Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük aids haftasını kutlamaz

"Korun, test yaptır, ayrımcılık yapma"... bu kadar mı? Hani benim hayatımın en güzel parçası "seks yap" sloganı? Diyorum ki; Korunarak seks yapmak, "dereye elbiseyle girmeye benzer" 30 yaşın altındakiler korunabilir, (bence hiç gerek yok) ama 30 yaşın üzerindekiler için gerek olmadığını düşünüyorum. O yaştan sonra virüs kaptı diyelim, 15 sene sonra açığa çıkacak (virüsün yumurtlama süresi) yaş olacak 45. Virüsü kaptıktan sonra 20 sene de yaşıyorsun, yaş olacak 65. Yani 30 yaşında virüsü kapsam, 65 yaşında ölmüş olacağım Bu durumda küçük çocuklara da tecavüz etmiyorsan bir mesele yok demektir... Eh yeterde artar bile.

Korunmaya gerek yok. 65 sene doya doya her şeyi yaşamak, korkarak, korunarak yaşamaktan, dereye elbise ile girmekten çok iyidir... Zaten "aids" diye bir şey yok. (bütün hastalıkların sebebinin, vücudumuzun tanımakta zorluk çektiği ve bir süre direndiği, ama yenemediği, sentetik ilaçlar olduğunu düşünüyorum) Bunlar doğal olmayan, sentetik, laboratuvar virüsleri... Nüfusu azaltma planlarından, korku salma, endişelendirme planlarından başka bir şey değil. Yeni bir kampanya başlatıyorum. "çocuk yapmadan bol bol seks yap" kampanyası. Ben kampanyaya şu andan itibaren katıldım bile...

Merhaba e-günlüğüm; bu haberi boşverelim, Tazmanya adasında Balinaların uyarıları sürüyor. (150 balina daha telef olmuş) Hiç biri kanser, aids, vaba falan değil ama ölümleri devam ediyor. "Bu dünya sizin değil" diye bağırıyorlar sanki... "bıktım artık yaşamaktan", "batsın bu dünya" şarkısını söyler gibi bir halleri var. Şu bilim adamları yeni bir virüs çıkarsa da bizde toplu toplu (kilolu, kilolu) ölsek, dünyanın gerçek sahipleri biraz rahat etse...

Evet, haberler bitti, şimdi e-günlük zamanı.

Cumartesi akşamı yine haftasonu yanlız kalacağım içime doğmuştu. Öyle de oldu zaten. (ben değil, beni yanlız bırakan yanlız kaldı) Bir arkadaşımı (öncelik sırasına göre) davet ettim, işi varmış gelemiyeceğini haber verdi. İşten sonra eve gittim, Boss'un karnını doyurup, ihtiyaç molasını verdim. Biraz ilgilenip, oynadıktan sonra aldım ayaklarımı gittim. (böyle miydi, yoksa "başamı" mı olacaktı) Gidiş o gidiş. Pazar sabahı kendimi erkenden cadde de yürürken buldum. (demek ki bir yerlerden bir an önce kurtulmaya çalışmışım) Hemen eve gelip Boss ve Linda için mecburi görevlerimi tamamlayıp, hızımı alamadan yine cadde'ye indim, hızlı adımlarla yürüdüm, yürüdüm, (sanki bir şeylere sinirlenmişim, bir şeylerden kaçıyormuşum gibi) yürüdüm ve sonunda Suadiye istasyon büfe de mola verdim. Orada oturduğum süre içinde, yaklaşık on bardak çay içtim. Boss ve Linda'yı ziyaret etmek isteyen bir arkadaşım aradı ve onunla randevulaştık.

Akşam 16:30 da eve geldim, Linda'yı dışarı çıkardım, yemeğini verdim, traş oldum ve arkadaşım aradı. (benim için çok değerlidir kendisi) Geleceğini söyledi ve bir süre sonra Linda ve Boss'u görmeye geldi (beni değil) Linda ve Boss çok sevindiler. Linda sevincini aşırı şekilde belli ederken Boss karizmayı çizdirmemek için sevindiğini pek çaktırmadı. Sonuç olarak herkes biribirini gördüğüne çok sevindi. Bu arada arkadaşım gelirken bira getirmiş, onları içtim. (kendisi bir adet içti, gerisini ben içtim) Sonra o eve gitti, ben de eve gittim. Yooo ben zaten evdeydim, onu yol edip orada kaldım.

Değerli e-günlüğüm, sabah işe geldim ve erkenden çalmaya başlayan telefonlarla kendime geldim. (zaten kendimdeydimde lafın gelişi işte) Servisler biraz sakinleşti, ardından kamyon geldi, onu boşalttık. Daha terim soğumadan yine servislere başladım. Öğle yemeğimi yine geç yedim ve Linda'yı çişe geç çıkardım.
Bir ara işten fırsat bulup valide'yi ziyaret ettim. İyi görünüyordu. Bu gün fırsat bulursa meşhur kek'ini yapacakmış. Akşam yapınca arayacak. "hayal kırıklığına uğramayın, ben bu keki en son yirmi sene önce yapmıştım, unutmuş olabilirim" diye de dip not düştü. Aslında kek meraklısı olduğumdan değil, ona "amaç" olsun, "uğraş" olsun, hayata bağlansın diye böyle taktikler uyguluyorum. Kek olayı bitsin peşinden onun meşhur tatlısını yapmasını isteyeceğim. Boş boş yattıkça bir işe yaramadığını düşünüp daha kötü oluyor. Ona bir şekilde daha çok işe yaradığını hissettirmem gerek. İlaçlar işe yarasa idi şimdiye kadar çoktan ayağa kalkmalıydı...

Değerli e-günlüğüm; Bu gün facebook'da bir eski arkadaşımı daha buldum. Yok yok bu sefer erkek arkadaş. Ne çok işe yaradı şu facebook.

Artık hava karardı gitme vakti geldi. Evet akşam yemeğini zamanında yedik. (sebze çorbası, palamut, yumurtalı ıspanak mı, pazı mı neydi bir şey ) Yarın yazışmak üzere. Hoşçakal
Yarın: Üüzyılın icadı olarak tanıtılan bir kremi yazmayı düşünüyorum ama bakalım, belli olmaz. Günlük bu...

Biliyor musun: Böbrek taşları her renkte olabilmekte imiş... (fanatiklerinki kesin tuttukları takımın rengindedir)
Çirkin söz: "Erkek adam, karısını döverde, severde..."
Güzel söz: "Delilere çan takmaya kalksalar, demirin kilosu 100 bin ytl olur..." Bulgar Atasözü (ytl'ye çevrilmiş hali)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..