Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük "zirve" sevmez ve silahlı kaçırma olayı...

Şimdi de nato zirvesi... Nedir bu zirveler kardeşim. Bitmek bilmiyor. Neler yaptığınız belli değil, hiç bir zirve de somut bir sonuç yok. Kimi kandırıyorsunuz? Tabi ki bizleri kandırıyorsunuz. Sizler toplanıyor, yiyip, içiyor, yan gelip yatıyorsunuz, sosyal aktivitelerinizi tamamlayıp, kahramanlar gibi ülkelerinize dönüyorsunuz. "Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat" diyorum, onu da anlatmıyorsunuz. Biz yine aynı tas aynı hamam günlerimizi geçiriyoruz. Bırakın bu zirveleri, birazda "yayla" toplantıları yapın. İnin aşağıya. Zirveler tehlikelidir, düşersiniz, başınıza bir şey gelir, sonra 112 yerinizi tespit edemez, mahsur kalırsınız zirvelerde. Bir tarafınıza zirvenin ucu girer, hayatınız kayar... Cık cık cık.

Merhaba e-günlüğüm; Onlar "zirve" adı altında, halklardan uzak, ince hesaplar yaparken dün akşam bir abonemin oğlu silah zoru ile kendi yaşıtı olan iki kişi tarafından araba ile kaçırılıp, dağlık bir bölge de bir güzel dövülüyor. Mesele "kız" meselesi. Okul özel bir okul. Olay emniyete intikal ettirilmiyor. Çocuklar bir birilerini tanıdığı ve eski arkadaş olduğu için aileler kendi aralarında "feodal" yöntemlerle anlaşıp, yatışıyorlar. Okul yönetimi olaylar karşısında şaşkın ve güvenlik firmasını değiştiriyor. Şimdi soruları soralım: Silahları nereden buldular, adam kaçırmayı ve ıssız yere götürüp dövmeyi nereden biliyorlar, olayların böyle çözümlenebileceği duygusunu onlara kim veya kimler aşıladı, şiddet eğilimi bu seviyede olan bir çocuk, başka olaylarda gerçekleştirebilir mi, bu çocukların Anne, Babaları ne düşünüyor, sorumlulukları olduğunu düşünüp bundan sonra ne yapacaklarına karar verebiliyorlar mı????? Hani filmler, diziler çocukları etkilemiyordu? Bu gençlerin yaşları 17 civarı ve dövülen genç eve geç saatte ağzı burnu kanlar içinde ve bütün kaburgaları ezik vaziyette geliyor... Böyle bir durumu Anne, Baba olarak gözünün önünde canlandır e-günlüğüm...

Okullarda bilinmeyenli denklemleri, redoks, eşkenar üçgen kenarları hesaplamayı, salyangozun iç organlarını, Everest tepesinin yüksekliğini öğretmeye devam edelim. Çok faydası oluyor. İnsan ilişkileri, sevgi, saygı, hoşgörü, iletişim gibi yaşamsal öğretileri kesinlikle öğretmeyelim. Hatta kaplumbağa'nın bağırsaklarında yaşayan bakteri sayısını neden öğrenemedim diye senlerdir düşünürüm... Bu yaşanan olay sadece duyduklarımızın bir kısmı... Bir de duymadıklarımız var.

Borsada manipülasyon iddiasıyla 50'den fazla kişi gözaltına alındı. (ntvmsnbc) Haber, hisse senedi yatırımcılığını bilmeyenler veya az bilenler için ilginç, hatta sevindirici olabilir. Haberin yorum kısmında çoğu küçük yatırımcı "iyi oldu, paramızı yok ediyorlar dı" diye yaorumlar yapmışlar. İşin gerçeği, piyasalarda en büyük maniplatörler bankalar ve diğer finans kuruluşlarının olduğudur. Büyük firmalardan haber sızdırıp kağıt hareketleri yaratırlar. Aynı işi yapan, şahıslar da vardır. Bir de süpekilatörler vardır, bir de firmaların içinden haber sızdıranlar vardır. Bunlar olmazsa borsa ve hisse senedi yatırımı olmaz. Sanırım gözaltına alınan kişiler birinlerinin tavuğuna veya tavuklarına kışt demiş olacak ki operasyonla kaşaltına, pardon gözaltına alındılar... Küçük yatırımcı akıllı ise ve gerçekten kumar oynamıyor, hisse senedine yatırım yapıyorsa, bu şahıs ve kuruluşlar, küçük yatırımcıya değil, sadece kendilerine zarar verirler. Sanırım, bir bakan veya milletvekilinin parası erimiştir ve kendine yediremeyip statüsünü, imtiyazını kullanma yoluna gitmiştir. "Eğer bilinçli girilirse, hisse senedi yatırımı, dünyanın en güvenli ve en çok kazandıran yatırımıdır... " Peter Linch

Dün akşam bahçede rakımı içerken oğlum geldi. Topallıyordu. Basket antremanında ayak bileğini burkmuş. Kısa bir süre durup ablama gitti. Ablam süper panik olduğu için, oğlumu hemen hastaneye götürmüş. Bizim bildiğimiz bilek burkulması bir sürü cihaza sokulduktan sonra sayısız tıbbi lisana dönüşmüş ve iç kanama, ezilme, damar yırtılması, kas yırtılması şeklinde açıklamalarla, çelik korse misali bir ayak bilekliği satılmak istenmiş... Bir ay basket oynamayacak, bir hafta istirahat edecek gibi öneriler sıralamışlar. Oğlum hemen benim gibi düşünmeye başlayıp bilekliği satın almamış. Sonra ben açtım kolumu, yumdum sırtımı (yine organları karıştırdım) "Hassistirtelostronik, anca giderler, sen iyi ki hemen orayı terketmişsin, yarın akşam nasılsa bana geleceksin. Geldiğinde havanda soğan döver, ayağını sararım, ertesi sabaha bir şeyin kalmaz" diye talimat verdim. Hastanede biraz daha kalsa kanser, aids, kolera, ebola teşhisleri koyup geceliği bin liradan misafir ederler... Şükürler olsun bunu da atlattık. Bu akşam ben o bileği bir gece de iyi ederim. Üç beş gün sonra da antremanlara devam eder.

Sabah, her zaman olduğu gibi Linda ile iş yerine geldik. Siparişlerim geleceği için erkenden hazırlık yaptım ve oturup çayımı içtim. Öğlene doğru servislere çıktım ve peşimden kamyon gelmiş. Tabi hemen geri dönüp kamyonu boşaltmaya yardım ettim. Hava çok güzel. Gökyüzü masmavi ve güneş çırılçıplak. Üzerine bir şey giymemiş. Bütün erotizmi ile yeryüzüne kendini teşhir ediyor... Öğle yemeğimi yedikten sonra (mantı mmmm) sabah başlayan hareketliliğin devamını hareketsiz hale getirdim ve pazarlama yapmaya başladım. (işler düşüyor gibi oldu) Artık boş vakitlerimde biraz abone yapayım diyorum. Hani hiç fena olmaz.

Değerli e-günlüğüm; akşam yemeğinde değişiklik olsun diye mantının üzerine sarımsaklı, yoğurtlu patlıcan salatası döktüm çok güzel oldu. Sen de yap, beğeneceksin. Linda'da dükkanın önünde köpeklerle kavgası bitince yemeğini yiyebildi. (aslında oyun oynuyordu) Şimdi karnımız doydu ve ayrılabiliriz. E-günlüğüm; sen internetten beslendiğin için gecikmeden gitmelisin. Yoksa aç kalırsın... Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal

Biliyor musun: Filorida'da "misyoner pozisyonu" dışındaki tüm cinsel ilişki türleri yasak mış..." (kamera ile kontrol mü ediyorlar acaba?)

Çirkin söz: "En tatlı kadın dahi acıdır..." Nietzsche

Güzel söz: "İnsanların umudunu kırma. Belki de sahip olduğu tek şey o'dur..."

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara