Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Duvar

Duvar
 

Bunu söylemek ne kadar doğru olur bilmiyorum, fakat düşündükçe de doğruluğundan giderek emin olmaya başlıyorum bu şeyin. Olabilir, belki de sadece bu olmalı. Belki de sadece tek bir gerçeklikle, tüm bu olanları anlatma şansına sahip olabilirim. Saçma mı, evet saçma ama neden olmasın. Artık her şey daha net, tüm olanları bir anda görebiliyorum ve hiçbir şey yapmama gerek kalmadan gerçeklik sahnesine öylece girip çıkabiliyorum. Artık eminim tüm hayatım ve tüm gerçekliğim bunlar. Hahahahaha! Evet! İşte bunca zamandır orada duruyorlardı ve ben onları görmezden geldim ve anlamsızlıklarının neler anlatabileceğini kaçırdım. Ama şimdi tüm benliğimle biliyorum ki bu “duvarlar” tüm varlığımın tek tanığı, tek katılımcısı, tek suçlusu, tek körükleyicisi, tek saçmalığı.
Duvarlar, işte burada duruyorlar bu gece, yalnızlığımı ve tüm benliğimi örterek. Birden gözüm takıldı şu duvara, küçük ve anlamsız bir bakış olması gerekiyordu bunun, her gün baktığım her zaman baktığım gibi bakmalıydım ona ama olmadı. Hayatın ta kendisine bakıyordum o gece bilmeksizin, ama bu bilinçsizlik çok da uzun sürmedi. Bunun farkına vardığım an hayatın bir duvardan farksız olmadığını anladığım o yüce, kutlu ve unutulmaz an içimde ilk defa, uzun zamandan beri hissedemediğim, gerçekten bir şeyler yapma isteği bir volkan gibi taşarcasına patladı ve tutkunun ateşiyle tüm vücudumu sardı. Her gün farkında olmadan tosladığım, beni yerden yere vuran görünmez duvarlar, karşımda en saf halleriyle durmaktaydı. Bu savunmasız duruşları içimde körüklenen yaşam ateşini daha da harlatmış olacak ki bir anda kendimi istemsiz hareketlerle onlara yaklaşırken buldum. Bir mücevherin parlaklığına, zarifliğine ve gösterişine kapılan bir kadın gibi gözlerim bu hayat yansımasından başka bir şey görmez olmuştu. Vücuduma yayılan ısı bu hayat yalımına daha da yaklaşmam için beni giderek zorladı. Önce sol elim hafifçe okşadı bu soğuk bedeni, daha sonra iki elim birden onun üzerinde gezinerek ahlaksızca oyunlar oynamaya başladı. Buz kesmiş bedeninden uzun süre bir sarılışa ve okşayışa maruz kalmadığı anlaşılıyordu; fakat derinlerinde o ateşin hala yandığını, bu solmuş mat bedenin altında bir kıvılcımın parladığını hissedebiliyordum. Bedenim her saniye daha da ısınıyor, kayganlaşıyor ve üzerindeki her bir parçasıyla beni boğuyordu. Buharlaşan bedenimin taşıdığı paçavralara daha fazla dayanamadım, onları birer kağıt gibi parçaladım ve tüm bu soğukluğu içime almak istercesine çıplaklığımı duvara dayadım. Tam bir esrime hali içinde tüm bedenim titriyor ve sara krizi geçiren biri gibi olduğum yerden kımıldayamıyorum. Bu titreme nöbetlerinin aralarında da sonsuzluğu öpücüklere boğuyorum. Onu her türlü onulmaz yarayı tedavi edebilecek bir hemşire gibi nazikçe, canını yakmadan ve ürkütmeden öpüyorum, fakat arada onun zehrini akıtmak için bedeninden küçük ısırıklar da alıyorum.
Bu cazibe oyunlarını tüm sıcaklığımı ve vücudumdaki tüm sıvıları tüketinceye kadar devam ettiriyorum. Artık ben de onun gibi soğuk nevaleden başka bir şey değilim. Tüm yanıcılığım ve tüm tutkum ona verdiklerimle birlikte tükenmiş durumda. İki duvarın birleştiği, o sonu belli olmayan çizgide cenin pozisyonunda yatmaktayım. Titremeler ve kasılmalar her yanımı katılaştırmış durumda ve vücudumdaki su oranı da giderek azalıyor. Duvarın her yanı öpücük izleri, salyalar ve spermlerle dolu. Kıvrıldığım yerden onlara baktıkça hayatı şimdi daha da yakından tanıyorum, işte gerçek yüzün ortaya çıkmaya başladı. Bir kasılma daha ve ardından gelen hıçkırık, hıçkırık ve hıçkırıklar, gözyaşlarıyla karışıp beni boğmak isteyen şu hıçkırıklar.
Daha yenilmedim. Yerimden doğruluyorum fakat çıplaklığım sanki beni yere doğru çeken kasılmaları daha da tetikliyor ve yerçekiminden çok onun yüzünden yere kapaklanıyorum ve kafamı çıplaklığımın ağırlığıyla yere vuruyorum. Evet, uzatmaları oynuyorum ve bunun farkındayım. Yerde, kafamdan akan sıvıyla siyahımsı bir gölet oluşmuş durumda. Kollarımın üzerinde doğruluyorum ve beni taşımaktan çok uzak oldukları belli olan bu kollar birden Hades’in lanetiyle diriliyor. Şu anda hissettiğim tek şey bu duvara duyduğum öfke.

Haaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
Tüm gücümle yumrukluyorum duvarları, elim hissizleşinceye ve duvarların üzerinde kırmızı imzamı her köşeye bırakıncaya dek yumrukluyorum ama öfkem yine de dinmek bilmiyor. Ben de tüm çıplaklığımı duvarlara vuruyorum, sağa, sola, yana nereye gelirse oraya savuruyorum bu çuvalı. Etraf giderek kızıla çalmaya başlıyor ve ben kendimi daha da öfkeyle kaplanmış hissediyorum. Kırılmamış tek bir kemiğim, yarılmamış tek bir yerim kalmayana, tüm iç organlarım dışarı çıkana kadar bunu sürdürmeye kararlıyım. Çünkü biliyorum ki öfkem giderek kendini bir aydınlığa ve ışığa dönüştürecek ve ben hayatın beni kutsadığını tüm bedenimde hissedebileceğim. Yüzüm çoktan dağıldı, tanınamayacak halde hayatın yıpratıcılığını bedenimde hissediyorum ve tüm o kırışıklık giderici kremleri, botoksları, estetik ameliyatları, bilmem ne koruyucularını elimin tersiyle çoktan ittiğimi gösterircesine dökülen dişlerimi yerden alarak duvara “Çok yaşa” yazıyorum. Gülümsemem o kiraz kırmızısı rujlardan çok daha doğal bir kırmızıyla boyanmış ve bu benim gülüşümü iki kat daha çekici katmakta. En sonunda onlar da dışarı çıktı ve yaşamın gerçek yüzünü içimden izlemek zorunda kaldıkları için hiç de pişman olmadıklarını anlama fırsatı buldular. Tüm ömrüm boyunca yediklerimi ve içtiklerimi geri dönüştüren en nadide organlarım. Ağzımın çıkışı diyeceğim sizlere. Bu duvarlar şahidim olsun ki tüm bunlar sadece hayatın tanıklığında oldu ve benim sindirim sistemimden geçercesine bir posa gibi dışarı atıldı.
Duvarlar, orada olduklarını ancak bizi sıkıştırmaya başladıklarında anladığımız duvarlar. Bedenimi, ruhumu, varlığımı, anılarımı, amaçlarımı, hüzünlerimi, sevinçlerimi, utançlarımı bana dair ne varsa hepsini bu duvarlara vurdum, burada parçaladım onları, burada parçalandım ve burada acılarımdan yüceldim ve burada boyadım benliğimle zamanı.

 

 

 
Toplam blog
: 6
: 485
Kayıt tarihi
: 17.01.11
 
 

1984 İzmir doğumluyum. Celal Bayar Üniversitesi işletme bölümü mezunuyum. Okumak, müzik dinlemek, gi..