- Kategori
- Gündelik Yaşam
Duygu sömürüsü
Başımıza gelir zaman zaman. Bir olay yaşanır, olayın taraflarından biri başlar anlatmaya. İçini döker.
Bire bir yaşamamışsındır onunla beraber acılarını ama anlamaya çalışırsın..
Fakat bakarsın ki anlatan şahıs bir beklenti içinde senden. Anlattıklarını dertleşme babında anlatıyor ama senden de onay bekliyor çaktırmadan.
''Hıı evet çok haklısın kardeş'', ''yaaa bak sennn neler de yapmış sana !'' , ''tühh tühh yazıklar olsun sana bunu yapanlara!'', ''senin gibi birine yapılır mı cıkh cıkhhh... hiç anlamamışlar senin gibi derin birini'' gibilerinden onay cümleleri kurmalısın arada ..
İyi dinleyici olmanın, dost, arkadaş görünmenin olmazsa olmazıdır ya bu tavır sözüm ona.. Bozacının şahidi şıracı hesabı. Oysa bilmiyorsundur işin iç yüzünü. Daha öncesinde neler yaşandığını, bu günlere nasıl gelindiğini, olayların bu noktaya gelmesinde sana anlatanın payı olup olmadığını, ya da payı yoksa ne tür çözüm yolları denediğini vb …
Duygu sömürüsü…
Her yerde her zaman prim yaptığı düşünülen ve genellikle de( ne yazık ki) yapan hal, hareket ve sözler.
Taraftar toplama adına yapılır duygu sömürüsü ve genellikle bunu yapan kendi hatalarının bilincindedir ama mazeret arar hatalarına …Sevimli görünmeye çalışarak üzerinden atmak ister olumsuzlukların vebalini. Çok ağlarsam, dökersem ortalığa sorunlarımı, çok alkış toplarım, belki durumuma acırlar daha çok sempati kazanırım. Böylelikle benim hatalarım göz ardı edilir.
Bir anlamda kaçmaktır kendinden ve hatalarından... Olan olmuş biten bitmiş, şimdi kendini iyi hissetmek için yapmadıklarını, başarısızlıklarını oturup bir bir silmek zamanı anılardan.. Sadece iyi olanları, olumlu olanları aktarmak başkalarına anlatırken... Böylelikle duygu sömürüsü kendi lehine daha doyurucu sonuçlar verecektir... Her ne kadar işin iç yüzü kendisi açısından anlattığı kadar masum olmasa da böyle bilinsin ister duygu sömürüsü yapan. Zamanla kendi bile inanır doğru olmayan bu masumiyetine...
Herkes üzülür duygu sömürüsü yapan adına.Vah vahh yazık bak neler çekmiş gördün mü adamcağız/kadıncağız, hiç de suçu yokmuş halbuki, hiç de hak etmemiş baksana, anlattığına göre hep iyi olan taraf olmuş ama nafile, bu kötüler de çok kötü canım…
Oysa duygu sömürüsü yapan, bu iyi niyetli enerjisini sorunlu hayatını yaşarken sorunlarını çözüm arama yönünde harcasaydı , belki duygu sömürüsü yapmasına gerek kalmayacaktı bu gün. Ya da duygu sömürüsü yapan mıdır hep haklı olan? Karşı tarafı ya da tarafları dinledik mi??
Bize anlattıklarını ya da bize gösterdiği yönlerini biliyoruz sadece kendini anlatanın ve olayın. Acaba karşı tarafı dinlesek yine aynı olacak mı düşüncemiz??
Kaldı ki haksızlığa uğramış, kötü şeyler yaşamış da olabiliriz.
Bu, insanlara duygu sömürüsü yaparak ilgi toplamaya çalışmamızın mazereti olmamalı.
Güçlü insan, acılarının reklamını yaparak prim kazanmaya çalışan değildir. Gerçekten güçlü olan, güçlü yürek, yaşadığı acıları ve sıkıntıları ulu orta dile getirmeyi meziyet sayan da değildir.
Bir söz var ‘’ Acılar paylaştıkça azalır’’
Katılmıyorum... Acı, tartılan, ölçülen, biçilen bir şey değildir ki paylaştıkça azalsın. Acı bulaşıcı hastalık gibidir. Genellikle de dostlarına ve seni sevenlere bulaşır.
Kim ne derse desin acılar yalnız yaşanır. Paylaştıkça çoğaltırsın acıyı .
Sendeyken, bulaştırdıklarında da vardır artık . Ne gerek vardır ki acılarını başkalarına bulaştırmaya? Eğer paylaştıkların gerçek dostların ve seni sevenlerse o acından dolayı onlar da üzülecek ve onların da sayende bir acıları olacaktır. Bu denli bencil olmak ne için??
Asıl vericilik dostlarınla güzellikleri paylaşmaktır, bunu istemek ve bunu yaşatmaktır. Dostlar kötü günlerinde de yanındadır insanın evet, ama bu zaten kendiliğinden olur. Bunun için duygu sömürüsü yapmaya, acılarını reklam etmeye gerek yoktur ki. Dostlar bunu senin söylemeni yada anlatmanı beklemez. Dostunsa her zaman yanındadır ve birlikte çok şey yaşamış paylaşmışsınızdır. Bu yaşanmışlıklar ve paylaşılanlar değil midir zaten bazılarına dost yaftasını yapıştırmamıza yol açan.
Neden herkes dost değildir, olamaz? Dost olmak öyle kolay değildir. Dostluk kavramı iki sohbet etmeyle, bir iki ortak nokta bulmayla verilmez birine. Onun adı olsa olsa iyi bir arkadaş olur.
Duygu sömürüsü yapan, gereksiz samimiyet tabloları çizer genellikle. Daha çok destek toplamak, daha çok alkış almak adına methiyeler düzer onu dinleyenlere. Madalyonun diğer yüzünü görme, öğrenme, olayları bir de karşı taraf ya da tarafların ağzıyla dinleme şansı yoktur dinleyicinin.
Dünya yıkılmış da altında kalmıştır sanki. Ya da ilk defa o yaşıyordur bu acıları gibi davranır ve de bu acıları yaşamış olmakla ayrıcalıklı bir durum kazandığını düşünür... Özel ilgi, sefkat kazanmıştır çevresindekilerden aklınca. Öyle ya salya sümük arabesk kültürünü seven bir toplumuz. Ah başıma şu da geldi, bu da geldi ben ne bahtsızım, bak buna rağmen güçlüyüm ayakta kalmaya çalışıyorum imajı prim yapar toplumumuzun hemen her kesiminde.
Duygu sömürüsü tarzını ve yapanları sevmem. Her ne adına yapılırsa yapılsın samimi bulmam. Haklı nedenleri bile olsa bunu yapanın, o insanın özünde gerçek anlamda güçlü bir karakter , sağlam kişilik, onurluluk , kendine yetebilme tavrı yoktur diye düşünürüm.Hatta belki de bu günlere bu yüzden gelmiştir, kimbilir...