Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Temmuz '13

 
Kategori
Deneme
 

Düşüncemin telleri 005

Düşüncemin telleri 005
 

SEVMEK DEMEK
 
Sevmek inanmaktır. Sevmek sevgiyi yaşatmaktır. Sevdiğini kendinden fazla hatırlamaktır. Sevmek sevilenin en sevdiğini yapmaktır.
 
Sevmek, gücensen de darılmamaktır. Sevmek sevgiliye küs olmayı hatırlamamaktır.
 
Sevmek, sevgiyi şükranla ve dayanılmaz bir zevkle tüketmektir. Sevmelerin zevkinden bıkmadan yeniden sevmeyi özlemektir.
 
Sevmek, sevgilinin gülücüğünde gamze, dudağında çöle düşen ilk yağmur damlası olmaktır.
 
Sevmek, hayatın hoyrat denizlerinde sevgiye güvenli bir liman olmaktır. 
 
Sevmek, sevgiliye özlem yangısında yağmurun gözleriyle ağlamaktır aynı zamanda.
 
Sevmek aşkın kilidini açan anahtar olurken, aşkın bencil hükümdarı sevgiyi tutuklayan kelepçesini yapmaya başlar…
 
Sevmek aşkın tapusu; sevilmekse o tapunun imar durumudur.
 
***
 
Aşk güzelliğin bayramıdır… Âşık bu bayram için süslenir de, biz âşığın yüzündeki güzellik ışımasına bakıp, “aşk insanı güzelleştirir” deriz. Doğrudur; ancak bunun bedeli ve emeği aşka solmaz güller sunan bir gönül bahçesi olabilmektir.
 
Aşkın sevgilide gösterdiğini göremediğimiz için biz aşkın gözünü kör sanıyor olabiliriz.
 
***
 
Akıl disiplini olmayan şefkat ve merhamet bencil meleklerin vicdan kibridir; hayatı güzel ve iyi yapma emeğine yaramaz, çünkü disiplini dışlayan bir şefkat ve merhamet aklın erdemli bilgeliğe azmettiren araştırmacı sabrını can sıkıntısı sayar. Başarı disiplini gösterişli bir ciddiyetle bilinmişe itaat değildir; disiplin, duygusal kelepçeleri açarak akıl yürütme emeğine azimli ve araştırmacı bir sabırla çekidüzen vermektir…
 
Huxley, "Kişi, başka insanların acılarını tıpkısı anlayacak ve hissedecek 
denli duyarlı bir şefkate sahip olsaydı, bir an olsun iç huzuru bulamazdı" 
diyor. (…huzursuzluk başarıyı engelleyen en güçlü iç düşmandır. Erdemden sayılan şefkat, akıl disiplini zayıf olan yaşamlar için bir azap tuzağına dönüşebilir; bence tesellidir, azap üzümleri gibi sıkılan şefkatin erdemden sayılması...)
 
EVLİLİK
 
Eşini aldatan onurunu ve namusunu rehin bırakmıştır; bedeli de aldattığı eşinin merhametine teslim olarak tövbeye gelmesidir; ya da eşinin koynunda sefil bir korkak gibi saklanarak kendini aldatmaya devam edecektir. Daha da beteri, aşağılığın en alçağıysa, insanın vicdanını rehinde bırakarak aldatmayı kendine hak saymasıdır…
 
Bir kadın çocuğunu doğurduğunda kalan ömrünü talan edecek bir cana feda olmaya hazırsa anne olmuş demektir.
 
Kimsesiz annelerin hüznü bence annesiz kimselerin hüznünden daha dokunaklıdır.
 
Her mutlu evliliğin, sevginin kalbini taşımaktan sorumlu bir gidişatı vardır. O gidişatın yolunu öğrenmeden evlenme...
 
“Bir kadını sevmekle başlar her şey, fakat bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına.” Can Dündar… Bir kadın yetiyorsa hayatın sırrına ermeye, ömrüm feda olsun o kadını tanımaya. Oysa her kadın bir mana çiçeği açıyor bana...
 
Aklın sözünü dilime sürdüğümde karımın hep haklı çıkan paylamasından edindiğim bilgelikle, sevginin akıl işleten beyne değil de şefkatli bir kalbe ihtiyacı olduğunu görerek sadece karımı onaylayacak kadar konuşmayı kendime erdem yaptım.
 
Görüyorum ki, beynim tüm öğrenmiş olduklarını malzeme yaparak yeni bilgiler üretmeye çabalamaktansa, sadece hatırladığım bilgiyi olduğu gibi kullanma tembelliğini yeğlemektedir. Bu yüzden, önceden öğrenmiş olduklarımın çoğunu unutturarak aklımda kalanın doğru olduğu sandırmasıyla beni aldattığı olmaktadır.
 
Muharrem Soyek
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara