü sizi kapıda karşılamanın vermiş olduğu o hazzın yeri size dünyanın hâkimiyetini vermiştir.
…
Ve artık bu ölümsüz birlikteliği süsleyen meyveler vermişsiniz bu kocaman ve yorucu dünyaya, eğlence çıkmıştır artık küçükken anne, baba olduğunuz cansız oyuncaklarınız artık bir ruha, bedene kavuşmuştur. Ve artık sol yanınız daha da ağırlaşmaya başlamış, bir kişi taşırken birkaç kişiye dönüşmüştür yüreğiniz. Siz nefes aldıkça sizinle beraber bir dünya nefes almaya başlamıştır. Geceler uzun ve yorucu gelmiştir artık hastalıklar, ağlamalar… Ama her zaman mutluluk dolu günler için başuçlarında sabahlamışsınızdır, bin bir emekle büyütür yuvadan uçmalarının vakti geldiğini fark edemeyecek o ana kadar.
…
Yine başbaşasınız ilk günlerdeki gibi, kapıyı “anne babam geldi.” Diye açan yok artık, yılların yorgunluğunu taşımış eşiniz vardır. Büyük bir mutluluk içinde boynunuza sarılıp “Hoş geldin hayatım.” Sözü artık “Hoş geldin bey”e dönüşmüştür. “Hoş bulduk hanım” karşılığıyla. Saatler yorgunluğun habercisi olmuştur, erken uyumanın yanında kısık bir sesle “ilaçlarını aldın mı hanım?” cümleleri kurulmaya başlanmıştır o yarattığınız koca ama bir o kadar da yalnız dünyanızda.
…
Sonra ne mi oluyor? Bir mezar taşında gözyaşlarınızın yazdığı “Seni çok özledim hayatım” sözcükleri dökülmeye başlıyor ve en acısı da eve döndüğünüzde zile basmanızdır, uzun süre beklersiniz açan olmaz, titreyerek de olsa cebinizden anahtarı çıkartır ve yıkılan dünyanın kapısını aralamış olursunuz.
Kurak tarlalara hayat veren yağmur damlaları benzetmesiyle tüm kadınların kadınlar gününü kutlar; sağlık, huzur ve mutluluklar dilerim.
Hamdi YÜCESOY