- Kategori
- Şiir
Ece Ayhan’ı (H)ecelemek

Afiş
Çanakkale’de kültür hizmeti veren, ”Çanakkale Şairler ve Yazarlar derneği” var.
Kemal Paşa Mahallesi’nde küçük bir dükkânın üst katında hizmet veren bir salonları var.
Küçücük bir salonda, büyük bir kültür hizmeti veriyorlar. Bu hizmetin en önemli kişisi de dernek başkanı Mustafa GÜR.
Bu haftaki konferansın konusu, Çanakkaleli şair Ece AYHAN’dı.
18 Mart Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Hulisi GEÇGEL, erkenden gelip bize Ece Ayhan’ı anlattı.
Ece Ayhan’ın yaşadığı, sıra dışı hayatından kesitler sundu.
Şiirlerinden örnekler verdi.
*
Bir tatil akşamında birkaç kişiydik, Ece Ayhan adının arkasına takılıp gelen. 2.Yenilikçi şiirin içinde yer alan, daha doğrusu başı çeken bir şairmiş Ece Ayhan.
Çanakkale’de kimse farkında değil.
Ben Çanakkale’de “sanat var” diye böbürleniyordum.
Meğerse bazı durumlarda, zan-at varmış.
At’a takılıp kalmışız meğerse.
Elimizde hoplattığımız, dilimizde durmadan gevelediğimiz bir “at” var.
*
Ece Ayhan’ı tanıyor muyuz?
Kesinlikle hayır.
Salonlarda okunmak için yazılmamış şiirlerini biliyor muyuz?
Hayır.
Ece Ayhan, kendi şiirine “kara şiir” başka şairlerin şiirlerine de “sarı şiir” dermiş.
“Kara mizah” nedir biliyorsanız, ”kara şiirde” öyle bir şey işte.
İmgelere dayalı bir şiirin peşinde olan şair, güçlü şiirin imgeye dayandığını vurgulamış hep.
*
Bütün malzemesinin dil olduğunu vurgulayan şair, ömrü boyunca iki yüz ev değiştirmiş. Kaldığı, kiraladığı evlerin çoğunda da elektrik ve su yokmuş.
Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Ece Ayhan, altı yıl kadar kaymakamlık yapmış. Emir komuta zinciri, benim hayatıma uymaz deyip, bırakmış kaymakamlığı.
Mülksüz yaşamış.
Her şeyi açık konuşan şair, giyecek bir pantolonu olmayacak kadar da parasız bir hayat sürdürmüş.
*
Kara şiirin sivil şairi, sıkı şiirler yazmış.
Yazdığı şiirleri anlamanın zor olduğunu da çekinmeden söyleyen şair, bir gün kendisini amelelerin, kara cahil işçilerin ve köylülerin bile anlayacağını söylermiş hep.
O zaman hâlâ gelmedi ki, Çanakkale bile anlamıyor şairini.
Üniversite bitirenler bile hâlâ anlayamıyor, Ece Ayhan’ı. Amele ve köylü nasıl anlasın?
İtiraf edeyim, ben zaten hiç anlamadım.
Ne zaman bir Ece Ayhan şiiri okusam, “öküzle tren arasındaki ilişkiyi” kurarım.
Öküzün kim olduğunu anlayın artık.
Şairimizin şiirlerini anlamak için “Ece Ayhan Şiir Sözlüğü” kullanılması tavsiye ediliyor.
*Kendisi ile söyleşi yapanların hiç birisi ile fotoğraf çektirmemiş. Sesinin kayıt edilmesine izin vermemiş.
Şüpheciymiş.
Bazı akademisyenlerden bile “Mit mensubu” diye şüpheleniş.
Küfürbazmış.
Kendisine yardım edenlerin yanlışlarını gördüğünde de basarmış küfrü.
“Şu bana yardım etti. Şu şunu yaptı” yok.
Hata yapan alırmış payını.
Belki de şairliği, bu aykırılığından geliyordur.
“Şairler aslında, cin çarpmış ozanlarmış.”
Ece Ayhan’ı cin çarpmış mı çarpmamış mı? Belki de şiirleri okununca, anlaşılır bu durum.
*Hayatta veremeyeceği bir cevap olmayan şair, bazı kelimeleri değiştirerek cambazlıklarda yapmış şiirlerinin içinde.
Konçerto yerine “konserto, ” Ayasofya yerine “Azizesofya.” Demiş. Apartman yerine “aparthan” ismini kullanmış.
Cennet ve cehennemin ortak bir alanını bulmuş, “cehennet” demiş. Cennete ve cehenneme gidemeyenler “cehennete” gidebilir.
Ece Ayhan nereye gitti acaba?
Bu Dünya O’nun için cehennemdi, kesin cennete gitmiştir, demeyeceğim. O, “cehennete” gitmiştir.
*
“Nezle oldu deniz.
Hapşırık oldu balıklar bütün
Mendiller ıslak mendil yırtıkça
Burunları kuru balıklar kılçık
Yalama oldu mendiller ağlamaklı”
(Yukarıdaki dizeleri ben uydurdum.)
Aynı Ece Ayhan şiiri gibi oldu, galiba zannedersem sanırsam.
Ece Ayhan şiirlerinin bazılarının adları şöyle.
“Yort Savul-Meçhul Öğrenci Anıtı-Açık Atlas- Mor Külhani- Apaş Paşa Şapa Oturdu- Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt- Çapalı Karşı- Denizin Altındaki Bandolar- Fayton- Gökyüzünde Bir Cenaze Töreni…”
Anlamak için okumak lazım.
Kısa bir şiiri.
Apaş Paşa Şapa Oturdu
Merhaba diyoruz ölü teyzelerimize çocuklar
merhaba diyorlar o şiirlerimizin eşikleri
Mum tacirlerinin kızları ne temiz porselen
yüz çiçeğe yüz ay çıkarırmış bu tabaklar
Yüzüklerinde altın parmaklar takılıymış ve
çarşılar grevsiz deli olurmuş yalnızlık işte.
“Yort Savul” adlı şiirin içindeki bu cümleyi herkes anlayamazmış. Okuyun bakalım siz ne anlayacaksınız?
…
6. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk
…
“Meçhul Öğrenci Anıtı” eğitim sistemini eleştiren bir şiirmiş.
…
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbinedir.
…
“Açık Atlas” şiirinden can alıcı bir cümle.
“Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş”
O asi İsa, Ece Ayhan’ını ta kendisiydi belki de.
“Mor Külhani” şiirine bir bakalım.
…
6.Şiirimiz kentten içeridir abiler
Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla
Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
*
Doğduğunda çıplaktı. Çıplak yaşadı. Çıplak öldü abiler.
Çarşıya çıkacak parası, giyecek pantolonu yoktu abiler.
Şiire giydirmişti her şeyini.
Şiirini doyurmuştu.
“Kuşlamıştı bütün yemleri.
Kedilemişti bütün suları.
Yağmurlamıştı bulutları.
Yeryüzünü damlalamıştı.”(Bu dörtlüğü de ben uydurdum)
Ölümü yaşatmıştı yaşarken
Öldü.
O Çanakkaleliydi.
Bu kentin çığlıksız sesiydi.
Adı ECE’ydi
İki heceydi.
Hiç ece olmadı. Krallığı da yoktu.
Hep öldü.
Bilmem hangi geceydi.
Uçtu geldi.
12 Temmuz 2002 tarihinde canlandı gitti. İzmir’de bir huzurevinde gördüler.
Eceabat' ta bir mezarlığın, ulu bir ağacın köklerine konmuş.
En sonunda bir konutu olmuş.
Basit bir “kabirhan’da” yatıyormuş.
Satmış gözlerini, bize bakıyormuş.
Biz niye O’na bakmıyoruz?