- Kategori
- Deneme
Duvar olmak…

Görsel kaynak: www.zizimbizim.wordpress.com
Bir duvar olmak isterdim!
Rüşvetçi, yalancı, dolandırıcılara... Kötülere ve arsızlara karşı… Ama iyileri görünce de hemen yıkılıveren…
Kendini yüceltmek için, sanki cenkleşircesine, harcını oluşturan taşlara sürekli yük bindiren, daha duru ve derin bir saflığa, iyilik, sevgi ve bilgeliğe erişmek için de sürekli yükselen bir duvar.
Pırıl pırıl, sorumlu, çağdaş ve bilinçli gençlerin önlerini açmak için yıkılıveren, onurlu yaşlılar rahatça ve güvenle sırtlarını dayayabilsinler diye de arkalarında yükselen bir duvar…
Adaletin küçüldüğü, suçluların büyüdüğü… Haksız beraatlar arttıkça suçluların değil, vicdanlarda yargıçların hüküm giydikleri yerlerde yükselen… Eşitlik, özgürlük ve gerçek adalet istikametinde yol alan yerlerde ise hemen yıkılıverip parke taşlarına, Arnavut kaldırımlarına dönüşüveren bir duvar.
Erdemi sevdikleri için kötü şeyler yapmaktan nefret edenlerin arkasında, cezalandırılmaktan korktukları için kötülüklerden cayanlarınsa hemen önlerinde yeniden yükselen bir duvar…
Çin Seddi gibi yüzlerce kilometre
Kalın ve upuzun,
Ama, üzerinde yürüsün diye
Dürüste, iyiye ve gerçek sevgiye
Hep yol veren
Kindar, cahil ve hırslı kifayetsizlere karşı
Yıkılmaz bir set olan
Öylesi heybetli bir duvar
Bir duvar ki, "ağlama" ya da isyan duvarı değil
Tüm ebedi ve ezeli kazanımlarıyla insanlık duvarı!
Sadece etten ve kemikten oluşan değil
Akıl, bilinç, vicdan, etik ve irade bileşimli (*)
Çok özel bir duvar!
"Amma da attın be kardeşim, gönüllerin duvardan ombusmanı mısın?" dendiğini de duyar gibiyim
Haklısınız! Ne mümkün! Hem de tek başına!
Duvar olan belki de hayatın kendisi… Zamanın egemen ruhuna göre… Bazen ikiyüzlü ve kahpe, bazen de soylu ve yüce bir ruh ki; canı istediğini geçirip istemediğini durduran… Canı çektiğinin karşısında yıkılıp istemediğinin önünde yükseldikçe yükselen bir duvar… (**)
İ.Ersin KABAOĞLU,
22 şubat 2012, Ankara
Not:
(*) Burada dayanılan felsefi temel İoanna Kuçuradi'nin felsefi antropolojiden etiğe doğru yol alan düşünce gelişimidir. Bunun da en önemli basamaklarından biri, aslında doçentlik tezi olan “İnsan ve Değerleri”dir. Temel sorun: Bir fenomen olarak insan problemini araştırmak değil, bir fenomen olarak değer problemini ortaya koymaktır. Kuçuradi burada hocası Mengüşoğlu'nun yaklaşımıyla hareket etmiştir. Mengüşoğlu, “Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar -Felsefi Ethik İçin Kritik Bir Hazırlık-“ adlı eserinde etik fenomenleri antropolojik-ontolojik bir yaklaşımla ortaya koymaya çalışırken, araştırmasını "değişen davranışlar"la değil "değişmez değerler"le temellendirmek isterken, antropolojik-ontolojik bir etik kurma amacındadır. Kuçuradi'nin yaptığı da hocasının bu girişimini daha sınırlı bir alanda, "değer problemi" çerçevesinde gerçekleştirmektir. Onun da vurgusu, değerlerin ve değerlendirmelerin değişmesine karşılık, "değer" in değişmez olduğu üzerinedir. Benim buradaki asıl vurgulamarım da aynı temelde anlaşılmalıdır.
(**) Bu yazımı üç aylık Mülkiyeliler Birliği'nin "Gündem" adlı Bülteninde yayımlanmaya değer bularak şahsıma onur ve güç veren Mülkiyeliler Birliği Bülten Yazı Kurulu'na ve Mülkiyeliler Birliği Yönetimi'ne teşekkürlerimle... Umarım yaklaşan yeni seçim sürecinde de buradaki "Duvarlar" gibi dostlar kazanarak değerli ve onurlu katkılarını bizlere yeniden sunmaya devam ederler...