- Kategori
- Felsefe
Düş kırıklıkları

bır anlık...
Zamanın düş kırıklıkları şimdinin kanayan ama belirgin olmayan yaraları gibi . Kimi zaman belirgin olmasada , o sola bakışlar , gözden ırak kalabalık ama yalnız duruşlar , zamanın düş kırıklıkları olarak nitelendirilen olayı özetler gibiydi. Peki bir insan için ne kadar önemli düş kırıklıkları , gerçekleşmeyen istekler , yarım kalmış mutluluklar , özlenen geçmiş ve diyerleri. Bunlar ne kadar önemliydi ve neden gerçekleşmeliydi.
Ruh güneşten güçlüydü, ne kadarda örtmeye kalksak , güneşin parıldamasına inat , ruh delip geçerdi.
Oysa hayatta mümkün olmayan yoktu , insanın düşunce sistemi , onu doğanın en vahşi yaratığı kılmaktaydı , ama bu bariz durum karşısında , duşuncelerınde bır işe yaramadığı ve bazen aciz durumlar ortaya koyduğu görulmekteydi.
Düş kırıkları yanı sıra zamanda hızlı adımlarla bitiş noktasına koşar adım gidiyor , yine insan oğlunun diktiği ufak bir filiz olanca hızı ıle büyüyordu . zamanla herşey değısıyor insan yüzunun hatları ortaya çıkıyor , hatlardakı masumıyet yerini cıddıyete bırakıyordu. ama hiç bir damla bile engelleyemiyordu içimizdekı sızıyı.
Hayat kendi anlamsızlığını vurgular yaparak bize en güzel sekilde öğretıyordu , en güzel anlam anlamsızlıktı . Yüzde oluşan belli belirsiz bir duruştu , ve herzaman ağlamayı ağlamak olarak değil , göze toz kaçtı olarak gostermekti. Tümü hayatın terk edilmiş raflarındaki tozlu yapraklarındakı duygusuzluktan ıbaretti ...