Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Dünyaya onun gözlerinden bakabilseydim eğer...

Dünyaya onun gözlerinden bakabilseydim eğer...
 


Dünyaya onun gözlerinden bakabilseydim… Bakabilseydim eğer belki de çok daha kolay olurdu her şey. Ne bitmek tükenmek bilmeyen yanlış anlaşılmalar, ne de insana kapkara bir gözlük taktıran kırılganlıklar yaşanırdı… Belki de kendi hatalarıma güler, kendi çıkışlarıma gücenirdim…

Dünyaya onun gözlerinden bakabilseydim eğer kendi değerimi bilir ona göre renk verirdim… Ama ben dünyaya kendi gözlerimle bakıyorum… Onun gibi bakıp, onun gibi değerlendirmemin imkânı yok… Yani aynı yöne onunla bakamadığım için onu anlayabilmemin imkânı yok…

İnsan bazen anlamlandıramadığı davranışları, hak etmediği kırılganlıkları, bitmek tükenmek bilmeyen didişmeleri anlayabilmek için karşısındakinin gözlerinden bakmak ister dünyaya… Bakmak ve onun gözündeki kendini bulmak ister… Mümkün müdür? Bana göre değildir… Ama içinde bulunduğu durumları göz önünde bulundurarak, ağzından havaya karışan kelimeleri tutarak ve gözlerinden karşısındakine akan sevgiyi-nefreti-dostluğu ya da her neyi görüyorsa onun üzerinden yaklaşık bir değerlendirme yapabilir… Bu ne kadar doğrudur bilinmez… Çünkü hiç kimse karşısındakinin psikolojisini tam olarak anlayıp onun gözlerine, ruhuna ve de yüreğinin yerine geçip; hayata, dünyaya, insanlara bakamaz… Bunun mümkünü yoktur… Ve az önce saydığımız yaklaşık tahminlerle içinde, kendi dünyasında genellikle kötü kurgular üzerinden giderek onun gözünde kendini değersiz hatta önemsiz hissettiren bir bakışla yaklaşır… İnsan psikolojisinin vazgeçilmez kurgu sistemi çalışmıştır bir defa… Engel tanımaz…

Ve öyle bir çarktır ki bu her olay çarkın dişlilerine iki kat ivme kazandırır…. İçindeki kurgu ve şüphe onun gözünde senin değersiz olduğuna öyle inandırmıştır ki; artık gündelik kelimeleri bir kenara bırakıp, her tatlı sözün altında bile binlerce olumsuz senaryoyu canlandırırız… İçimiz siyah bir nehir, düşünmelerimiz o akan nehirdeki siyah, şekilsiz taşlara benzer… Oturur dibe ve hiçbir zaman farklı bir seçeneğe izin vermez… Akmaya, durulmaya ya da ay ışığının aydınlatmasına izin vermez… Öyle bir kurgudur ki bu gerçekle tümden bir kopukluğu sağlayıp, seni kendi derinliklerine hapseder…

Ve hayat, o derinliklerden kurtulmakla kavuşur günışığına… Ve onun gözlerinden dünyaya bakmak, ancak o günışığını yakalayabilmekle mümkündür… Ve insan; kurgudan kurtulup kendi gözleriyle baktığı an yaşamaktadır hayatı, aşkı, sevgiyi ve her şeyii…

Fotoğraf : Recep Güleç

 
Toplam blog
: 194
: 1525
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1981 yılında aslında istenmiyor olsam da geç alınan karardan dolayı hayattayım:)) Haritacıyım ve işi..