Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

23 Şubat '21

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Duyduklarım Gördüklerim

BÜROKRASİ ÇARKINDAN TAMAMEN KURTULUYORUZ 
 
Bir önceki yazımda postacıdan söz etmiştim ya başta. Geçtiğimiz hafta sonu benim muhitin postacısı, evde olmadığım bir zaman kapımın altından bir zarf attırıvermiş. Anahtarla kapıyı açar açmaz, ayağıma ilk değen bu yerlerdeki kâğıt parçası beni önce yine öfkelendirdi. “Onca ağaç katliamı, bu kâğıtlar için yapılıyor. Yahu teknoloji çağındayız, hala ne bu uzun zarflar? Nereden ne gönderecekseniz, açın bilgisayarı, elektronik posta adresime ulaşıverin” diye kendi kendime söylendim.
 
Neredeyse 30-35 yıldır şehrimizde bilgisayar var. Ve girmediği resmi kurum kalmadı. Evlerin çoğunda da, bilgisayarlar televizyonun makamı olan başköşeleri kapmış haldeyken, hala neden geçmişin posta iletimiyle bilgi alış verişi” diye söylenmeye devam ediyorum. 
 
Merdivenleri çıkarken, söylenme esnasında postacının getirdiği uzun zarfı açmış oldum. Bir de baktım, içinden doğayı çağrıştıran yeşil bir albenili kâğıt parçası. Önemli olan içiydi ve aceleyle içine göz attım. Yarı resmi bir kurumun adıma gönderdiği iletide büyük harflerle şunlar yazıyordu.
 
“KÂĞIT FATURA DÖNEMİ BİTTİ  E- FATURA DÖNEMİ BAŞLADI!” 
 
‘Bu fatura kâğıda basılmış son faturanız’ diye de not iliştirilmiş. Daha ayrıntılı bilgi sayfanın arkasında yer alıyor. Ama beni ön sayfadaki bir başka not mutlu ediyor. Artık faturalarınız için ağaçlar kesilmeyecek, ormanlar yok edilmeyecek” denilmiş.
 
1 Ocak 2019’dan geçerli olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlarda yeni uygulama hayata geçirilir olmuştu. Şimdi hepten her şey E'li olacak. İnternet üzerinden geçmişimiz ve geleceğimiz takip altında bulunacak.. ‘Hah’ dedim. “Benim istediğim de buydu. Yıllar oldu bilgisayarlı, internetli olalı. İkide bir detaylar kâğıtlara basılı olarak elimize ulaştırılıyor. Bunun yapılabilirliği yıllar öncesinden olmalıydı doğrusu. 
 
Bazı yerler özelleşme öncesi neden bunu düşünemediler, neden boş vermişlik içinde oturdular. Çünkü devlet memurluğu zihniyle çalışıyorlardı. Özelleşmenin ben bu yönlerini seviyorum. İş de özel adam, böyle yenilik yapıveriyor. 
 
Bir de şu bankaların broşürleri sonlandırılsa, ağaçlara daha fazla kıyılmasa ne güzel olacaktır. 
 
Yedi yıl öncesi Isparta Telekom idaresine bir ileti gönderip kablolu sistemi geliştirmeleri ricasında bulunmuştum.Önerim nice sonra dikkate alındı. İşlerimiz kolaylaştırıldı. Kablo TV. Kablo Net.  Uydudan tek merkezde toplanıp, kablo aracıyla her aboneye servis, hızlı ve temiz hizmet... Bir de kablo yemek var malum, hatta ona kablosuz demek lazım. Bir telefonla sipariş az sonra kapıda. Ama kablodan gelse fena mı olur, televizyon izlerken veya bilgisayar başındayken bir tuş sonrası ekrandan yemek elinizde oluvermiş. hayal gibi ,istenirse her şey yapılır umut ediyorum. 
 
 
Artık kâğıt faturaların hiç gelmeyecek olması haberine sevinmişliğim, dilerim bankalarında buroşür bastırmama uygulamasına  geçmesiyle tamamlanır. Onlarında imkânları çok, ne diye hala tanıtım bastırır dururlar. Bazıları broşürlerini hala evlere posta aracıyla, zarf içinde gönderirler. Niye ki, ‘postacıya iş çıksın’ diye midir?  Desem, inanmam böyle düşüneceklerine. Eminim külfete girmek istemiyorlar. “Hep kazanalım, hiç harcamayalım” mantığı. “Kâğıt dediğin nedir ki, kes ağaçları yap. Daha bir yüzyıl ağaçlar tükenmez, sonrasından da bana ne” fikriyatı.
 
“Keşke tüm diğer resmi kurumlarda bu şekil iş görseler” diye düşünüyorum. Misal “e-devlet, e-vatandaş dönemi  başlıyalı, internetten devletle ilgili yenilikleri tanıyalı, bildiğim kadarıyla artık kimse resmi kurumlarda ‘bugün git, yarın gel’ çilesi yaşamıyorlar. İstedikleri kurumlardan işlerini, evlerinde oturdukları yerden, bilgisayarlarından çözüveriyorlar. Bu sistemden yararlanmak için vatandaşlık numaranızı yazmanız yeterli oluyor. Resmi daire önünde kuyruklara girip memurların afyonun patlamamış hallerini görmüyorsunuz.
 
Bir dönem ne yapardı memurların bazıları, özellikle kadın memureler ağızlarında sakız, ellerinde 3,5 numara şiş bir yandan kazak örer, bir yandan "müdür yok, bugün git yarın gel" derlerdi. Vatandaşın yüzüne bakmaktan erinirlerdi. Öylesine kibir abideleriydi. Bilgisayarın yeni çıktığı ve resmi dairelere dağıtıldığı dönemlerde de aynı tavır sergileyenler hala vardı. Bilgisayarda memur 'adam as' oyunu oynar, vatandaşın işini başından savardı. Çok şükür kurtulduk o zihniyetlerden...
 
Hah şöyle be ne güzel oldu çoğu yanlışa düzen geldi. Bir ‘hah şöyle’ daha çekmek isterim. 'Korona kalktı' haberi duymak ve duyuranlara, duyurtanlara  teşekkür etmek dilerim. İnşallah o da olur. Bu kadar teknoloji arasında bir virüs bahanesiyle gerilememeli, hep ileri, daha ileriye bakınıp durmalı...
 
Yahu bunca yıl öncesinden olacaklar. Neden geride bekletildi. Gözümüzü neden geç açıyoruz. Bu şekil hayatı 30 yıl geriden yaşıyoruz. Çağın eski zaman insanlarıyız adeta. 
Neyse ki, geç de olsa yapılacaklar yapılıyor. 
 
Duyduklarım doğruysa, yakın zamanda devlet dairelerinde memurların tafrasını çekmek, bugün git yarın gel çarkında savrulmak kahrından bu korona bahanesiyle hepten kurtuluyoruz. Devlet dairelerinde çalışanlar bitmez biliyorum ama bir çalışanın dediğine göre çok gerekli memurlar evde çalışacak, vatandaşla hiç muhatap olmayacakmı. hani şimdi haftanın bazı günleri öyle oluyor, dönüşümlü saat uygulamaları yapılıyor. Benim aklım nasılına pek ermiyor. Bizi ilgilendiren kısmı, artık beyler gibi, kimseyle muhatap olmadan, kimseye ağam paşam demeden, kimsenin ağız kokusunu çekmeden işlerimizin tamamını evimizden  halledeceğiz. Bu şekilde olursa; sıra kapmaca, adam kayırmaca, kuyruklarda beklemece dönemleri de tamamen tarihe karışmış oluyor biliyor musunuz? 
 
Duyduklarımla, gördüklerimle ne keyiflendim bilemezsiniz. Lakin postacıların işleri bitiyor olmasına üzülmedim, diyemem. Onlar da belki şimdilik mahkeme celpleri taşımakla işi kurtarırlar. Malum adliye çağrıları bitmez ve adaletimizin ağır yürüme şekli, çabuk hıza dönmez. 
 
Hele postacılar bu şekil bir yaşamımızda olmaya devam etsinler. Sonrası Allah Kerim, bakarsınız nostalji adına sevgi cümleleri telefondan ayrılır, satırlara dökülüverir. 
 
Hayat bu, hiç belli olmaz. Yeter ki, hayatı gerisinden yaşamayalım. Günü gününe takip edelim. Hiçbir şeyden geri kalmadan, geç kalmış olmadan. 
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..